Merhabalar efendim,
İnsanın kendini
anlatması zor şey aslında. Üstelik bunu yazı diliyle yapacağız.
Ama gazeteci arkadaşlar gelip, «Bugüne kadar seni hep biz
anlattık. Şimdi otur ve kendini kendin anlat. Sevdiğin, sevmediğin
her şeyi bir güzel kağıda dök,» deyip önüme bir deste kağıt,
iki kalem koydular. Ne yapalım, başa gelen çekilir deyip masa
başına oturdum, ilham bekleyen ünlü yazar pozunda birkaç dakika
düşündükten sonra bunları yazdım işte: Ama asıl iş şimdi
başlıyor. Neyse bismillah deyip işe girişelim:
12 aralık 1947'de
İstanbul'da doğdum. Babamın adı Sedat, anneminki Melek. Maalesef
babamı kaybettim. Benden küçük iki kardeşim var. Feryal’le
Nilüfer... Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünde okudum,
sinemaya 1963 yılında hepimizin dergisi SES'in açtığı «Sinema Artisti Yarışması» nda ikinciliği kazanarak girdim, «Susuz Yaz»
la ilk defa kamera karşısına geçtim.
Selim’le 11 nisan
1968'de nişanlandık, 5 temmuz 1968'de evlendik. Allah herkesinkiyle
birlikte bizimkini de bağışlasın «Gülşah» adlı bir kızımız
var. 1971'in nisan ayının 24'ünde iki yaşında olacak
Gülşah. Şimdi gelelim sevdiklerime. İsterseniz onları bir liste
şeklinde sıralayalım:
En sevdiğim yemek:
Zeytinyağlı enginar
Sevdiğim yabancı
artistler: Anthony Quinn, Jeanne Moreau
Sevdiğim mücevher:
Hakiki olması şartıyla hepsi.
Sevdiğim mevsim:
Sonbahar
Sevdiğim aylar: Eylül,
ekim
Sevdiğim gün: Cuma
Sevdiğim renkler:
Siyah - beyaz
Evet, ne yapayım, renk
olarak siyah - beyazı seviyorum. Laf aramızda eskiden koyu bir
Beşiktaş taraftarıydım. Ama Selim’le evlenince Fenerbahçe'n
oldum çıktım!... Şimdi bu iş hayli karıştı. Aslına
bakarsanız durum şöyle: Selim’in oynadığı bütün maçlarda
Fenerbahçeliyim. Onun dışında yine Beşiktaş'lılığım devam
ediyor. Elimdeki listede bir de «Hobby'niz» sorusu var. Ben boş
vakitlerimi neyle değerlendiriyorum? Aslına bakarsanız hobbym yok
benim. Yok, benim. Yok, çünkü boş vaktim de yok. Filimler, ev
işleri, yeni fil imlerin senaryolarının tetkiki ve Gülşah
vaktimin tamamını alıyor. Neyse, biz işimize bakalım, listeye
devam edelim:
Sevdiğim filim: Dr.Jivago
Sevdiğim spor: Futbol
Yaptığım spor: Yüzme
Aslında ata binmek,
tenis oynamak isterdim, ama olmadı, iş-güç, bu sporları yapmama
engel oldu.
Sevdiğim çiçek: Gül,
lale
Sevdiğim devir: 16.
asır
Sevdiğim roller:
Çok... Hepsini sayamam. Bir kısmını saysam bu defa diğerlerine
haksızlık olur.
Müzik türü
ayırmıyorum. Türk, batı - klasik, modern her türün güzeli
hoşuma gider benim. Ama şarkı derseniz iş değişir. En sevdiğim
şarkı «Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı»... Selim' le
tanıştığımız günler çok popülerdi bu şarkı. Beraberken ilk
bu şarkıyı dinledik.
Eskiden et mi, balık
mı deseniz «ikisi birden» derdim. Selim balığı çok seviyor, bu
yüzden şimdi balığı ete tercih ediyorum. Ordövr’ün tercihini
yapmam. Uğur sayım yoktur, yalnız salı günleri garip bir
tedirginlik duyarım. Boyum 1,70, saçım ve gözüm kahverengi. «En
kızdığım şey» diye bir ayrım yapamıyorum, biraz asabi
mizaçlıyım. Çabuk kızıyorum, ama kızgınlığım da çabucak
geçiveriyor. Ama arkamdan konuşulmasına tahammül edemiyorum.
Gelelim modaya... Moda
konusunda çoğunluğun fikrini paylaşıyorum. Yani modayı yakından
izliyorum ama, sadece kendime yakışanı tatbik ediyorum. Bugünlerde
biliyorsunuz dünyada olduğu gibi bizde de «midi rüzgarı»
esiyor. Benim şu günlerde giydiğim elbiseler genellikle midi.
Midiyi giydiğim zaman çizme giymeyi de ihmal etmiyorum tabii...
Gelelim parfüme...
Oldum olası ağır kokular kullanmaktan kaçınmışımdır. Ojede
soluğa yakın kırmızıyı tercih ederim. Yüzük, küpe, gerdanlık
gibi aksesuarlardan en çok kullandığım ise yüzüktür.
Kusursuz insan olmaz
tabii. Bana sorarsanız en büyük kusurum herkese hemen
inanıvermemdir. Bu huyumun cezasını çok çektim, ama herkesi
kendim gibi sanmaktan bir türlü kurtulamadım.
Hepinizin yeni yılını
kutlar, mutluluk, başarı ve sağlıkla dopdolu bir yıl dilerim
efendim...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder