Ana içeriğe atla

Ajda Pekkan'ın Gözü Yükseklerde

Bu haftadan itibaren yeni bir diziye başlıyoruz: Ne idiler, ne oldular? Amacımız sanatçılarımızın dününü, bugününü fotoğraflarıyla sizlere sunmak. Bu ilk dizimize Ajda Pekkan ile başlıyoruz...
Ajda Pekkan... Türk sahnelerinin hafif batı müziği dalında en büyük ismi... Yıllardır tahtını kimseye terketmeyen starı... Modada, görünümde değişikliğin öncüsü...
Ajda, yıllar önce kendini dergimizin açtığı sinema artisti yarışmasında birinci olarak tanıttı. Şöhrete giden yolun sinemadan geçtiğine inanıyordu. Oysa daha önceleri İlham Gencer'in Çatı adlı gece kulübünde şarkılar söylerdi. SES birinciliği ona zamanın en ünlü oyuncuları ile aynı filmlerde oynama imkanını sağladı. Ama Ajda sinemayı sevmemişti. Amacı sinemada ün yapıp, müzikte zirveye ulaşmaktı. Nitekim dediğini de yaptı. Hemen sahneye geçiverdi. Ama ne geçiş... Adana'da heyecandan şarkının sözlerini unutunca protestolarla karşılaştı. Herkes bu deneyin onun şarkıcılığının sonu olacağına inanıyordu. Ama Ajda umutluydu, iddialıydı. Nitekim başarının festivallere bağlı olduğunu anlamıştı. Adana lekesini bir dış festivalde derece alarak silebilirdi. Yunanistan'da yapılan Apollonia Şarkı Yarışması'na katıldı. Ve dereceye girdi. Artık sesini, müzik yeteneğini ispatlamıştı.
Ardından tüm basın Ajda'dan söz etmeye başladı. Bu yazılarda onun şarkıcılığından çok skandalları yer alıyordu. Peşine takılıp, Türkiye'ye kadar gelen Tony Dallara, sonra diğer yabancılar, Türk sevgililer... Giyimi, kuşamı, sarı saçları, seksi pozları, birbiri ardı sıra doldurduğu Türkçe sözlü şarkıları... İşte Ajda Pekkan...
Aradan çok uzun zaman geçti... Ajda tipten tipe girdi. Fransa'nın Olympia'sına kadar çıkıp, Enrico Macias'la birlikte verilen konserler.. Sonra Türkiye'ye dönüş... Paris’te doldurulan plaklar, sonra yeniden Türkiye'ye dönüş...
Şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye'de hiçbir sanatçı Ajda Pekkan kadar dışarıda ün yapma mücadelesi vermemiştir. Ama Ajda'nın cazibesi, çabaları, harcadığı milyonlar bu yolu aşmaya yetmedi...
Sanatçı son dış mücadelesini Eurovision yarışmasında yaptı. Ama çevresinin etkisi ile çok yanlış bir parça seçimi, onun bu son şansını da yok etti. Petroil ona batının şöhret kapılarını tamamen kapadı... Ama Ajda meslek olarak batıya sığınamasa da özel hayatında batıdan kopamadı. İstanbul'da çalıştı, para kazandı. Batıda tatil yaptı, para harcadı...
Ajda, mesleğindeki aşamaları hep, tipindeki, estetiğindeki aşamalarla birlikte yürüttü. Bugünkü Ajda Pekkan geçmişin çok beğenilen Ajda'sından daha güzel, daha cazip, daha zarif bir kadın... Kimse onun inceliğine, duruşuna, gülüşüne kusur bulamaz. Sırf güzel görünebilmek için dişlerini kaç kere değiştirdiğini ise kendisi de bilmiyor. Burnu ameliyatlı... Bir söylentiye göre bir zamanlar incecik olan dudakları da ameliyatla daha dolgun bir hale getirilmiş...

Ajda Pekkan yıllara meydan okuyan bir sanatçı. Çünkü hayatında en önemli şey, mesleği. Gerisi, evlilikler, aşklar hep geçici. Bu yüzden hep formda kalıyor, hep ilginin en büyüğünü üzerinde topluyor ve Türkiye'de çalıştığı süre içinde paraların en büyüğünü kazanıyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konse

Deniz Gökçer Tercihini Yaptı

TİYATROYLA pek fazla içli dışlı değilseniz bile muhakkak Deniz Gökçer adını duymuşluğunuz vardır. Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Cüneyt Gökçer’le, aynı tiyatronun sanatçılarından Mediha Gökçer'in kızlarıdır Deniz Gökçer. Ne yalan söylemeli, geçen gün Acar Filim platosunda karşı karşıya gelip tanıştırılıncaya kadar, benim de kendisi hakkındaki bilgim bundan fazla değildi. Pek onun «Genel müdürün kızı olmaktan öte» iyi bir tiyatro artisti, sözü edilir, hesaba katılır bir sanatçı olduğunu duymuşluğum: «Andromak» ta, «Damdaki Kemancı» da, «Bir Bardak Su» seyretmişliğim vardı. Platoda, iki plan arasında tanıştırıldık Deniz Gökçer'le. El sıkıştık, kenardaki iki sandalyeye oturup konuşmaya başladık. 1945 yılında, Ankara'da doğmuş Deniz Gökçer... Önce Devlet Konservatuvarı Bale Bölümü'ne gitmiş, orada 6 yıl okumuş. Sonra şiddetli bir «lumba go» onu Bale Bölümünden ayrılmaya mecbur etmiş. Bunun üzerine yeniden imtihanlara girmiş Deniz Gökçer, bölüm değiştirip Devlet Konser

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi