Ana içeriğe atla

Önce Bu Araba Sonra Ben

Gazino sahnelerinin genç solistlerinden Hüner Coşkuner yine yuva yıkmakla suçlanıyor. Bugüne kadar duygusal ilişkilerini hep evli erkeklerle kuran Hüner Coşkuner şimdi çevresinde dolaşan söylentilere ilginç bir istekle açıklık kazandırıyor...
Bazı Kadınlar Elmas Sever” uzun yıllar önce özgür kadın simgesinde kullanılan müzikal bir tanımlama idi. O yıllardan bugüne doğa ve teknik insan yapısını oldukça değiştirdi ama kadın yapısı bilinen özelliklerini yitirmedi. İşte Hüner Coşkuner'de doğanın yapısını değiştiremediği dişi varlıklardan sadece şöhreti olan biri. Gazino sahnelerinde aranılan bir solist olmasına karşılık İstanbul’da istediği ortamı bulamadığı için pek sık çalışmayan bu yüzden adını daha çok Anadolu’nun büyük kentlerinde duyuran genç solist geçtiğimiz günlerde “Taşı toprağı altın” dediği doğum kentine büyük özlemle döndü. İstanbul’da gelen teklifleri inceleyen Hüner Coşkuner bu arada yine istemeye istemeye bir yuvayı dağıtan kadın damgasını yedi. Aslında yuva kurulmuş değil kurulmaya hazırlanıyordu. Ankaralı işadamı Mehmet Saruhan'ın nişanlısı Yasemin Kaya nişanlısının Hüner Coşkuner ve onun gibi artistlerle fazlaca içli dışlı olması yüzünden parmağına taktığı sarı halkayı kibarca geri gönderince kabak bu sempatik şarkıcının başına patladı. Hedef olduğu dedikodulara bir açıklık kazandırmak üzere konuşan Hüner Coşkuner sohbet mekânı olarak da Kadıköy yakasında lüks bir oto galerisinde randevu verdi.
1983 model ihtişamlı Cadillac marka arabanın etrafında pervane gibi dönerek sözlerini erkek ilişkilerine getiren şarkıcı oldukça ilginç bir açıklık getirdi hedef olduğu dedikodulara;
Benim aşkıma erişebilecek bir erkek önce bu arabayı altıma çekmeli. Herkesin beklediği bir hediye vardır. Ben de bu arabayı istiyorum. Rüyalarımı süslüyor ne zamandır. Söyleyin bana çevremde benimle evlenebilmek İçin 22 milyonu sayabilecek erkek var mı? Şimdi suçsuz yere dedikodulara hedef olduğumu anladınız mı?”
Nişanlısı Hüner yüzünden ayrılmıştı...
Mehmet Saruhan’ın adı bugüne kadar birçok artistin özel yaşamında süs oldu. Ama İstanbul'un tanınmış ailelerinden birinin kızıyla karşılaşınca genç işadamı bir dönem duruldu. Yasemin Kaya ile evlilik yolunda ilk adımı attıktan sonra herkes uslandığını sanırken nişanlandığının bir hafta sonrası Hüner Coşkuner’le gece kulübüne gidip herkesin gözü önünde alenen eğlenen Mehmet Saruhan’a ilk ihtar önce kendi ailesinden geldi. Ama genç işadamı çapkınlığı elden bırakmayınca sonunda nişanlısı Yasemin Kaya tarafından terkedlldi. Nişan yüzüğünü geri gönderen genç kız gazetemize telefon açarak ilişkisini bitirdiğini açıklarken adının Saruhan ile anılmasına son kez izin verdiğini belirtmekten de çekinmedi...
Ama arada bir engel var.
Hüner Coşkuner’in peşinden koşturduğu inşaatçı Mehmet Saruhan sadece hercai gönüllü bir erkek değil fazlaca artistlere düşkün biri. Aşkının bedeli olarak yirmiiki milyonluk Cadillac marka araba isteyen Hüner Coşkuner bu arada genç işadamını elinden kaçırmamak için de bilinçli bir politika uyguluyor. Fazla naz yapıp aşığını usandırdığı gecelerden birinde de artist meraklısı çapkın işadamı hemen Nihal Arda'yı devreye sokuverdik.
22 milyonu bu adam mı sayacak?

Artistlere olan merakından ötürü adının dedikodu sütunlara fazlaca geçmesini önleyemeyen ve bu yüzden bir aylık nişanlısı Yasemin Kaya tarafından terkedilen Mehmet Saruhan'ın son aylarda Hüner Coşkuner'e aşk markajı yaptığı eğlence yerlerinde açıkça gözleniyor. Genç işadamının birbirinden güzel jestlerle kalbini kazanmaya çalıştığı Hüner Coşkuner ise aşkını isteyen erkekten oldukça mütevazı bir hediye istiyor. Yirmiiki milyonluk 1983 model Cadillac marka bir araba. İş dünyasının büyük bacaları S.O.S. verirken inşaatçılık yapan Mehmet Saruhan bakalım Hüner Coşkuner’in kalbini kazanabilmek için milyonları sayacak mı? Kuzunun peşinde dolaşan kurt gibi genç şarkıcının peşinde dolaştığına göre herhalde önümüzdeki günler bir şeyler gösterecek?...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Tozlumagazin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...