Ana içeriğe atla

Meral Gökçe Erkeğini Arıyor

Parası, pulu, şanı, şöhreti, kapısında teklif için bekleyen yapımcılar, organizatörler... Kısaca herşeyi var. Var ama, kendisini mutlu edecek, “sevdiğim” diyebilecek bir erkeği yok “Kartallar Yüksek Uçar”ın Alev Taşkın’ı Meral Gökçe’nin... Şu sıralarda da gerçek yaşamında büyük bir ızdırap çekiyor ve kalbini çalacak bir erkeği bulabilmek umuduyla alev alev yanıyor Alev Taşkın. Hatta öyle ki, "Beni sevecek bir erkek olsun, herşeyimden vazgeçeceğim'' diyebiliyor.
Bundan yaklaşık üç yıl önce gazino sahnesine umutla çıkarak epey uzun sürecek bir programda solistaltı olmuş ve tek düşüde mesleğinde daha yukarı basamaklara çıkabilmekmiş. Ancak bu sırada karşısına çıkarak gönlünü çalan erkek sahneyi bırakmasını ve evinin kadını olmasını istemiş. O da sevdiği uğruna herşeyi bir kalemde silmiş ve “Evet” diyerek imzayı bastıktan sonra da sahneler onun için sadece albümleri, bellekleri süsleyen bir anı olarak kalmış. Ne var ki, uğruna bir takım özverileri göze aldığı bu yuva fazla sürmemiş ve nikah memuru önünde başlayan birliktelik yargıç önünde son bulmuş.
Sonra yaşamını ticaret dünyasında sürdürmeye başlamış ama bu arada gelen bir teklifle birdenbire sanki sihirli bir değnek dokunmuşçasına yaşamında bir dönüm noktası yaratıvermiş.
Evet, şimdi geride kalan “Kartallar Yüksek Uçar” adlı televizyon dizisinde önce pavyon şarkıcısı Şükran Alev, daha sonra ise esrar tuzağına düşerek kendi ölümünü hazırlayan, büyük gazinoların ünlü assolisti Alev Taşkın rolünde izlediğimiz Meral Gökçe'nin diziden önceki ve sonraki yaşamının küçük bir panoraması bu söylediklerimiz. Bugün Meral Gökçe'nin aklınıza gelebilecek her türlü maddi imkanı var kendi çapında... Para, pul, şan şöhret kapısında teklif için bekleyen yapımcılar, organizatörler. Ama tüm bunlara karşın yaşamını paylaşacağı büyük bir aşkla bağlanacağı “Sevdiğim erkek” diyebileceği hiç ama hiç kimsesi yok. Kalbinin ayrılıktan sonra iyice boşaldığını, adeta ot gibi yaşadığını söyleyen Meral Gökçe içinde kopan fırtınayı da şöyle dile getiriyor: “Ben mutluluk uğruna herşeyi yapabilecek bir kadınım. Bunun bir örneğini geçmişte yaşadım ama aradığımı bulamadığım için kısa süreli oldu kalbim bomboş. Beni sevecek, sayacak, mutlu edebilecek bir erkek arıyorum. İnanın bu özellikleri taşıyan bir erkek çıksın karşıma her şeyi bir kenara bırakır, kedisine koşardım. Ben böyle zenginliği, şöhreti n'yapayım. Mutsuzum, sevmeye, sevilmeye müthiş bir ihtiyaç duyuyorum. O erkeği bulduğum zaman hem onu mutlu edeceğim, hem de ben dünyanın en mutlu insanı olacağım.” Evet Kartallar Yüksek Uçar'ın Alev Taşkın'ı, kalbini çalacak bir erkeği bulabilmek umuduyla alev alev yanıyor. Ne dersiniz bu alev nasıl söner acaba?(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Bahar Öztan ''Eski Kocamdan Koca Olmaz'' Dedi

Kendi aralarında nişan takan Bahar Öztan ’ın eski kocası futbolcu Kasım Gündüz ile Hüner Coşkuner ’in ablası Sema Coşkuner, çok yakında bir gazinoda verecekleri bir yemekle bu nişanlarını ilan edecekler. İnsanoğlu ne tuhaf doğrusu... Hele kadınların işlerine akıl sır erdirmek gerçekten güç... Ne zaman ne yapacakları, nerde, ne söyleyecekleri belli olsaydı, kadından canı yanan biri çıkıp da “Allahım kadın varkan, sen neden şeytanı yarattın?” der miydi? Bunu hangi kadın kabul eder bilemeyeceğiz ama Bahar Öztan’a sorarsanız, “erkek milleti”nin şeytanın ta kendisi olduğunu söylüyor. Zaten zamanında yani futbolcu Kasım Gündüz’le evli olduğu günlerin bitiminde de kocasını böyle suçlamış ve onunla beraberken, film çevirmek için İstanbul dışına çıktığı zaman evlerine ucuz kadınları getirdiğini, artık bu hale tahammülü kalmadığını, dolayısıyla bu yüzden ayrıldığını bas bas bağırmıştı... Ayrıldığı kocası Kasım Gündüz, şimdi yeni bir evliliğe soyunuyor... Şarkıcı Hüner Coşkuner’in gerçe...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

DÜNYANIN birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik ’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam ’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İsta...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...