Ana içeriğe atla

Ivana Trump'ın Altın Gözyaşları


Amerikalı borsa bankeri ve emlak kralı Donald Trump’ın boşanmak için karısı Ivana’ya trilyona varan serveti verip vermeyeceği bir yana, şimdi çok kişi bu ilişkinin nasıl başlayıp geliştiğini merak ediyor...
Karı-koca Trump’ları birbirine düşüren olaylar dizisi dünya basınının kalemine dolandı.
Gazeteciler, yılbaşı tatili için Aspen Kayak Merkezi’ni dolduran ünlülerin fotoğraflarını çekmekle meşguldürler... Adım başında ünlü bir sinema oyuncusu ya da bir işadamıyla karşılaştıkları için, Aspen’in doğal güzelliklerinden yararlanmaya fırsat bulamamışlardır.
Bir sabah, Aspen’deki büyük otellerden birinin önünde bekleyen bir fotoğrafçı, yakışıklı milyarder Donald Trump’ın eşinin öfkeli öfkeli otele doğru geldiğini görünce, hemen Bayan Trump’ın fotoğraflarını çekmeye başladı. O sırada Donald Trump’da otelin kapısından çıkmıştı. Kırk bir yaşındaki dolar milyarderi işadamı, karısını birdenbire karşısında bulunca, şaşkınlığını gizleyememişti. Fotoğrafçı, Donald Trump ile eşinin bu ilginç karşılaşmasını filme çekmeyi kararlaştırıp hemen boynunda asılı duran küçük kamerayı çalıştırmıştı. Uzaktan karı kocanın birbirlerine neler dediklerini duyamıyordu. Ama birden siyah kayak kıyafeti giymiş bir genç kadın, Donald Trump’ın yanına gelince, ortalık karıştı. Otelin önüne gelen başka gazeteciler de durumu fark etmişlerdi. Siyahlar giyinmiş sarışın genç kadın Bayan Trump’a selam bile vermeden, onu kenara itip Donald Trump’a bir şeyler söylemeye başlamıştı... Beş dakika sonra ise karı kocanın kayak yapmak için otelden uzaklaştıkları görüldü... İşte dünyada büyük yankılar uyandıran aşk skandalı o gün dünyanın gözleri önüne serilmiştir... Ivana Trump, kocasının Aspen’de genç sevgilisiyle beraber olduğunu öğrenir öğrenmez, soluğu Aspen’de almıştı...
Ancak Ivana Trump, harekete geçmekte tam iki yıl gecikmişti... Başarılı bir iş kadını olan Bayan Trump, nasılsa burnunun dibinde yaşanan ihanetin kokusunu alamamıştı... Kocasının genç ve güzel sarışınlara zaafı olduğunu çok iyi biliyordu. Donald Trump’ın birçok aşk kaçamağına göz yummuştu. Ama kocasının iki yıldan beri bir Çek güzeliyle aşk hayatı yaşadığını öğrenememişti.
İKİNCİ KADIN
Marla Maples, Trump skandalında ikinci kadın durumunda olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyor.
Donald benimle tanıştığı zaman, evliliği çıkmaza girmişti. Ivana’dan nefret ettiğini bana defalarca söyledi. Sevdiğim erkeğin karısından boşanmak istemesine ben neden olmadım... Bayan Trump kendi kusurlarını örtbas etmek için bir kurban arıyordu. Beni buldu.”
Marla Maples, yirmi altı yaşında... Çek asıllı genç kız mankenlik yapmak için New York’a taşındığı 1987 yılının Şubat ayında bir davette Trump ile tanışmış. Donald Trump, bir davette tanıdığı Çek asıllı güzel mankeni, ertesi gün telefonla aramış onu yemeğe davet etmiş. Daha sonra ise genç kızı New York’ta satın aldığı St. Moritz Oteli’ne yerleştirmiş. Bu otel, ünlü Trump gökdeleninden sadece bir sokak ötede... Donald Trump, sevdiği kadını, karısıyla birlikte yaşadığı gökdelenden bu kadar yakın bir otele yerleştirmekle büyük bir tehlikeyi göze almıştı ama o her zaman tehlikeli işler yapmaktan zevk duyuyordu.
Ivana Trump, işinin gereği New York’tan ayrıldığı zaman, Donald Trump da Marla Maples’ın yanına koşuyordu. Donald Trump, sevgilisinin kaldığı otele akşam üstü gidip, ertesi sabah altıdan önce otelden ayrılıyordu. Ünlü işadamı sevdiği kadınla beraberken muhafızlar da otelde nöbet tutuyorlardı. Donald Trump’ın emrinde çalışanlar, genç işadamını çok sevmelerine rağmen eşi Ivana Trump’dan pek hoşlanmıyorlardı. Bu sayede de Donald Trump, karda yürüyüp izin belli etmemeyi başarmıştı. Ivana Trump New York’ta olduğu zamanlar, ise Donald Trump sevgilisinin yanında sadece birkaç saat kalmakla yetiniyordu.
Marla Maples, oteldeki muhteşem dairesinde, sevdiği adamın yolunu beklemekten şikayetçi değildi. Donald Trump’a büyük bir aşkla bağlandığını gizlemiyordu. Sevmeyi ve sevilmeyi ondan öğrendiğini tekrarlayarak, bir servet avcısı olmadığını belirtmeye çalışıyordu.
Donald Trump, geçen Şubat ayında St. Moritz Oteli’ni satınca, sevgilisini de 68’inci caddede büyük bir apartman dairesine yerleştirmişti. Marla Maples’in bir dediği iki edilmiyordu. Hangi mağazadan alışveriş yapmak istese, mağaza yöneticileri ondan para almıyorlardı...
Marla Maples, sevgilisinin Atlantic City’deki Plaza Oteli’nde de birkaç kez kalmıştı.
Ivana Trump’ın yönettiği otelde kalması Donald Trump’ın bu ilişkiyi gün ışığına çıkarmaya karar verdiğine bir işaretti. Ama Ivana Trump otel personelinin sıkı ağızlılığı sayesinde kocasının bu marifetini öğrenememişti.
1989 yılının sonbaharında Donald Trump, sevdiği kadını herkesten gizleme merakından vazgeçmişti. Artık onu davetlere, konserlere, maçlara götürüyordu... Ve Ivana Trump dışında herkes, Donald Trump’ın kalbine taht kuran bu genç kadını tanıyor, herkes bu ilişkiyi ayrıntılarıyla biliyordu... Karı kocanın Aspen’deki son kavgasından kısa bir süre önce Marla Maples, dostlarına “Donald’ın benim uğruma karısını terk edeceğini hiç aklıma getirmemiştim” demişti. “Ama son günlerde ümitlenmeye başladım. Bayan Trump, sevgili Donald’a cehennem azabı çektiriyor. Yaşlı ve huysuz bir kadın olmaya başladı. Donald artık çocuklarının hatırı için bile bu evliliği yürütemeyecek...”
IVANA TRUMP’IN ALTIN GÖZYAŞLARI
Denir ki, bir erkeğin yaşamında sadece bir tek tutkuya yer olur. Ama Donald Trump’ın iki çılgın tutkusu vardı: Para ve sarışın kadınlar. Amerikan emlak kralının öyküsü Guiness Rekorlar Kitabı’na kesin kes girecek. Hangi özelliğiyle derseniz: “Yüzyılın en pahalı ihaneti” olarak...
    Ünlü çiftin gerçek boşanma sebebi, 40 yaşına basan Ivana’nın Donald için artık yaşlı sayılması. Ivana, ne kaderine, ne doğaya boyun eğecek kadınlardan değildi. Daha genç, daha güzel olabilmek için gerekli paraya da sahipti. Evliliğinin tehlikeye düştüğünü anlar anlamaz onbeş gün ortalardan kayboldu, yüzünü ve dişlerini yenileterek daha genç, daha güzel olarak savaş meydanına geri döndü. Ama ne yazık ki, ne yapsa, 26 yaşındaki rakibi Marla’nın taze gülüşüne sahip olamazdı.
    Bir adam ki, dünyanın en yüksek gökdelenlerine ve en lüks yatına sahip. Bir adam ki, 5 milyar dolar gibi büyük bir serveti daha 40 yaşına gelmeden edinmiş ve Başkan Bush’un davetlisi olarak gittiği anlı şanlı Beyaz Saray’ın küçüklüğünden ve basıklığından şikayet ediyor. Yani şimdi bu adamın, hayatı boyunca bir tek kadınla yetinmesi beklenebilir mi (!)
Bütün Amerika şimdi bu ihaneti ve boşanma davasını konuşuyor. New York’ta telefonla bahis bile tutuşuluyor. Ivana mı, yoksa Donald mı kazanacak? Tüm evli kadınlar kendi durumlarını da gözönüne alarak ve Bayan Trump’la özdeşleşerek, Ivana’nın tarafını tutuyorlar ve “Donald’ı son gömleğine varıncaya kadar soyup soğana çevir ve öyle boşan” diye akıl veriyorlar. Erkekler ise evlisi bekarı Donald’ın kampında yer alıp “Bunca sene karını kraliçeler gibi yaşatmışsın, artık biraz da kendi sefanı sür” diyorlar.
    Bugüne kadar tüm Amerikan ve Avrupa sosyetesi, Trump’ların olağanüstü servetlerini ihtişamlı yaşantılarını, mallarını, mülklerini konuşurdu. Şimdi de Marla adlı 26 yaşındaki bir yıldızcığın sebep olduğu boşanma savaşıyla New York geceleri renklenmiş durumda. Bu konuda fikir yürütmeyen yok gibi. Amerikan gazeteleri taraflara strateji planları yazıp çiziyor. Don Johnson, Liza Minnelli, Cher, Frank Sinatra; Donald’ın ateşli taraftarları. Modacılar ile Tiffany’s ve Cartier gibi ünlü mücevher mağazaları da Ivana’nın yanında yer alıyorlar. Evet, şimdilik bahis 1-1 ortada görünüyor. Son raundu kimin kazanacağı ise ancak önümüzdeki haftalarda belli olacak...
    (diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...