Ana içeriğe atla

Cihangir Gaffari Otel Odasından Kurtuldu

Şimdi, Cihangir Gaffari'nin, Nişantaş'ında, Ceylan Apartmanı'ndaki 10 numaralı dairesinde karşılıklı oturmuş, bunları konuşuyoruz. Cihangir Gaffar! neşeli. Nerede o otel odasında konuştuğumuz bedbin, bıkkın Cihangir Gaffari. nerede bugünün neşeli, cıvıl cıvıl Cihangir Gaffari'si. Anlayacağınız otel odasından, sıcak aile yuvasına geçiş, bambaşka bir insan yapmış Cihangir'i... ikide bir, «Oh dünya varmış,» diyor. «Çok mutluyum. Neşe dolu bir yuvaya kavuştuğum gibi, hayatım boyunca düşündüğüm, tipini yıllardan beri kafamda çizdiğim bir eşe de sship oldum. Yakında İran'dan annemi de getirince mutluluk zincirimin son halkası da tamamlanmış olacak. Bundan sonra düşüneceğim tek şey oynayacağım filimler. Yeşilçam'da büyük star olmak istiyorum.»
Cihangir Gaffari bize bunları söylerken tam 30 gün önce evlendiği eşi Ayşe ona sevgi dolu gözlerle bakıyor. Bu bakışlarda aşk var. sevgi var. saygı var. Bu defa Ayşe Ferkad Gaffari'ye yöneltiyoruz sorumuzu: «Cihangir'i çok mu seviyorsunuz?» diyoruz.
Utanıyor. Gözlerini yere indiriyor, belli belirsiz bir sesle, yanakları al al, «Evet.» diye cevap veriyor. «Yalnız şunu yazmanızı rica edeceğim, sakın benim Cihangir'in şöhretine, yakışıklılığına kapılarak evlendiğimi zannetmeyin. Ben Cihangir'in dürüstlüğünü, mertliğini, iyi kalpliliğini sevdim. İyi bir aile reisi olacağına inandığım için evlendim onunla. Ve bu düşüncelerimde yanılmadığımı da anladım. Cihangir'in şöhreti, artistliği hiç ilgilendirmiyor beni. Hatta elimden gelse, sinemayı bıraktırırım ona. Bence saadet için şöhret ve servet en son düşünülecek iki unsurdur.»

Cihangir Gaffari, «Teşekkür ederim hayatım!» gibilerden ellerini tutuyor eşinin, hafiften sıkıyor. Gerçekten mutlu bir aile tablosu bu! Bu defa gene Cihangir Gaffari konuşuyor karşımızda. Türkçeyi sizin, benim gibi konuşuyor. Cümleleri düzgün, kelimeleri yerli yerinde kullanıyor. «Ayşe'yi ilk gördüğüm gün kalbim hop hop hoplamıştı,» diyor. «İşte aradığım, beklediğim kadın, demiştim. Gerçi İlk anda babası, artist olduğum için, kızını bana vermek istemedi ama, şimdi aramızdan su sızmıyor. Baba-oğul gibiyiz.» Ne diyelim, Allah mutluluklarını arttırsın, bir yastıkta kocatsın...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Ajda Pekkan Niye Saklanıyor?

AJDA PEKKAN ’a incecik porselen çay bardaklarıyla çaylarımızı içerken sordum: «Bana kalırsa her sanatçı sahne hayatından bu kadar şikayetçi değil. Kendinizi fazla yıpratmıyor musunuz?» «Belki ben fazla hassasım, belki de layık olduğum şeyleri istiyorum. Bunları bulamadığım zaman da üzülüp, yıpranıyorum.» «Ne gibi?» «Şöyle açıklayabilirim. Siz de kabul edersiniz ki, Türkiye’nin önemli, isim yapmış sanatçılarından birisiyim. Zaman zaman duraklama dönemlerine girdiğim oluyor. Ama, benim bu birkaç aylık duraklamam bunca yıldır yaptığım ismi bir anda silip götüremez herhalde. Bizde alışılmış bir kural var. Yeni bir sanatçı fırlamaya görsün. Hemen bir eski ismi tahtından indirdiği iddia ediliyor. Ne kadar aldırmasanız üzülüyorsunuz. Şöyle bir düşünün ne kadar çok sanatçıya bu çirkin davranışta bulunuldu.» «Türkiye'deki meslektaşlarınızla ilgili düşünceleriniz?» «Seyyal Taner’in showuna hayranım. Sezen Aksu 'nun sesine, duygulu bestelerine bayılıyorum. Erol Evgin’i ço...

Ferdi Tayfur'un Necla Nazır Aşkı

Minicik goncalı bir gül varmış... Aşıkmış bu gül... Sevgilisini gördüğü günler gülücükler içinde şarkılar söyler, dalga dalga yayılan yapraklarıyla neşeler saçmış gelip geçenlere... Ama bir gün bırakıp gidivermiş sevgilisi o beyaz gülünü... Ve bir daha da hiç mi hiç rastlamamışlar birbirlerine... Beyaz gül öylesine kederlenmiş ki, öylesine acı çekmiş ki, dikenlerini kendisine batırıp ölmeğe karar vermiş... Ve beyaz gül kanayan rengiyle hemen o anda oracığa yığılıp kalmış... Ferdi Tayfur 'dan Necla Nazır'a... Küçük bir kağıt parçası üzerine mavi bir ka lemle yazılmış üç satır.. «Sana bunları plak stüdyo, sunda yazıyorum. Hiçbir zaman eline, geçmeyecek bu kağıt parçasını yaşadığım sürece saklayacağım. Seni çok seviyorum. Bestelerimde hep ayrılık var ama biz hiç ayrılmayacağız değil mi?» Yine Ferdi Tayfur'un gözü gibi sakladığı bir başka pusula... «Bugün çılgına döndürdün beni. Üç defa telefon ettim, kuaföre gittiğini söyledi annen. Sesini duymak için şu anda, her ş...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...