Nadya
ve Hakan Peker çifti olaylı evliliklerini noktalarken dans
yaşamlarındaki beraberliklerini de bitirmiş oldular. Hakan Peker
eşinin yerini başka bir dansçı kızla doldurup, grubu eski
havasına kavuşturmaya çalışırken, Nadya Peker de boş durmadı
ve gruptan ayrılıp kendi başına başka bir grup kurmayı düşünen
Hakan Peker'in dansçıları arasında sağ kolu olan Bülent
Güven'le birleşti. Şu anda Türkiye'nin en kalabalık dans grubunu
Nadya - Bülent Dans Grubu adı altında kurduklarını söyleyen
Nadya Peker “Hakan'ın arkamdan yersiz yere atıp tutmasının bir
tek nedeni var. Bekar yaşamak için benden ayrıldı ama özel
yaşamında çapkınlıkları rahatlıkla yapmak istemesi onun dans
grubunun bensiz olunca sarsılmasına neden oldu. Şimdi o sarsıntıyı
ve kendisine en büyük rakip olarak beni görünce arkamdan
konuşmaya başladı. Aciz ve korkak insanların yaptığı gibi. Biz
Bülent ile o denli güzel bir grup kurduk ki, değil Hakan Peker
birçok dans grubu korktu bizden zaten. Kısacası artık Hakan
Peker'in karısı değil onunla beraber tüm dansçıların
rakibiyim. Yanımda Bülent olduktan sonra yenileceğimizi de hiç
zannetmiyorum” diyor ve kendine güvenini en yakın zamanda da
kanıtlayacağını belirtiyor... (diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...
Yorumlar
Yorum Gönder