Ana içeriğe atla

Türkan Şoray Eşiyle İlk Kez

Gizli evliliğinden tam 39 gün sonra konuşuyoruz Türkan Şoray'la... Gözleri ışıl ışıl mutlulukla parlıyor...
Önce tebrik ediyoruz, gülerek cevap veriyor: «Darısı başınıza».
Sonra damdan düşer gibi ilk bombamızı patlatıyoruz: «Bir bebek beklediğiniz söyleniyor?» Karşımızda ışıl ışıl gözleriyle, mutlu bir Türkan Şoray var.
«Bebek beklesem istesem de gizleyemem. Resimler konuşur» diyor. Artık biz susuyoruz, o konuşmasına devam ediyor: «Biliyor musunuz, İstanbul basını bize kırıldı zannettim. Ankara'dan İstanbul'a gelirken hep acabalar içindeydim. Basını karşımıza almak ya da kaybetmek vardı. Dostlarımızı kaybetmek vardı. Onları karşımıza almak vardı. Bu da çok zor bir olaydı... Hep bunları düşündüm evliliğimizin ilk günlerinde...»
Yarılanan sigarasını atıyor bu kez bir başka sigara daha yakıyor:
«Kimseye dargın ve kırgın değilim. Evlenmem gerekiyordu, evlendim... Bu bir başkası da olabilirdi ama Cihan oldu. Onunla önce 'Seni Kalbime Gömdüm'de çalıştık, sonra 'Mine'de... Güzel bir çalışmamız oldu. 'Seni Seviyorum'da duygularımızı artık kimseden saklayamıyorduk... Cihan'la bu filmde çok zor şartlar içinde çalıştık. Hergün büyük bir sinir harbi içinde geçiyordu çalışmalarımız. Sette, sokakta, berberde hep aynı sorular, 'Evlenecek misiniz?', 'Evlenmeyecek misiniz?' Herkese dert anlatmak öyle zor ki. Adana Havaalanı'nda Cihan'ın sinirleri sarsıldı. Birbirimizle bile münakaşa eder olmuştuk» diyor. Ve sorularımıza devam ediyoruz.
- Sinema yaşantınıza devam edecek misiniz?
«Evet... Sinemayı yaşamımdan ayrı tutamıyorum. Benim yaşantımın her bölümünde sinema vardır. Film teklifleri geliyor inceliyorum.»
- Yeni filminize ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz?
«Biraz daha var. Uzun bir süre dinlenmem gerek. Son olaylardan sonra sinirlerim alt üst olmuştu... Yeni yeni kendimi buluyorum.»
- Yeni filminizde erkek oyuncu kim olacak?
«Cihan Ünal... Bunu rahatlıkla yazabilirsiniz. Bundan sonra tüm filmlerimi eşimle çevireceğim...»
- Eşiniz mi böyle istiyor, yoksa başka bir nedeni mi var?
«Cihan'dan böyle bir karar çıkmadı. Ben istiyorum. Onunla daha rahat oynuyorum. Birlikte üç film yaptık. Üçünün de iş durumu iyi oldu.»
- Ya Cihan Ünal... O da yalnız sizinle mi film çevirecek hep?»
«Bu konuyu onunla tam konuşmadık. İsterseniz bu soruyu bir de ona sorun...»
Ve 15 dakika sonra aynı soruyu sormak için Cihan Ünal'ın yanına gittiğimizde sanatçıya biri Ahu Tuğba, diğeri de Hülya Avşar ile olmak üzere iki film teklifi yapıldığını, ancak Cihan Ünal'ın henüz kesin bir karar vermediğini öğreniyoruz...
......................................
Aradan bir hafta geçer, Türkan Şoray'ın telefonu acı acı çalar. Arayan Rüçhan Adlı'nın bir yakınıdır ve telefonda titrek bir sesle Rüçhan Adlı'nın hastaneye kaldırıldığını söyler. Şoray, son süratle Haydarpaşa Göğüs Cerrahisi'ne giderek 22 yıllık 'eskimeyen dostu'nu hasta yatağında ziyaret eder.
Daha sonraki günlerde de Türkan Şoray, Adlı’yı sürekli telefonla arar.

Doktorların, «Korkacak bir şey yok. 2-3 gün sonra taburcu olur» sözleriyle yeni gelinin gözleri yeniden mutlulukla ışıldar...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Olimpiyat Modası Türkiye'de

Modanın ne zaman, nereden, nasıl çıkacağı hiç belli olmuyor. Bir bakıyorsunuz Arap çöllerinin kızgın kumu etkiliyor stilistleri, bir bakıyorsunuz Anadolu'nun eşsiz uygarlığı. Uzakdoğu'dan esen Japon rüzgarını Amerika, yenisini üstlendiği dünya olimpiyatının ilgisiyle göğüslemeye çalışıyor. Maskotundan şapkasına, tişörtlerinden mayolarına, hatta ve hatta günlük giysilere kadar benimsenen olimpiyat modasında Amerika bu kez mayoya yani yüzme sporuna ağırlık verdi. Amerika'nın ünlü yüzücülerinin lanse ettiği mayoları, ülkemizde ilk kez uygulayan TEN mayolarının zengin koleksiyonunu da bir sporcu kadar, jimnastik çalışan balerin, film yıldızı Çiğdem Tunç lanse etmeye başladı. Dansı bıraktığını açıklayan, ancak başrollerden birini aldığı bir müzikalde dans edebileceğini dile getiren Çiğdem Tunç, bundan böyle yeniliklerin öncüsü olmak için çaba harcayacağını belirtiyor. -''Gencim, güzelim ve yetenekliyim. Bugüne kadar hep karşılık beklemeden yaptım her işimi. Ama bu...

Ceyhan Cem'den Büyük İddia

Selçuk Ural'la beraberliğimiz 1966 Aralık ayında başladı. Daha önce de arkadaştık ama, sadece gezip tozuyorduk. Ne o bana, ne ben ona karışırdık. Bir gün bana Bütün erkek arkadaşlarla ilgini keseceksin. Filmleri bırakacaksın... Gazetecilere, artistlere selam vermiyeceksin dedi. Beni apayrı bir insan yapmak istiyordu. "Bunu zaman gösterir" diye teklifini kabul ettim. Bir arkadaşın evinde kalıyorduk. O Batı Kulüp'te çalışıyordu. Maddi vaziyetimiz iyi değildi. Arabasını satması o sıraya rastlar. Sonradan benim yüzümden sattığını söylemiştir ki, bu doğru değildir. Borcunu ödiyemediği ve şıklığa fazla düşkün olduğu için satmıştır. Bir süre sonra çalışmağa Ankara'ya gitti. Para yollıyacağını söylediği halde sözünü tutmadı... Kavgalarımız bir türlü bitmedi. Günün birinde bana evlenme teklif etti. "Birbirimizi tanımıyoruz... Daha ileride" dedim. Kurtuluş’ta bir ev tuttuk.Bütün istediklerimi almağa başladı. Israrla benden çocuk istiyordu."Gözü, duda...

Olay Kadın Christine Haydar

Milli gelinimiz Christine Haydar , uzunca bir süredir ilgileri üzerinde topluyor. Christine Haydar denildiğinde herkes farklı şeyler düşünüyor haliyle... Tarihe düşkün olanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarını hatırlayıp, çöküşün neden bu kadar şiddetli olduğunu keşfediyorlar. Tarihle arası hoş olmayıp da, gazino sahnelerinde kadın vücudunun inceliklerini araştırmayı tercih edenlerin aklına ise, güzel ve düzgün vücutlu bir kadın düşüyor. Beş parmağın beşinin de bir olmayacağına göre, değişik renk ve zevklerden hoşlanan insanların Christine Haydar adını duyduklarında değişik şeyler düşünmeleri, hatta bazı düşüncelerini çok ileri noktalara götürmeleri de olağan bir durum. Milletin hayal dünyası torba değil ki büzesin! TARİHİ KÖKEN Aslında Christine Haydar'ın şöhret yolu tarihi kökeni sayesinde açıldı... Türkiye'de herkes Christine Haydar'ın hangi «Haydar Paşasnın gelini olduğunu bilimsel metodlarla araştırırken, Avrupa dergileri paşaları atlayıp Christine...