Ana içeriğe atla

Oya Aydoğan Rahatsız Oldu


Film yapımcısı Nami Dilbaz ile sahneye çıkması yasak eşcinsellerden Talha Özmen’in arkadaşlıkları, dostlukları öylesine güçlüdür ki, karakolluk olmalarına rağmen bu arkadaşlık hiçbir zaman kopmamıştır...
Nami Dilbaz’ın, Talha Özmen’den sonra diğer yakın kadın arkadaşı da Oya Aydoğan’dır... Ve bu üçlü çoğu kez birlikte dolaşırlar, gezer, tozarlar. O gece de Este Gece Kulübü’ndeydiler... Nami Dilbaz’la, Talha Özmen, aralarında geçen bunca olaya rağmen son derece rahattılar. Ama onların ortalarına giren Oya Aydoğan ise, fotoğrafları çekilirken nedendir bilinmez son derece rahatsız oldu bu durumdan... Eliyle yüzünü kapatan ve ''Sakın çekmeyin" diyen Talha Özmen’le Nami Dilbaz’ın ortasındaki Oya Aydoğan neden bu durumdan rahatsız oldu dersiniz? Olsa olsa yanlış tanımlanmaktan korktuğu içindir başka ne olacak?..(diğer haberler için aşağıdaki linke tklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Hülya Koçyiğit'ten Veda

Hülya Koçyiğit eşi Selim Soydan ’la birlikte, sonbahara kadar dönmemek üzere İstanbul’a veda etti ve uçağa atladığı gibi gitti. Okulu nedeniyle kızları Gülşah’ı İstanbul’da bırakmak zorunda kalan çift, bir anlamda son aylarda ayrılacakları konusunda çıkarılan dedikodulardan da uzaklaşıp gidiyorlardı. Hülya Koçyiğit bu üç aylık yokluğu sırasında hem dinlenecek, hem de çalışacaktı. Yani, hem ziyaret, hem ticaret yapacaktı, önce, her yıl olduğu gibi bu yıl da Kuşadası’na gidecek olan sanatçı, oradaki yazlık evinde 17 hazirana kadar dinlenecek. O tarihte Adana’ya gidecek olan Hülya Koçyiğit, 10 gün süreyle sahneye çıkacak. Adana’daki çalışması sona erdikten sonra tekrar Kuşadası’na dönecek olan sanatçı, temmuz başında gelecek olan kızı Gülşah’la birlikte bir süre daha tatil yapacak. Sonra ver elini Kocaeli Fuarı. Fuar’da sahneye çıkacak olan sanatçı, oradaki çalışması sona erince Samsun Fuarı’na gidecek, Oradaki çalışmasını da bitirdikten sonra sıra gelecek İzmir Fuarı’na. Kısaca...

Zafir Seba Bir Yuvarlakla Ayıbını Kapatacak

“ Bugüne değin hep çıplaktım, zaten şöhretimi de soyunmama borçluyum. Ama bu ne zamana kadar sürer, orası meçhul. İşte ben de bu meçhulün kurbanı olmamak ve sahnelerde kalıcı olabilmek için yepyeni bir karar aldım. Yapacağım uzunçalarla sadece çıplak olmadığımı, sanatçılık yönümün de bulunduğunu kanıtlayacağım. Tüm şöhretimin yarattığı çıplaklık imajını bu uzunçalarla başka yönlere çekeceğim gibi ayıbımı da böylece bir yuvarlak plakla kapatmış olacağım.” Evet, yakında dolduracağı bir uzunçalarla geçmişine bir anlamda set çekeceğini açıklayan Zafir Seba söylüyor bu sözleri. Hani şu gerek sahnede, gerekse fotoğraflarında daima çıplak olarak görülen ve bu nedenle de normal bir giysi ile görsek “Aaa bu o mu acaba?” diyeceğimiz çıplak şarkıcı. Çünkü kendisi şimdiye kadar dikkatleri üstüne vücudunu hiç çekinmeksizin sereserpe gözler önüne sererek çekmiş, halen de öyle sürdürmekte. Ama bundan böyle çıplaklığın uzun ömürlü olamayacağını, bir yandan yaşının geçtiğini, bir yandan da soyunma...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...