Ana içeriğe atla

Muazzez Ersoy Yeni Aşka Yelken Açtı

ARTIK KARIN DOYURMAYA PARA YOK...
Genç assolistler içinde tutulan bir isim olan Muazzez Ersoy, başlangıçtaki hiçbiryerde görünmeme prensibini bozdu. Adını skandale karıştırmadan sadece anlaşabileceği kişilerle beraber olan Muazzez Ersoy, şimdi de kendine yeni bir sevgili buldu... Tezcan Aşçı adındaki, lüks bir restoran sahibinin oğlu olan gençle çok iyi anlaştığını söyleyen Muazzez Ersoy, yeni sevgilisinden bir dakika olsun ayrılmıyor. Onu çoğu zaman sevgilisinin restoranında bulmak mümkün... İşi gereği restoranından ayrılmayan genç sevgilinin yanında olmak, Muazzez Ersoy için dünyalara bedel... Bu yüzden yakın dostları sanatçıya, ''Artık kamını doyurmaya para vermeyeceksin, yemek masrafından kurtuldun'' diye takılırlarken, Muazzez Ersoy'un dünya umurunda değil... Bir sanatını, birde sevgilisini düşünüyor... En çok düşündüğü olay ise genç sevgilinin asker oluşu ve bu yüzden beraberliklerinin sınırlanışı... Ama yine de vatan borcu deyip olurunla yetiniyor sanatçı...
OLAYLI AŞK OLAYSIZ BAŞLADI
Gazino patronları İle şarkıcılar arasındaki diyaloglara, akıl sır erdirmek gerçekten çok güç... Ne zaman ne yapacakları, hiç belli olmuyor. Bir bakıyorsunuz, gazinocular toplanmış, falanca assoliste boykot çekiyorlar. Bir de bakıyorsunuz ki, boykot edilen sanatçıya, sırayla gazinolarına kırmızı mektupla çalışması için davet gönderiyorlar... Bunun gibi gazino patronu ile şarkıcı arasında başlayan aşk, bl dolu çirkin olayla bitiyor. Bunlar imkanı yok, bir daha bir araya gelmez dediğiniz sırada, sanki bu kadar gürültüyü koparanlar onlar değilmişçesine sarmaş dolaş oluyorlar...
Böyle bir olaya tanık olduk... Doğanay Gazinosu'nun sahibi İlyan Yenilmez'le yıllar yılı büyük aşk yaşayan Nihal Arda, sonunda sevgilisinden ayrılarak gitti, Çetin Akçan diye bilinen tiyatrocuyla önce inat nişanı, ardından nikâh yaptı. "Çetin'i çok seviyorum" dediği sırada da aniden boşandı.
Bu arada İlhan Yenilmez, Nihal Arda'nın kendisine borçlu olduğunu, imzaladığı çeklerin karşılıksız çıktığını göstererek, ateş püskürdü...
Her İkisi de uzun süre ayrı kişilerle birlikte oldular. Fakat geçen hafta olaylı aşk, olaysız bir şekilde alevlendi ve Nihal Arda, gazinocu sevgilisi İlhan Yenilmez'e döndü. İlhan Yenilmez ne yaptı? Nihal Arda'ya "Hoşgeldin sevgilim, seni özlemişim'' gibi laflarla eski aşkıyla yeniden yaşamaya başladı...
ETME, BULMA DÜNYASI...
Geçtiğimiz günlerde, gazino dünyasının tanınmış organizatörü aynı zamanda ünlü sanatçıların menajeri Orhan Şevki'nin yaşamına bir renk katması açısından düzenlediği 10. Sanat Yılı kutlamasının ön kokteyli, bu dünyanın nedenli vefasız olduğunu gösterdi. Çakıl Gazinosu'nda yapacağı kutlama gecesinde yirmiyi aşkın sanatçının katılacağını açıklamasına rağmen, geçtiğimiz salı günü Kuğulu Saray'da basına verdiği kokteylde Şevkl'nln yanına sadece Hüner Coşkuner ve Nazan Saatçi çıktı. Birçok sahne yıldızını davet ettiği halde, beklediği vefayı bulamayan Orhan Şevki, her zamanki gibi elindeki içki kadehini su bardağı gibi dikerek, neşesini korumaya çalıştı. Ne var ki Orhan Şevki'ye geleceğim deyip de gelmeyen sanatçıların ilginç savunmaları da geldi kulağımıza. Son yıllarda kendi problemleri ve maddesel sıkıntıları yüzünden birlikte çalıştığı sanatçıları İkinci plana ittiğini ve bu yüzden gösterdiği vefasızlığın karşılığını gördüğünü söyleyen ünlü sanatçılar, gazino dünyasının vefasızlığındançok, etme bulma dünyası olduğunu vurguluyorlar...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...