Ana içeriğe atla

Ferdi Tayfur Öpüşmekten Utandı

Kış sezonunda televizyonda gösterilen ''Üç İstanbul'' dizisindeki idealist ve sevdiğine tam anlamıyla bağlıktan, ancak tüm bu özverilerine karşın sevilmeyen Süheyla rolüyle adından söz ettiren Nilgün Akçaoğlu; televizyon ekranlarında şöhrete ulaşan diğer meslektaşları gibi şimdi de beyazcamdan Yeşilçam'a transfer olanlar kervanına katıldı. Dizinin bitiminden hemen sonra yüzünün çeşitli yerlerinden estetik ameliyat geçirerek daha güzel bir görünüme kavuşan ve tiyatroculuğunun getirdiği rol gücüne fiziğini de katarak iş alanını genişletmek isteyen Nilgün Akçaoğlu'nun ilk kez sinema kameraları karşısına geçtiği rolu ise Süheyla'nın tam tersine oldukça açık sahnelerle başladı...
Evet Yeşilçam'a Gülşah Film adına yönetmen Melih Gülgen'in çektiği ''Utanıyorum'' filmiyle geçen ve kurallara uyarak yer yer çıplaklık da sergileyen Nilgün Akçaoğlu'nun sinemaya ''Merhaba'' dediği bu filmindeki rol arkadaşı da kendisinin tam tersine müzikte ve sinemada oldukça deneyimli olan Ferdi Tayfur... Çekimine geçtiğimiz günlerde İstanbul'da başlanılan filmin en ilginç esprisi ise sanırız şimdilik sınırlı sergilediği çıplaklığı ve yatak sahneleriyle ekrandan yakaladığı şöhreti sinemada devam ettirmek isteyen Nilgün Akçaoğlu'nun yatak sahnelerindeki rahatlığına karşın, Ferdi Tayfur gibi bugüne değin çok sayıda film çekmiş bir sanatçının öpüşmek ve çıplak görünmek istememesi...
Evet, Akçaoğlu Ferdi Tayfur'la yatağa girdiğinde ve de uğradığı tecavüz sırasında rol gereği de olsa son derece rahat hareket ederken Tayfur ise tam tersine gömleğini çıkartmak için bile zorlandı. Yönetmen Melih Gülgen'in bir yatak sahnesinde rolünün gereğinin yatağa çıplak girmek ve öpüşmek olduğunu belirtmesi karşısında, önce soyunan ancak daha sonra aldığı karar ozenne ''Ben giyinik daha rahat oluyorum'' diyerek yatağa çoraplarını dahi çıkarmaksızın giren Ferdi Tayfur soyunmaktan çekindiği gibi öpüşmekten de çekindi ve sonuçta şimdiye kadar olduğu gibi ne soyundu, ne de öpüştü...
Ferdi Tayfur'un bu denli çekingen olmasını bugüne değin kendisini sadece arabesk filmlerde daima dramatize rollerle izlemiş seyircisini şaşırtmamak düşüncesine bağlayan film ekibi, ''Allah'tan hayranlarının sevdiği şarkıları "Utanıyorum" da var'' diyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Sahnelerin Yeni Göz Bebeği; Ayşen Cansev

Ankara Başkent Gazinosu, bugünlerde çiçeği burnunda bir sanatçıyı koynunda besliyor... Yaklaşık 1 yıldır müzik ve sahne dersleri alan Ayşen Cansev bu çiçeği burnunda sanatçı... Aynı zamanda da sahnede sesi ile seksiliğini bütünleştiren ve ümit veren bir sanatçı... A yşen Cansev’ın son günlerde işi de iş hani... Bugüne kadar sinemada birkaç iddiasız film çeviren ve uzun süredir yaklaşık 1 yıldır da Oğuz Abadan dan müzik ve sahne dersleri alan Ayşen Cansev, sonunda gazino sahnelerine ''Merhaba'' dedi. Sahnelere ilk adım atışı olmasına karşın Ankara Başkent Gazinosu’nda Yüksel Uzel ’lı kadroda oldukça başarılı genç sanatçı. Sahnelerde ömür tüketmiş birçok sanatçıya da küçük sesine raömen taş çıkartacak kadar rahat ve kendinden emin... Tabii bunun yanısıra Tanrı’nın kendisine bahşettiği tombul dişiliği de gözlerden pek uzak tutmak niyetinde değil. Nitekim ilk gecelerden bu yana izleyicilere seks ziyafeti çekiyor. Kısacası sesi ile eksiliğini bütünleştiriyor Ayşen ...

Sekse Düşkün Mine Soley Ramazanda Oruç Tuttu

Türk sinemasının en çok soyunan kadını Mine Soley , bu günlerde sahneyle, set arasında mekik dokuyordu. Bir aylık mecburi Ramazan istirahatından sonra tekrar ortaya çıkmış, kendini jet hızıyla sahneye ve film setine atmıştı. Mine Soley'i "Ölüm Emri" adlı filmin setinde bulduk. "Ölüm Emri"ni Yücel Uçanoğlu-Metin Film-Işık Toraman adına yönetiyordu. Filmin başrollerini Murat Soydan ve Esen Püsküllü oynuyordu. Ve Mine Soley'İn yanısıra oynıyan öteki oyuncular da Behçet Nacar, Ali Poyrazoğlu , Erden Alkan'dı. Son ikisi tiyatro oyuncularıydı. Mine Soley kamera karşısına çıkmak için sırasını bekliyor bu arada da makiyajını yapıyordu. Sahneyle film setleri arasında mekik dokuyan genç kadın: - ''Bir bilseniz ses alanında neler dönüyor. Bazı ses sanatçıları, sahneye geçen sinema oyuncularım nedense çekemiyorlar. Hanımefendiler bütün yeni şarkıları amborgoya almışlar,bize okutmak istemiyorlar, Eskimiş unutulmuş şarkılar da bize kalıyor. Ama ne ...

Senih Orkan Cezaevinde

Yerli filim artistlerinden bir kısmının esrar içtikleri, hatta bunların kendi aralarında esrar partileri tertipledikleri söylenir durur. Esrar modası yabancı artistler arasında da salgın halindedir. Marion Brando, Robert Mitchum, Mick Jagger, Johnny Hallyday, Maureen O'Hara gibi şöhretlerin esrar alemleri polis kayıtlarına bile geçmiştir. Türkiye'de de ilk defe 13 kasım 1967 günü bir artist, Senih Orkan böyle bir töhmetle, esrar içmekten sanık olarak Tekirdağ’da yakalandı ve cezaevine kondu. Olayı duyar duymaz hemen Senih Orkan'la görüşmek ve meseleyi aydınlatmak için Tekirdağ Cezaevine gittik. Cezaevi şehrin yanı başında, deniz kenarında şirin bir site... Hani kapılardaki, pencerelerdeki kaim demir parmaklıklar, bahçede stenierfe dolaşan jandarmalar olmasa buraya orta halli bir deniz moteli deyip geçeceğiz. Görevlilerden birine: - «Müdürü göreceğiz» dedik. Kaim demir kapı gıcırdayarak açıldı. Önde iki gardiyan, arkada biz karanlık koridorda yürümeye başladık. Sa...