Ana içeriğe atla

Boynuzlarımı Kıracağım

Daha önce seks filmleriyle zirvede dolaşan Aydemir Akbaş bir süredir sinemadan elini eteğini çekmişti. Fakat salak tipinin çok tutulması ve Kemal Sunal ile Şener Şen'in önemli ölçüde ön plana çıkması üzerine aynı türde yaptığı “Futboliye” isimli filmi büyük iş yapınca hemencecik o da havaya giriverdi...
Sinema gişelerine bırakılan paralar hangi filmin daha çok iş yaptığını gösterirken, sinema seyircisinin tamamen komediye yönlendiğini de ortaya koydu.
Yeşilçam'la ilgili herkesin tartışmasız bir numara olarak gösterdikleri Kemal Sunal’a rakip olarak Şener Şen'in çıktığını ve etrafına gittikçe daha çok hayran kitlesi toplayıp, arkadaşı Kemal Sunal’ın seyircisini çaldığını yazmıştık...
Geçtiğimiz hafta sinemalarda vizyona giren eski seks-komedi filmlerinin oyuncusu Aydemir Akbaş'ın “Futboliye” adlı komedi filmi, İstanbul sinemalarında bir hafta içinde tam 7,5 milyon lira hasılat topladı. Kemal Sunal'ın "Kılıbık"ı ve Şener Şen’in Müjde Ar’la birlikte oynadığı "Şalvar Davası" ile bir haftalığı aynı durumda olan Aydemir Akbaş, bir yıllık aradan sonra sinemaya dönüş yaparak çevir- ı diği "Futboilye"nln 7,5 milyonluk başarısını duyunca ilk işi Kemal Sunal ve Şener Şen'e çatmak oldu.
Ben eski bir oyuncuyum... Kemal ve Şener benim talebem sayılırlar. Zira benden daha öğrenecekleri çok şey var” diyen Aydemir Akbaş, salak tipinin halen baştacı edilmesi üzerine bu çizgiye isteyerek girdiğini belirtti ve bol para karşısında da dili çözüldü:
Türkiye’de şahsen kendi üzerime komedyen tanımıyorum ve sanatıma son derece güveniyorum.
Ama Kemal Sunal ve Şener Şen’e tanınan sinemadaki olanaklar bana tanınmadı. Belirli bir tip tutturup kendilerini kabul ettirdiler. Oysa, ben hem yaş olarak onlann ustasıyım, hem de sanat olarak... Demin de söylediğim gibi talebem sayılırlar. Fakat benden önce olanakları elde ettikleri için kulaktan sonra çıkıp, kulağı geçtiler ama daha fazla sabredemedim. İmkan bulur bulmaz atağa kalktım... İşte “Futboliye”nin başarısı meydanda... Hem de küfürsüz biçimde... Göreceksiniz en yakın zamanda onların boynuzlarını kırıp, ellerine vereceğim. Aydemir Akbaş henüz bu piyasada daha...”
Evet, salaklık savaşı veren iki sanatçıdan sonra ortaya eski salak çıktı. Haftalığı 7,5 milyonla kendisinin en iyi salak olduğunu iddia ediyor ve onlara çatıyor...

Artık Kemal Sunal ile Şener Şen için boynuzlarını söylediği gibi kırar mı bilemeyeceğiz ama pek yakında Aydemir Akbaş'ın başrolünü oynadığı diğer salakça filmleri izleyeceğimiz muhakkak...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...