Ana içeriğe atla

Gülsün Kamu'nun Başına Gelenler


GÜLSÜN KAMU'NUN BAŞINA GELENLER
Bu olanlara üzüldüğü kadar başka hiç bir şeye üzülmemiş Gülsün. Hatta Fikret Hakan kendisini terkettiği zaman bile,böylesine kedere kapılmamış. Anlattıklarına göre bir erkek her zaman kadından istifade etmek istermiş, Fakat gerçek arkadaşlar,böyle zamanda belli olurmuş. Oysa Ajda, Erkut Taçkın’ın bir şey yapmasına meydan vermeden, onu elde etmiş. İşte bunlar sinirlendiriyorum Gülsün Kamu’yu ''Aşktan yana hiç talihi yoktu Gülsün Kamu'nun. Ne zaman bir erkekle arkadaşlık edecek olsa, muhakkak bir pürüz çıkar ve sonunda zorunda kalır, güzel yıldız. Bu defa da öyle oldu.Aynı Kulüpte çalışan Erkut Taçkın'la arkadaşlığa başlayınca, hemen başkaları sarıverdi Erkut'un çevresini. Önceleri Nilüfer Aydan, sonra da Ajda Pekkan, Erkut'u almak istediler Gülsün'ün elinden... Ve bütün gayretlere rağmen, büyük bir hiç'le sona erdi bu aşk. Şimdi Gülsün Kamu bir İtalyan aktörü ile, gönlünü avutmaya çalışıyor. Bu arada Ajda Pekkan'ın, sevdiğiadamla ilgilenmesini arkadaşlığa yakıştıramadığını söylüyordu.''
Hııııhhh, güleyim bari. Benim için şöyle söylüyorlarmış, böyle söylüyorlarmış... Kimin umurunda ali ah aşkına. Geçenlerde de, Nilüfer Aydan "Ben Erkut'u, Gülsün'e bıraktım" demiş. Kimin malım, kime bırakıyor anlamadım...
Sinirli sinirli güldü, Gülsün. Kamu... Sonra desenli havlusunun üzerindeki "Salem" paketine uzanarak, bir sigara yaktı Dumanı havaya doğru üflerken:
- Bilemezsin ne kadar doluyum, dedi. Hani elimde olsa, hiç durmadan çekip gideceğim, buralardan...
- Aşktan yana dertlisin galiba?
- Yok a canım, aşık filan değilim. Ama sözde arkadaşım olacak insaniların yaptıklarına kızıyorum...
Son aşkı Erkut Taçkın, gürültüler patırtılar arasında ayrılıvermişti, Gülsün'den... Ve aradan günler geçtiği halde, Kamu, hep aynı dairenin içinde dolaşıp duruyordu...
- "Bir bilsen yaptıklarını" dedi. Şaşar şaşar kalırsın. Bak anlatayım. Hani ben Erkutla flört ediyordum yaa. Ajda, diğer flörtlerimde olduğu gibi, bunu da duyar duymaz hemen geceleri kulübe gelmeye başladı. İlk geldiği zamanlarda yanında bir kaç tane erkekle oluyordu, sonraları bundan vaz geçerek, tek başına geldi. Ben yanından ayrıldığım zaman, Erkut'un boynuna sarılıp öpüyor, kendisini dansa kaldırmasını istiyordu. Nihayet bir gün onları yanak yanağa dans ederken yakaladım. Bunun üzerine Ajda bana "Aramızda vallahi hiç bir şey yok Gülsün'cüğüm" dedi. "Ben çok eski tanırım Erkut'u". Yaa işte böyle... Ye ertesi gün bir de baktım, Ajda, Erkut'un kolunda kulübe gelmiyor mu? Sen olsavdm benim yerimde ne yapardın?
Sonra kendi kendine kafasını sallıyarak, düşüncelerini içinden doğruladı.
-Hiç bir şey yapılmaz tabii, değilmi? İşte o günden sonra, ben de alakamı kesiverdim, Erkutla... Hani senin anlıyacağın, olan yine bize oldu...
- Desene bir kıskançlık kavgasına kurban gittiniz. Elini havada sallıyorak, hemen atıldı.
-Yok canım ne kıskançlığı... Ben katiyyen kıskanç bir kadın değilim... Bak mesela geçenlerde Erkut'un Almanya'daki sevgilisi gelmişti. Kız onu benden çok önce tanıyor diye hiç sesimi çıkarmadım. Zaten, iki üç gün sonra dönecekti. Nitekim de öyle oldu ve hiç bir anlaşmazlık çıkmadı. Fakat bu defa ki öyle değil ki. Sen kalk gel, oğlanın benim flörtüm olduğunu bile bile,ona asıl. Ben Erkut'a zerrece kabahat bulmuyorum. Erkek ne de olsa. Tabii herşeyden önce zevkini düşünecektir. Fakat Ajda ile Nilüfer Aydan bunu nasıl yaparlar onu aklım almıyor?
Biraz soluklandı ve...
- Nilüfer'de mi? Gayet tabii, Geceleri gelip, Erkut' u boyuna içiriyorlardı. Sonra beraberlerine alıp gitmişler. Ama ne oldu. Ertesi gün çocuk kendisine "Beni bir daha rahatsız etme" deyiverdi. Kısaca, ikisi de, kendilerine yakışmıyan şeyler yaptılar...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zafir Seba Bir Yuvarlakla Ayıbını Kapatacak

“ Bugüne değin hep çıplaktım, zaten şöhretimi de soyunmama borçluyum. Ama bu ne zamana kadar sürer, orası meçhul. İşte ben de bu meçhulün kurbanı olmamak ve sahnelerde kalıcı olabilmek için yepyeni bir karar aldım. Yapacağım uzunçalarla sadece çıplak olmadığımı, sanatçılık yönümün de bulunduğunu kanıtlayacağım. Tüm şöhretimin yarattığı çıplaklık imajını bu uzunçalarla başka yönlere çekeceğim gibi ayıbımı da böylece bir yuvarlak plakla kapatmış olacağım.” Evet, yakında dolduracağı bir uzunçalarla geçmişine bir anlamda set çekeceğini açıklayan Zafir Seba söylüyor bu sözleri. Hani şu gerek sahnede, gerekse fotoğraflarında daima çıplak olarak görülen ve bu nedenle de normal bir giysi ile görsek “Aaa bu o mu acaba?” diyeceğimiz çıplak şarkıcı. Çünkü kendisi şimdiye kadar dikkatleri üstüne vücudunu hiç çekinmeksizin sereserpe gözler önüne sererek çekmiş, halen de öyle sürdürmekte. Ama bundan böyle çıplaklığın uzun ömürlü olamayacağını, bir yandan yaşının geçtiğini, bir yandan da soyunma...

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...

Emel Sayın'ı Yeliz Mi Ayırdı?

Güneşli ve sıcak bir mayıs sabahı Suadiye'nin Şendurak Sokağında bulunan 16 numaralı apartmanın 8'nci dairesinin zilini çaldık... Basında çıkan yazılar ve ortalıkta dolaşan söylentilere göre Emel Sayın ile Selçuk Aslan'ın ayrılmaları an meselesiydi... Gerekçe olarak da Yeliz gösteriliyor ve deniliyordu ki: «Selçuk'la Yeliz arasında büyük bir aşk var»... SES Dergisi her olayda olduğu gibi, bu olayda da meselenin gerçek yüzünü verebilmek için bir süre bekledi ve sonunda Emel Sayın’ın kapısını çaldı... Zil sesinden kısa bir süre sonra, kapı açıldı. Pek çok kişinin «Emel Sayın çok perişan... Evinden dışarı adım atmıyor...» dediği Emel Sayın karşımızda duruyordu: «Hoşgeldiniz... Buyurun, içeri girin lütfen...» Henüz sabahın erken saatleri olmasına rağmen farklı görünüyordu Emel Sayın... Gülüyordu... Sabah kahvaltısını çoktan yapmış, erken kalkan kişilere öz bir rahatlıkla çivin içinde dolaşıyordu. Pek çok sanatçının yataklarından ancak öğleden sonra kalktıklarını ...