Ana içeriğe atla

Corinne Hermes Paraları Götürdü

YILIN son günlerinde İstanbul'da yapılan Türk - Fransız Gecesi'ne katılmak için yurdumuza gelen 1983 Eurovision Şarkı Yarışması birincisi Corinne Hermes, toplam beş şarkı söylediği geceden beş milyon lira aldı. Her ne kadar konuk sanatçı olarak geceye katıldığı belirtilmişse de her şarkısı bir milyona geliyordu Corinne'in.
Bu arada yılbaşı gecesi TV’ye çıkarak iki sevilen şarkısını seslendiren genç şarkıcı, büyük beğeniyle karşılanıyordu.
Paris'te Chatelet Müzik Akademisinin piyano bölümünden mezun olduğunu belirten Corinne Hermes, bir teklif üzerine Lüksemburg'u temsilen Eurovision Şarkı Yarışması'na katıldığını söylüyor.
Eurovision Şarkı Yarışması'nda birinci olan, «Si La Vie Est Cadeau» adlı şarkısıyla ilgili olarak da:
«Bu şarkımın tutulup ilgi göreceğini umuyordum. Ama bu kadar çok beğenileceğini tahmin etmemiştim. Anladım ki tüm dünya ülkelerinde romantizm daha ölmemiş... Sevgi çok büyük bir olay... Kentleşen toplumlarda sevgiyi korumak gerek» diyor. Hermes, boş zamanlarını yine müzikle değerlendirdiğini, bol bol bol kitap okuduğunu, kendisini en çok etkileyen kitabın «Love Story» (Aşk Hikayesi) olduğunu belirtiyor.

Türk - Fransız Gecesi'ne katılmak için plakçısı, bestecisi, menajeri ve yakınlarıyla İstanbul'a gelen Corinne Hermes: «İstanbul, büyüleyici bir şehir. Her semtini, her sokağını gezmek, tanımak isterdim... Sadece çok merak ettiğim Boğaziçi'ni ve Topkapı Sarayı'nı gezebildim. Eğer bir imkan yaratabilirsem Türkiye'ye ikinci gelişimde daha fazla kalıp tatil de yapmak istiyorum» derken, sahneye çıktığı otelin balo salonunu dolduran çoğu Fransız uyruklu davetlilerle gece boyunca tek tek ilgilendi. Bu arada Corinne Hermes'in şerefine bol bol şampanya patlatıldı...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Selda Alkor İlk Kez Aşık Olmuş

SELDA ALKOR, yerli sinemanın belki de en talihsiz kadınıdır. «Hoppala!.. Bu da nereden çıktı?.. Katı, otomobili, bankada parası, hele hele sahnede ve perdede şöhreti olan bu kadın nasıl talihsiz olabilir?» demeyin Selda talihsizdir, aşktan yana pek talihsizdir. Bunu kendisi de bilir ve kabul eder. Nitekim Prodüktörler Cemiyetinin son yaptığı baloda, istek üzerine söylediği bir şarkıyı değiştirerek şöyle okumuştu Selda: «Ne bulduysa kaybetti Selda aşktan yana...» Selda Alkor bugün tam 26 yaşındadır. 50'den fazla filmin başrolünde oynamış ve «iyi oyuncu» olduğunu hemen herkese kabul ettirmiştir. Yeşilçam’daki ilk gerçek flörtü Tanju Gürsu. Eğer araya bazı karakediier girmemiş olsaydı, bu aşk muhakkak mutlu bir sonla bitecek, nikah memurunun önünde noktalanacaktı. Fakat nedense, bu mutlu sona ulaşmak için ikisi de pek büyük bir çaba göstermemişler, sessiz sedasız; gürültüsüz patırtısız birbirlerini terk etmişlerdi. Neden? Bugün ikisi de bu konuda konuşmamakta, sorulan bütün sor...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fikret Hakan'ın Sancılı Dağarcık'ı

Fikret Hakan yılların birikimini sonunda ak kâğıtlara döktü... Başarılı bir sinema sanatçısı olarak tanıdığımız Fikret Hakan ’ın değişik bir yönü olan şiir dünyasını, yakında piyasaya çıkacak olan, «Sancılı Bir Dağarcık» adlı kitapta tanıyacağız. Ortaokul sıralarında yakalandığı, (kendi deyimi ile) «manzume» yazma tutkusu giderek şiire dönüşen sanatçı, sonunda bugüne kadar oluşturduğu şiir dağarcığını bir kitapta toplamaya karar verdi. Yakında çıkacak olan kitapta 35'e yakın şiir yer alacak. Dilerseniz sanatçının iki şiirine yer verdikten sonra, şiir konusundaki görüşlerini kendisinden dinleyelim. «Bende bu uğraşı çoğu gençte olduğu gibi ortaokul sıralarında başladı. Ama o yıllarda daha çok 'manzume' beğenirliği içinde gelişir kişide bu. Çoğu insanda da yüksekokul dönemi ile tavsamaya başlar... Çalışma yaşamına girincede, kişinin 'manzume severlik' ile ilişkisi kesilir... Aydın geçinen pek çok insan, kişiyi gerçek şiire götürecek okumayı ve öğrenmeyi sürdür...

"Şoray Deterjanı" Mahkemelik

Türk sinemasının taçsız kraliçesi Türkan Şoray’la, yeni yıldızlardan Nazan Şoray’ın «annesi Meliha Sav» ın başı bugünlerde yine dertte, ama, kızlarından değil. İş hayatının çetrefilli, karmakarışık havasından. İş adamı, hele hele bir deterjan fabrikasının patronu olmak kolay değil bu zamanda.. Rakiplerle uğraş, işçilerle uğraş, para bulmak için uğraş, uğraş da uğraş!. Tevekkeli dememişler, «Büyük başın derdi büyük olur diye!» Bütün bunlar bir yana, şu anda Meliha Sav'ı uğraştıran, daha doğrusu düşündüren bir tek konu var: «Şoray» soyadı... Meliha Sav’ın ayrıldığı polis eşi, yani Türkan Şoray ile Nazan Şoray'ın babaları Halit Şoray, Meliha hanıma sıkı bir protesto çekerek, «Şoray soyadını deterjan adı olarak kullanamayacağını, kullanmaya devam ettiği takdirde tazminat isteyeceğini...» bildirmiş. Bu konuda şikayetçi olarak bir başka isim de Türkan Şoray.. Fakat anne Şoray kızının ağzını hemen kapatı vermiş. «Çok laf istemem kızım!» demiş. «Yüzbinler yatırdım, fabrika kur...