Ana içeriğe atla

David Hamilton'un Tablo Gücündeki Fotoğrafları

Ünü okyanusları aşan bu fotoğrafçıyı artık bütün dünya tanıyor.. Mimar olmasına rağmen, Paris'te satın aldığı bir fotoğraf makinesiyle yaşamının akışını değiştirdi. İşte o günden beri fotoğrafla anlatım David Hamiiton'un hayat tarzı. Avrupa'nın bütün büyük dergilerinde sanat yönetmenliği yaptı. Printemps, Vogue gibi dünya çapında ünlü dergilerde artistik değeri çok yüksek fotoğrafları yayınlandı... Bu orada film yönetmenliği de yaptı. Ancak, filmlerindeki kurgu eksikliği yüzünden bu alanda çok başarılı olduğu söylenemez. Fakat fotoğraf sanatındaki üstünlükleri, yetenekleri de tartışılamaz.
David Hamiiton, genellikle sislerin, hayal dünyalarının, rüyaların arkasından tanımlamalar yapmayı sever. Fotoğraf makinelerini şiirli, duyarlı bir anlatımın emrine vermiştir. O, aslında fotoğraflarıyla şiir söyler. Sık sık karşımıza çıkan ışık oyunları, yüksek grainli ifadeler, bulanık ve esrarengiz anlatımlar hep onun şiirli iç dünyasının ürünleridir. Bütün dünya, Hamiiton’un ünlü fotoğraflarının romantik ve ifadecl anlatım gücünün hayranıdır. Genellikle ya çektiği bir fotoğraf Shelley'in, Rimbaud'nun, Keats'in bir şiirindeki bir dizeye denk düşer, ya da Hamilton özellikle sözü edilen şairlerin bir dizelerini kendi duygu dünyasında biçimlendiği şekilde fotoğrafla anlatır. Hatta bazen Degas'nın ünlü bir tablosunu fotoğraf sanatına tercüme edecek kadar ileri götürür işi. Çektiği, «Balerin» fotoğrafı, Degas'ın tablosu kadar keyifli bir anlatım gücüne ulaşmıştır.
David Hamilton, iddialı bir fotoğrafçıdır. Boş fotoğraflar çektiği görülmüş şey değildir. O erotizmin, duyarlılığın, iç dünyalarının, mevsim dönümlerinin, yumuşaklığın, muğlaklığın, rüyalar dünyasının, dağdağasız akışların fotoğrafçısıdır. Bütün fotoğrafları kendisi için belirlendiği bu amaca hizmet eder. Ve çektiği fotoğrafların özellikle genç kuşakları oldukça kuvvedi bir biçimde etkilediği de bir gerçek.

Ünlü fotoğrafçı Hamilton, baskı tekniği ve sayfa düzenleme sanatı üzerindeki çalışmalarını fotoğrafçılık çalışmalarına paralel geliştirdikten sonra Printemps Dergisi'nin sanat yönetmenliği görevini üstlendi.. Eserleri dünyanın en ünlü sergilerinde yayınlandı ve Hamilton oybirliğiyle dünyanın en iyi dört erotik fotoğrafçısından biri seçildi... Ve önümüzdeki yıllar, bu ünlü fotoğrafçı David Hamilton'un yeni başarılarını kucaklamak için sabırsızlanıyor...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zafir Seba Bir Yuvarlakla Ayıbını Kapatacak

“ Bugüne değin hep çıplaktım, zaten şöhretimi de soyunmama borçluyum. Ama bu ne zamana kadar sürer, orası meçhul. İşte ben de bu meçhulün kurbanı olmamak ve sahnelerde kalıcı olabilmek için yepyeni bir karar aldım. Yapacağım uzunçalarla sadece çıplak olmadığımı, sanatçılık yönümün de bulunduğunu kanıtlayacağım. Tüm şöhretimin yarattığı çıplaklık imajını bu uzunçalarla başka yönlere çekeceğim gibi ayıbımı da böylece bir yuvarlak plakla kapatmış olacağım.” Evet, yakında dolduracağı bir uzunçalarla geçmişine bir anlamda set çekeceğini açıklayan Zafir Seba söylüyor bu sözleri. Hani şu gerek sahnede, gerekse fotoğraflarında daima çıplak olarak görülen ve bu nedenle de normal bir giysi ile görsek “Aaa bu o mu acaba?” diyeceğimiz çıplak şarkıcı. Çünkü kendisi şimdiye kadar dikkatleri üstüne vücudunu hiç çekinmeksizin sereserpe gözler önüne sererek çekmiş, halen de öyle sürdürmekte. Ama bundan böyle çıplaklığın uzun ömürlü olamayacağını, bir yandan yaşının geçtiğini, bir yandan da soyunma...

Bu Gacıya Bir Baro

Çingeneler.. Kendilerine özgü konuşmalarıyla rahat yaşantılarıyla ve özgürlüklerine düşkünlükleriyle yüzyıllardan bu yana gelen toplumunuzun küçük bir parçası, sanatçı ruhlarıyla önlü kompozitörlere ilham kaynağı, yazarlara roman konusu olacak kadar bambaşka bir insan topluluğu olan bu insanların önemi son bir yıldır ülkemizde de hissedilmeye başlandı... Şüphesiz bu önem dünün pavyön şarkıcısı bugünün ünlü assolistl ve çingeneliğini inkar etmeyen Kibariye ile başlayıp başka ''iye'' takısı ile gazino sahnelerinde boy gösteren çingene veya çingene olduğunu iddia eden ses yıldızlarıyla güncelleşti... Ancak düne kadar olduğu halde ''Çingene''liğini inkar eden, aslını söylemekten utanan kişilerin bugün çingene olduğunu iftihar ederek söylemesi toplumun bu özellik sahibi kişilere gösterdiği ilgiyle gelen maddi manevi kazançtı. Ünlü şarkıcıların bile sahnelerde çingene oyun havalarıyla göbek atmaları, sahne gösterilerine özel olarak ''Çingene gö...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Hülya Avşar Dostluğu Anlattı

Nükhet kalabalık sinema salonundan çıkarken iki saattir kapalı bir yerde kalmanın sıkıntısını hissetti içinde. Ama sonra güzel bir film seyretmenin mutluluğu her şeyi aldı götürdü. Dışarıda hafiften yağmur yağıyordu. Kıştan kalan bir gün bu bahar havasını alıp götürmüş, yerini serin, yağmurlu, kapalı bir güne bırakmıştı. Caddenin kalabalığına, otomobillerin oradan oraya koşuşturmalarına baktı. İçinde milyonlarca insanı barındıran bir şehirde yaşamdan bir kesit diye düşündü. Sonra düşünceleri o insanların üzerinde yoğunlaştı... Sevgiyle baktı herbirinin yüzüne ayrı ayrı. Yaşam, insanlar, içinde bulunduğu ortam, her şey güzeldi aslında. Ama bu bir bakış açısı değil miydi? İnsan nasıl bakarsa öyle görmez miydi çevresini, öyle algılamaz mıydı çevresindeki olayları? Başını kaydırdı, gökyüzüne baktı. Serin yağmur damlaları yüzüne damladı, üşüdü, başını eğdi. Sonra bu hareketi caddenin tam ortasında yaptığını farketti. Kendi kendine güldü. Önündeki yol uzundu. Hızlanan yağmurla bi...

Bu Yatak Neler Gördü Neler

Sekiz yıl içinde gerçekten büyük evrimler geçirdi Bülent Ersoy ... Ruhsal ve fiziksel yapısındaki değişimleri büyük sansasyonlarla yansıtan ve Türk Sanat Müziği'nde tarzıyla, yorumuyla zirveye çıkan Bülent Ersoy bugün ise sahneye çıkamayan, çevirdiği filmlerin oynatılması yasaklanan ama plaklarıyla, yurt dışındaki konserleriyle şöhretini hala ayakta tutan bir solist. Yakınlarının deyimiyle kimine güre ''bahtsız" kimine göre de ''mutsuz'' bir prenses. Bülent Ersoy geçtiğimiz hafta yine dönüşü şimdilik kesin belli olmayan bir geziye çıktı. Ve çıkmadan bir gece ünce İstanbul'da son röportajını ŞEY'e verdi. Ama bu röportaj öyle sıradan bir röportaj, basit bir çekim değildi. Yaşamında ilk kez en büyük sırlarını gömdüğü yatak odasını basında yine ilk kez ŞEY objektifine açtı. Ve yine ilk kez sadece sevgililerine giydiği ipek geceliklerini, dekolte sabahlıklarını ŞEY kamerası önünde giydi. İçte o an gerçekten ''mutsuz bir prenses'...