Ana içeriğe atla

Clark Gable "Rüzgar Gibi Geçti" ile Anıldı

1939’da çevrilmiş olan «Rüzgâr Gibi Geçti» filmi günümüzün tekniğine uygun hale getirildikten sonra muhteşem bir galayla tekrar gösterilmeye başlandı. Hollywood şöhretlerinin büyük bir kısmının katıldıkları bu galada filmin baş artistlerinden sadece. Olivia de Havilland’ın bulunabilmesi, sinemaseverleri ziyadesiyle üzdü. Bu muhteşem gala dolayısıyle «Rüzgâr Gibi Geçti»nin unutulmaz yıldızları Clark Gable, Vivien Leigh ve Leslie Howard bir kere daha anıldı.
Hollywood, bugünlerde yeni sinema mevsimini açtı. Galalar birbirini takip ediyor. Daha şimdiden yılın başarı kazanacak filimleri üzerinde tartışmalar yapılıyor. Bu arada hemen şunu da söyleyeyim. Yeni mevsimle beraber Hollywood’un büyük şirketleri arasındaki rekabet de şaşılacak derecede arttı. Rakip şirketler, birbirlerinin galalarına kendi artistlerini göndermeyerek rakiplerinin galalarının sönük geçmesi için elinden geleni yapıyor. Filmcilerin kendi aralarındaki kavgalarına, rekabetlerine hiç bir şekilde karışmayan televizyoncular ise, vakit buldukça tam kadro halinde galalara geliyorlar. Onlar olmasa galaların pek tadı, tuzu kalmayacak.
Yalnız, geçenlerde tertiplenen bir gala gecesi, şirketler ve artistler arasındaki eski düşmanlığı hiç değilse bir geceliğine ortadan kaldırdı. Hollywood’un sinema başkentinde bulunan şöhretlerin hepsi işlerini güçlerini bırakıp aylardan beri hazırlığı yapılan bu muhteşem galaya geldi. Bu, onlar için bir görevdi. Ölmüş arkadaşlarına besledikleri saygı ve sevginin bir tezahürüydü.
Galası yapılan bu film, yirmi sekiz yıl önce çevrilen «Rüzgâr Gibi Geçti» idi. O devrin ölçülerine göre çok büyük masraflarla çevrilmiş olan bu eser, Hollywood’un unutulmaz filmlerinden biridir. Hollywood filmcilerinin yıllardan beri bu filmi ikinci defa perdeye aktarmak için çalışmalar yaptıklarını duymuştum. Fakat Hollywood’da ikinci bir «Rüzgâr Gibi Geçti»nin yaratılmayacağını anlamış olacaklar ki, eski filmi bugünün tekniğine uydurup yetmiş milimetrelik bir film haline getirmişler.
«Rüzgâr Gibi Geçti»nin Hollywood galası, filmin ve artistlerinin şanına, şöhretine layık bir gala oldu. Filmde başrol oynayanlardan yalnız Olivia de Havilland’ın bu müstesna geceye katılabilmesi birçoklarının gözlerini yaşarttı. Çünkü filmin yaratıcılarından hayatta kalanların sayısı o kadar azdı ki... Gecenin en çok alkışlanan ve dikkati çeken kadını da «Rüzgâr Gibi Geçti»nin unutulmaz aktörü Clark Gable’ın dul eşi Kay Gable oldu... Beyaz tuvalet giymiş olan Kay Gable, yanında ilk izdivacından olan kızıyla salondan içeri girerken gözlerinde biriken yaşları zaptedemedi. Müteveffa aktörün kalp hastası olan eşine doktorlar galaya gitmemesini ihtar etmişlerdi. Fakat o, böyle bir davranışın kocasının hatırasına hürmetsizlik olacağını düşünerek doktorların tavsiyelerini kulak arkası etmişti...
Kay Gable’ın elindeki broşürün kapağında Clark Gable ile filmin baş kadın artisti Vivien Leigh’in resmi vardı. Hollywood’un son zamanlarda uğradığı kayıplardan en büyüğü, muhakkak ki Vivien Leigh idi. Bu ünlü yıldızın «Rüzgâr Gibi Geçti»nin galasında hazır bulunamaması geceye katılanlan çok üzdü.
Clark Gable’ın eşi Kay Gable, şıklığı, zarafeti ve ağır başlılığıyla herkesin sevgisini kazandı. Hollywood’un taçsız kralı Clark Gable’a layık bir eş olduğunu bu galada bir kere daha ispat etti.
Filmde başrolü oynayanlardan hayatta kalan tek artist, Olivia de Havilland, ilk defa bir gala gecesine gelen genç, tecrübesiz bir artist kadar heyecanlıydı... Galaya yalnız gelmişti. Hollywood’un bu şöhretli yıldızı, sinema başkentinden uzakta kaldığı yıllarda bir hayli fırtınalı hayat sürmüş, nihayet baba ocağına dönüp eski sakin hayatına kavuşmuştu.
Yıldız, sinemanın kapısında hayranlarının hücumuna uğradı. Gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bu arada, «Rüzgâr Gibi Geçti» filminin yirmi sekiz yıl sonra bir daha galasının yapılması hakkındaki düşüncelerini soranlara: «Kendimi yirmi sekiz yıl önceki gibi genç hissediyorum» diye cevap verdi.
Galanın diğer davetlileri arasında pek çok sinema artisti göze çarpıyordu. Julie Christie, Rex Harrison, eşi Rachel Roberts, Shirley MacLaine, Caroll Baker, Robert Mitchum, Sinatra’lar, Ursula Andress gibi...
Filmin gösterilmesi sona ererken koca salon alkışlarla inledi. Aradan yirmi sekiz yıl değil, elli sekiz yıl da geçmiş olsa, hiç bir filim «Rüzgâr Gibi Geçti» kadar başarılı olmayacaktı.
Galadan sonra Clark Gable’ın dul eşi Kay Gable ile beş - on dakika konuşmak fırsatını elde ettim. Bir tesadüf eseri, gala Clark Gable’ın ölüm yıldönümünden 15 gün önce tertiplenmişti.
Kay Gable: «Kocam eşi bulunmaz bir insandı» diyor. «Onunla geçirdiğim yıllar, hayatımın en mutlu yılları oldu. Şimdi onu gençlik haliyle beyazperdede seyrederken vakitsiz kaybetmiş olduğum o büyük insanın değerini daha iyi anladım. Clark, hiç bir sinema artistine benzemezdi. Gayet mütevazı bir insandı. Boş zamanlarında ava gitmek, toprakla uğraşmak, balık tutmak en çok hoşlandığı işlerin başında gelirdi. En nefret ettiği şey ise, galalara gitmekti. Birçoklarının düşündüğünün aksine hiç de çapkın değildi.
Kay Gable, eşine ait hatıralarını anlatırken gözleri yaşarmıştı. «Clark’sız yaşamak her şeye rağmen bana çok güç geliyor» dedi. «Yedi yıldır onsuz yaşadığımı düşündüğüm zaman, aklını başımdan gidiyor. Bunca zaman onu görmemeye nasıl dayandım diye şaşıyorum... Kocamın yüzünü göremediği oğlum John Clark, beni hayata bağlayan tek varlık. Oğlum büyüdükçe babasına benziyor.

Kocasının ölüm yıldönümlerinde daima onun meslek arkadaşlarından teselli mektupları aldığım ve Hollywood’un ona ve eşine karşı büyük bir yakınlık gösterdiğini belirten Kay Gable, «Rüzgâr Gibi Geçti»nin tekrar sinemalarda gösterilmesine de çok sevindiğini açıkladı. «Böylece, yeni yetişenler de Clark Gable’ı tanımak fırsatını bulacaklar» dedi...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Rıza Silahlıpoda'nın Büyük Aşkı

RIZA Silahlıpoda ile Serap Taşdemiroğlu, ilk kez dört yıl önce İzmir’de tanışmışlardı. Dört yıl sonra yine bir nisan akşamı da aşkları ortaya çıktı. Serap Taşdemiroğlu «Rıza ile bir arkadaş toplantısında tanıştık. Son ra arkadaşlığımız hiç eksilmeden bugüne kadar geldi» derken, Rıza Silahlıpoda da sevgilisinin gözlerinin içine bakarak şunları söylüyor: «Başımdan iki nikah, bir de nişan geçti. Ancak hiçbir zaman aradığım mutluluğu bulamadım. Ve dört yıl önce tanıştığım Serap’ta buldum gerçek dostluğu... Arkadaşlığımız gün geçtikçe sevgiye ve aşka dönüştü. Ama bir süre evlenmeyi düşünmüyoruz.» İstanbul’da tekrar sahneye çıkacak olan Rıza Silahlıpoda bu arada bir longplay dolduracak... Sanatçı İstanbul’da sevgilisi ile dinleniyor ve longplayının hazırlıklarını sürdürüyor. Rıza Silahlıpoda daha önce Sevda Karaca ile evlenmiş, şiddetli geçimsizlik yüzünden ayrılmış, şarkıcı Nilüfer ile de nişanlanıp kavgalı gürültülü bir şekilde nikah masasına gitmeden yollarını ayırmıştı. Rız

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Nilüfer'in Kara Lekesi

Tüm çıplaklığıyla bilinmeyen bir olay hakkında konuşmak ve kişiler hakkında suçlamalarda bulunmak yanlış hir harekettir... 14 Nisan 1981 tarihinde resmen boşanmaya karar veren Nilüfer ve Yeşil Giresunlu arasındaki sürtüşmeler de, sonunda bu olayın kahramanlarına koca bir «Kara leke» sürüverdi. Yeşil Giresunlu'nun basına yaptığı açıklamalar oldukça ilginç ve bir o kadar da düşündürücü idi. Giresunlu aynen şöyle diyordu: «Nilüfer'in bir buçuk yıldan bu yana Mehmet Kölük adlı kişiyle ilişkisi vardır.» KADIN KADINA BİR SOHBET Bu olay hakkındaki gerçekleri bulmak için genç sanatçının evine giderek kadın kadına konuşmak istedim. Etiler'deki evinde beni annesi karşıladı... O da üzgün, o da çaresizdi. Bunca yıl büyütüp gözünün içine baktığı kızının «ihanet»le damgalanmasını hazmedemiyordu.. «Kızım sanatçı ama biz mazbut bir aileyiz. Ben dul kaldığım zaman Nilüfer henüz 9 yaşındaydı. Onu bugünlere getirene kadar neler çektim. Üç yaşında astıma yakalandı, yıllarca tedavi

Mine Mutlu Evleniyor

«MİNE MUTLU, rejisör Semih Evinle evlenme hazırlığında.. 'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz' derler ya, inanmayın. Yeşilçam burası. Dumansız ateş de yakılır burada, ateşsiz duman da çıkarılır. Bu bakımdan söylentilerdeki gerçek payı üzerinde şimdilik bir tahminde bulunamıyor ve okuyucularımıza sadece bu 'evlilik haberini' vermekle yetini yoruz.» Geçen hafta, mecmuanız SES baskıya girerken duyduğumuz bu haberi tahkik edememiş ve «olayı,» haberler sayhamızda yukarıdaki cümlelerle vermiştik. SES, baskıya girdikten sonra işin gerçeğini öğrendik: Mine Mutlu evlenmesine evleniyordu, ama rejisör Semih Evin’Ie değil. AntalyalI tanınmış bir ailenin milyoner oğlu Cengiz Konuk'la. Geçen haftaki mecmua piyasaya çıkmadan işin gerçeğini öğrenmiş, hatta Cengiz Konuk'la Mine Mutlu'nun birlikte resimlerini çekmiştik, ama ne çare! Haftalık bir mecmua oluşumuz, sizlere olayın gerçek yönünü bir hafta gecikmeyle vermeye bizi mecbur ediyordu.. Mine Mutlu'yla Cengiz Ko