Ana içeriğe atla

Selda Alkor Nişanlanıyor

İzmir Fuarı’nda iki gazinoda birden sahneye çıkan Selda Alkor şu günlerde meslek hayatının belkide en güç günlerini yaşıyor. Hani gelinlik çağına gelmiş genç kızlar vardır, mutlu, rahat bir yuva kurmak için çalışırlar, çabalarlar, didinirler, para biriktirirler, çeyizlerini düzerler, hayat arkadaşının yanına haz hazırlıklı giderler ya, işte Selda Alkor da tıpkı bu kızlara benziyor. Arı gibi çalışıyor, para biriktiriyor. Ama bu paralan niçin biriktiriyor? ihtiyarlayıp çalışamayacağı günleri düşünerek mi, yoksa az önce anlattığımız genç kızlık hülyasını gerçekleştirmek için mi? Lafı eğip bükmeden, Fuar’da çalıştığı gazinonun kulisinde, soruyoruz bunu kendisine.
Tetiğine dokunulmuş bir mitralyoz gibi başlıyor konuşmaya.. Kah sinirlenerek, kah gülümseyerek, arada bir de elinde tuttuğu sigarayı yercesine içerek:
- «Bu kadar parayı ne mi yapacağım? Ağabeyciğim hayat şartlarını görmüyor musunuz? Sağ gözün sol göze faydası yok, şimdi. Benim gibi yalnız insanlar çok çalışıp, çok kazanmak, kıyıya köşeye biraz dünyalık koymak zorundadır. Sigortam, emekli maaşım yok. Yaşlanınca sürünmek istemem.»
Derin bir nefes alıyor Selda. Tatlı tatlı tebessüm edişinden, manalı manalı bakışından, dilinin altında bir şeyler olduğunu anlıyoruz, ama ağzından baklayı çıkarmıyor bir türlü. Biz soruyoruz, o kaçıyor; o kaçıyor, biz üzerine gidiyoruz. Nihayet Selda bakıyor olacak gibi değil, yumuşuyor. Gözleri parıl parıl... Kelimelerin üzerine basa basa, bizi memnun ettiği kadar Seida'yı sevenleri, takdir edenleri de memnun edeceğinden şüphemiz olmayan mutlu haberi veriyor;
- «Cihat'la 10 ekimde nişanlanıyoruz,» diyor. «Ailesi ile konuşmuş, sonra benimle konuştu, hep birlikte karar verdik, yüzüklerimizi takacağız artık.»
İşin içine nişan girince ister istemez aklimize nikah geliyor.
- «Nikah ne zaman Selda?» diye soruyoruz. Bir düşünce bulutu kaplıyor yüzünü. Sonra tane tane konuşmaya başlıyor:
- «Biliyorsunuz, Cihat Teknik Üniversitede öğrenci henüz. Üstelik milli bir basketbolcu Okul hayatının spor hayatının başarılı olabilmesi için üç, dört yıl kadar evlenmemesi lazım. Ben de onun bu iki özel durumunu dikkate alarak elbette 'Aman n'olur Cihat, bir an önce evlenelim' diyecek kadar anlayışsız bir kadın değilim. Nişanlılığımız boyunca ona okul ve tahsil hayatında yardımcı olacağım, onun başarılı bir insan olması için elimden gelen gayreti göstereceğim. Malum ya, hayat müşterektir. Yeter ki Cihat okulunu bitirsin, mühendis olsun, istikbalini garanti altına alsın, ben her şeye razıyım.»

İşte sinema artistliğine veda eden, sahnede karar kılan Selda Alkor cephesinde son durum böyle.. Selda Alkor ekimde basketbolcu flörtü Cihatla evlilik yolunda ilk adımı atacak, nişanlanacak. Nişanlanacak ama, acaba evlilik olacak mı? Baksanıza Selda «Evlilik için 4 yıl beklemek lazım,» diyor. 4 yıl ise çok uzun bir süre. Temennimiz Tanju Gürsu'dan sonra Selda Alkor’un bir kere daha hayal kırıklığına uğramaması, son olaylar yüzünden zaten harap bir halde olan sinirlerinin bir kere daha bozulmaması, hayatı bir kere daha kara kapkara görmemesi...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Zavallı Oya Hep Yatakta

Oya Aydoğan 'ın sinemadaki çizgisi bellidir... Çevirdiği her filmde mutlaka dişiliğini şöyle ya da böyle gösterir ya da göstertirler... İşte, Berhan Şimşek’le birlikte oynadığı son filmi olan “Zavallılar”da da, Oya Aydoğan bir türlü yataktan çıkamadı. Çeşil çeşit zavallılık vardır... İnsan, açlıktan zavallıdır, çaresizlikten zavallıdır, işsizlikten, parasızlıktan, kimsesizlikten zavallıdır... Fakat bizim bilmediğimiz bir başka zavallılık türü daha varmış... Aşk zavallısı... Bunu nerede mi teşhis ettik? Hemen söyleyelim, Oya Aydoğan'ın son çevirdiği filmin setinde... Yapımcı Kemal Dilbaz adına, yönetmen Ümit Efekan tarafından çekilen ve “Zavallılar” ismini taşıyan filmde, Oya Aydoğan, köyden şehre gelip, büyük kentin çarkları arasında kaybolan ve kaderin acımasızlığına karşı koyamayıp, hayalleri yok olan ve sonunda da onun bunun elinde oyuncak olan bir genç kızı canlandırıyor. Bu filmde Oya Aydoğan, yukarıda söylediğimiz gibi tam bir aşk zavallısı... Mekanı ise çoğu ...

Ajda Pekkan'ın Gönlünde Yatan Aslan

1962 yılında Ajda Pekkan hiç kimsenin tanımadığı meçhul bir şantözdür. Moda Deniz Kulübünde beş para almadan, belki ilerde şöhret olabilirim ümidiyle, şarkı söylemekte, zirveye doğru yükselebilmek için açık bir kapı aramaktadır. Aradan bir yıl geçmiştir. Sıcak bir haziran gecesinde Ajda Pekkan üçü kız, ikisi erkek beş arkadaşıyle Suadiye'de bir gazinoda oturmaktadır. Konu şarkıcılık üzerinedir, ama konuşmaların içinde sık sık «şöhret» kelimesi geçmektedir. Sohbetin heyecanlı bir anında üç kızdan sarışın olanı Ajda Pekkan'a, orada bulunan herkesin tasdik ettiği, fakat Ajda’nın hiç, ama hiç düşünmediği cazip bir teklifte bulunur: «Ajda SES Mecmuası'nın Sinema Artisti Yarışması'na niye girmezsin? Gençsin, güzelsin, kültürlüsün, muhakkak birinci olursun!» Ajda Pekkan güler bu sözlere. Ve arkadaşlarına üç ay önce başından geçen bir olayı anlatır: «Çocuklar görüşlerinizde belki haklısınız, ama bilemiyorum ki... Üç ay kadar önce tesadüfen 'Zavallı Necdet' film...

Hülya Avşar Telefonda

Aydoğan Kısacık... -Hülya hanım, bir kızımız oldu. Ona bir isim söyler misiniz? -“Benim ismimin tersi olan Aylüh." Dr. Faruk Abit... -İyi günler efendim. Ben estetik cerrahıyım. Acaba siz hiç estetik oldunuz mu? -“Hayır ama olacağım. Film setinde karnımda fünye patlamıştı. Dikiş izleri için gideceğim.” Aysel Şimşek... -En çok sevdiğiniz şarkı nedir? -“Bir Sevgi İstiyorum...” Gülten Korkmaz... -İlerisi için neler düşündüğünüzü öğrenebilirmiyim? -“Yapmak istediğim daha çok toplumsal filmler.” Erdinç Ülüş... -Siz olaylı bir yarışma sonucu büyük bir sükse ile beyaz perdeye geçtiniz. Daha önce yarışmanın kurallarını bilmiyor muydunuz? -“Maalesef biliyordum. Yarışmaya son anda katıldığım için form bile doldurmaya fırsat bulamadım.” -Böyle bir durum olmadan kazansaydınız, şimdiki sükseyi yapabilir miydiniz? -“Hiç zannetmiyorum.” Cüneyt Ertür... -Hülya hanım. İngiliz bir kızla evlilik yapıyorum. Ailem ve ben onu Müslüman yapacağız ama isim bulamıyoru...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...