Genç kız sevgilisinin
gözlerinin içine bakarak soluksuz anlatıyor, anlatıyordu...
Sevgisini, bağlılığını ve sadakatini dile getiriyordu... Çocuk
ise sadece dinlemekle yetiniyordu... Dışarıda puslu bir
hava vardı... Gökyüzü birden karanlığa bürünmiıştü... Oysa
daha günün ortasındaydılar... Selmin bir ara çantasından kağıt
mendil çıkartıp gözlerini sildi... Bu hareket Tayfun'un yüreğini
delip geçmişti... Acımayla karışık bir duyguydu bu... Bir genç
kız karşısında ağlıyor ve hatta yalvarıyordu... Ama Tayfun,
Selmin'e ödün vermemeye kararlıydı...
«Boşuna
ağlama Selmin... Bir anda her şeyi yıktın... Şimdi de karşıma
geçmiş duygu sömürüsünde bulunuyorsun... Sana inanmak istiyorum
ama içimden gelmiyor...»
«Hayır
Tayfun... Yanlış değerlendiriyorsun... Haklı olduğum halde
senden yine de özür dileme gereği görüyorum... Bu kadar katı
olman için bir neden yok... İşi niye bu denli uzatıyorsun...»
Selmin
eve dönerken Tayfun'un kızmasına neden olan olayı bir kez daha
gözünün önünden geçirdi... Acaba gerçekten haksız olan
kendisi miydi?
Sınıf
arkadaşı bir çocuk vardı... Bir gün okuldan kaçıp sinemaya
gitmişlerdi... Sadece arkadaşıydı ve ilk kez Tayfun'un dışında
bir erkekle sokağa çıkmıştı... İşte bu masumca davranış
Tayfun'un kulağına gitmişti... Olayı görenler biraz da abartarak
delikanlının aklını çelmişlerdi... Oysa Selmin için bu,
korkunç bir iftiraydı... Ama bunu anlatmak öylesine güçtü ki
Tayfun'a...
Selmin
bu yoğun düşüncelerle evine geldi... Tayfun'a için için
sinirleniyor ama çok da seviyordu... Elini tutan ilk erkekti o...
Onu ilk öpen, ona ilk sarılan... Aklına birden parlak bir fikir
geldi... Öyle bir oyun oynayacaktı ki ona, ömrü boyunca
unutmasın...
O
son görüşmeden sonra uzunca bir süre aramadı Tayfun'u... Aynı
şekilde o da aramadı... Ve hayatını yaşamaya başladı
bağımsızca... Arkadaş toplantılarına katılıyor, zaman zaman
okulu kırıp sinemaya gidiyor ve arkadaşlarıyla diskotekte dans
ediyordu... Özellikle Tayfun'un kulağına gitsin diye de orta yerde
yeni sevgililer bulduğunu söylüyordu... Tabii tüm bunlar sadece
oyundu... Tayfun'u ayağına getirtmek için düzenlenen bir oyun...
Aradan
şöyle böyle 3 ay kadar geçmişti... Yine bir cumartesi günü
diskoteğe gitmişlerdi... Pistte dans ediyordu... Birden bir el
dokundu omuzuna... Masadaki kız arkadaşlarından biriydi... Usulca
bir şeyler fısıldıyordu... Ve bir yandan da eliyle masayı
gösteriyordu... Ancak Selmin müziğin gürültüsünden duyamıyordu
arkadaşını... Kulağını kızın ağzına götürmek zorunda
kaldı... Duydukları karşısında birden irkildi Selmin.
Dansı
yarıda kesip masaya yöneldi... Tayfun'la burun burunaydı. Elinde
içki kadehi vardı... Kederliydi Tayfun... Selmin hiç sesini
çıkarmadı.
«Seninle
biraz konuşabilir miyim?» diye sordu...
Selmin
hiç oralı değildi... Konuşacak neyimiz var gibilerden
delikanlının yüzüne baktı... Bu umursamaz bakış Tayfun'u
çileden çıkarmıştı... Şimdi artık ipler genç kızın
elindeydi... İstediği av önüne gelmişti...
«Selmin
bu kadar değişmen mümkün değil... Hangi yürek bu kadar kayıtsız
kalabilir?..»
«Nereden
haber aldın buraya geldiğimi?»
«Orası
önemli değil... Dışarıya çıkalım ve beş dakikanı bana
ayır.»
Birlikte
diskotekten dışarı çıktılar... Kapının önüne geldiklerinde
Tayfun'un sinirden eli ayağı titriyordu...
«Ne
yapmak istiyorsun?» diye sordu Selmin'e...
«Sen
ne yapmak istiyorsun?» diye yanıtladı genç kız sevgilisini...
Tayfun
heyecandan sözcükleri birbirine karıştırıyor ve kesik kesik
konuşuyordu... Selmin artık, bu oyuna bir son vermenin zamanı diye
düşünüyordu...
«Beni
istemeyen sensin... Bir de eğlendiğim yere gelip huzurumu
kaçırıyorsun...»
«Senden
af dilemek için geldim.»
«Bakıyorum
ne çabuk pes ettin?»
Tayfun
bu 'pes' sözü üzerine bü yük bir şok geçirdi... Erkeklik
gururuna dokunmuştu... Ne yapması gerektiğine bir türlü karar
veremiyordu... Ya hakaret edip gidecek, ya da alttan almayı
sürdürecekti... Selmin ise özür dileyen bir sevgiliyi bağışlamaya
kararlıydı...
«Kıskançlığın
bak. seni ne hallere soktu... Bana ettiğin o hakaretleri ömrümce
unutamayacağım..»
«Beni
lütfen affet... Haydi git içeriden çantanı el da çıkalım...
Başka bir yere gidip hasret giderelim...»
Selmin
bir an duraklayıp yavaş yavaş merdivenlerden aşağıya inip
çantasıyla birlikte yukarı çıktı... Tayfun hem sevinçli, hem
de kederliydi... Sevinci yeniden Selmin'i kazanmasından
kaynaklanıyordu... Kederi ise yıkılan gururundan ileri
geliyordu...
Elele
tutuşup yürümeye başladılar...
Bir
ara Tayfun sevgilisinin gözlerinin içine bakarak şu soruyu
sordu...
«Beni
seviyor musun?»
Genç
kızın gözleri parlıyordu... Işıl ısıldı... Sevinçten bir su
kadar berraktı... Başını önüne eğdi... tayfun hiç sesini
çıkarmadan sevgilisinin çenesini yukarıya doğru kaldırıp aynı
soruyu yineledi... Genç kızın cevabı ise, «Gözlerimin içine
bak» şeklindeydi...(diğer haberler için aşşağıdaki linke
tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder