Ana içeriğe atla

Filiz Ersürer Sevgisini İçine Attı


Gazino patronu Oğuz İslamoğlu ile yaşadığı büyük aşkın bitimine üzülüp, sevgisini kalbinde kurutmaya çalışan Filiz Ersürer son günlerde büyük bir olgunluk örneği gösteriyor. Turizmci sevgilisinden ayrılıp manken sevgilisi Mine ile sık sık görülmeye başlayan eski gazinocu sevgilisini kıskanmak bir yana, rakibesine koltuk çıkarak yakışmışlar bile diyebiliyor, mutluluk dileyebiliyor...
Aşk bambaşka bir duygu. Zor başa gelir, kalpten de zor atılır, insan sevdiği ile dünyayı unutur, unutur da kaybettiği zaman tüm dünya onu unutturmayı başaramaz. Böylesine yüce bir duygu, o sevenin kalbinde yücelen insanla güzeldir işte ve o insan yok olunca tüm güzellikler çirkine dönüşür, kahkaha atılan anılar gözyaşlarıyla beslenir.
İşte böylesine bir aşk ve bu aşkın bitişiyle, sonrasından bahsedeceğiz şimdi. Genç ama başarılı bir gazinocu olan Oğuz İslamoğlu ile Filiz Ersürer'in beraberlikleri gerçekten de parmak ısırtacak kadar güzeldi. Filiz Ersürer'e manevi desteğinin yanısıra ev tutup döşeyen ve maddi destekten de kaçmayan Oğuz İslamoğlu bunun karşılığını da aynı şekilde alıyordu. Düşünün bir kez bir yandan fotoroman diğer yandan film seti çalışmaları varken sevgilisi Ankara'da diye birkaç saatliğine de olsa uçağa atlayıp yanına giden Filiz Ersürer gibi kaç seven kadın var sanatçı dünyasında...
Ancak zamanla herşeyin bir sonu olduğu gibi bu beraberliğin de herşeye rağmen sonu geliverdi. Hani bitmeseydi aşk olmazdı diyenleri doğrultacak şekilde. Filiz Ersürer kendi yoluna gitti, Oğuz İslamoğlu kendi yoluna. Unutmaya çalıştılar birbirlerini. Filiz Ersürer dostlarıyla seven kalbini susturmaya çaba sarfederken, Oğuz İslamoğlu da değişik sevgililerle onun yokluğunu doldurdu.
Önce turizmci sevgilisi Jale ile o gece kulübü senin bu benim diye gezerken, sonra yeni mankenlerden Mine adındaki sevgilisiyle günlerini değerlendirmeye başladı ve bu sevgili değişimini kıskançlıkla izlemesi gerekirken büyük olgunluk gösteren Filiz Ersürer'e şaşırarak nasıl karşıladığını sorduğumuzda ise bize ummadığımız bir cevap verdi: "Ne yapmamı bekliyordunuz ki? Yeni sevgilisi sevgilime yakışmış işte. Ben mutlu olamadım diye onların mutluluklannı beddualarımla bozmaya hakkım yok... Mine çok güzel bir kız. Hani hiçbir eskimiş sevgili söylemez ama gönül rahatlığıyla söylüyorum bu yakışmayı da ömür boyu sürdürmelerini dilerim" dedi. Dedi ya, hıçkırıkları boğazından fırlamasın diye kendisini nasıl tuttuğunu da tahmin edemezsiniz doğrusu...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...