Ana içeriğe atla

Sevim Tuna Gözlere Hitap Ediyor



İzmir çalışmasını bitirip İstanbul’da bir gece sahneye çıkan Sevim Tuna, yine aynı makamdan gidiyor..
Gün görmüş geçirmişlerin bir lafı vardır: “Eskiye rağbet olsaydı. Bitpazarı’na nur yakardı” diye O gün görmüş geçinenler, bu lafı neden söylediler bilemeyeceğiz ama, şu anda İzmir’deki programı sırasında Sevim Tuna’ya öylesine rağbet var ki, görülmeye değerdi doğrusu...
Sevim Tuna her zamanki gibi bütün dişiliği ile sahneye çıkınca öylesine nur yağdırıyor ki, çalıştığı Büyük Efes Oteli “Meyhane” gece kulübü her gece tıklım tıklım doluyordu...
Ve şuh sanatçının en büyük silahı her zamanki gibi bacakları...
Bilindiği gibi Sevim Tuna, sahneye daima bacaklarını açıkta gösteren tuvaletlerle çıkar... Güzel sesinin yanısıra, bacak gösterisi yapar. Hele programının finalindeki oryantaliyle birlikte bacaklarını da öylesine gözler önüne serer ki, kafası dumanlı erkek müşterileri kendine bir kez daha bağlar...
Bu işi İzmir’de sürdüren sanatçı bir geceliğine de Gümüşkapı da tekrarladı. Hem de eskisinden daha fazla gözlere hitap ederek...
Anneanne oldum ama ne çektirdim, ne gerdirdim. Herşey kendi malım ve mal meydanda, gözlerinizin önünde” diyerek, erkeklerin tansiyonunu yükselten sanatçı sazlar taksim yaparken, durmayıp o da “hicazdan bacak taksimi” ile gözleri okşuyor da okşuyor. Ve sanırız Sevim Tuna’nın bu hicaz bacak taksimi hiç bitmeyecek. O sesinin yanısıra güzelliğine güvendiği bacaklarını sergilediği sürece tabii...(diğer haberler için aşağıdaki linke tklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzzet Günay ''Alo'' Dedi ve Ortalık Karıştı

SES okuyucuları Filiz Akın, Kartal Tibet, Selda Alkor, Cüneyt Arkın ve Sema Özcan’dan sonra nihayet İzzet Günay'la da konuştular. «Nihayet» diyoruz, çünkü bilindiği gibi «Sevdiğiniz Artist Telefonda» programı İzzet Günay’la başlayacaktı, ama eşinin ani ölümü, Türk sinemasının bu ünlü yıldızını hayranlarının karşısına çıkıp onların sorularına cevap vermekten alıkoymuştu. İzzet Günay 29 temmuz pazartesi günü idarehanemize elifi elifine 16.00’da geldi. Bu «erkenciliğini» de bize şöyle izah etti: - «Ben ne zaman yeni bir filme başlasam heyecanlanırım. Bugün de yeni bir filme başlıyormuş gibi heyecanlıyım. Onun için havaya alışıp üstümdeki heyecanı atayım diye biraz erkence geldim.» Saat 17.55’te İzzet elini cebine attı ve önceden hazırladığı notları telefonun bulunduğu masanın üzerine yaydı. Kendisine son defa gerekli açıklamalar yapıldı... Ve nihayet tam 18.00’de ilk telefon santraldan SES mecmuasına bağlandı. Artık söz İzzet’le, İzzet Günay hayranlarınındı. ERGİN ATİLLA ...

Ayhan Işık ve Sinemada 20 yıl

Tam 20 yıl süreyle adını afişlerin, sinema fenerlerinin (bak: Haftanın ansiklopedisi), filim jeneriklerinin başında yazdırmak gerçekten önemli bir iştir... Hele sinemaya Reşit Gürzap’ların, Suavi Tedü’lerin, Muzaffer Tema'ların, Kenan Artun’ların egemen olduğu devirde girmek; Göksel Arsoy’ların, Orhan Günşiray  Göksel Arsoy’ların ’ların devrinde durumunu koruyup, ününü Yılmaz Güney’lerin, Cüneyt Arkın’ların, Kartal Tibet’lerin devrinde sürdürmek çok daha önemlidir. Ayhan Işık 5.5.1929'da İstanbul’da doğmuştur, ama ailesi Selanikli’dir. Selanik'te Atatürk' ün doğup büyüdüğü eve bitişik bir evde oturan aile mübadele ile İzmir'e gelir, oradan İstanbul'a göçer. Altı kardeşin en küçüğü olan Ayhan Işık (asıl soyadı Işıyan'dır) 13 yaşında çalışmaya başlar; Akademi’nin sonuna kadar bir taraftan çalışır, bir taraftan okur. Tezgahtarlık, seyyar satıcılık falan derken Bab-ı ali'ye gelir. Gazetelere başlıklar yapar, Hafta mecmuasına sayfası 7 liradan resimli ...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Cüneyt Arkın'ın İçkiyle İmtihanı

YIL 1969... Cüneyt Arkın, zirvededir artık, ama yalnızdır. Eşinden ve çocuğundan ayrılmış, kendini Beyoğlu batakhanelerine vurmuştur. İçki dolu geceler, sabahlara kadar sürer. Artık ona geceler de yetmemektedir. Set aralarında da içmeye başlar. İçmediği zaman gayet sessiz bir yapıya sahip olan Arkın, içtiği zaman bir anda «olay yaratan adam» haline dönüşür. Sanki 'kurt adam'ın bir başka halidir. İçtikçe değişen Arkın, gece kulüplerinde, sokaklarda, pavyonlarda sürekli olay çıkartır. Sık sık karakollarda sabahlar. O devrin polis müdürlerinden Cemil Gülmen, defalarca karşısına çeşitli olaylardan getirilen Cüneyt Arkın'a, «Bak, ünlü bir aktörsün ama, sen bu alkolü bırakmadığın sürece ya hapse ya mezara gireceksin... Çok yazık olacak sana» der. Arkın, hala alkolün etkisindedir ama, yıllarca bu sözleri hiç unutmaz. Adeta «kulağına küpe» yapar. «Beni alkole iten, adeta alkolik yapan nedeni aramak da istemiyordum bulmak da... Cebinde sürekli kanyak taşıyan, su niy...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...