Hollywood’da
çevirdiği “Körebe” isimli film için geçenlerde bir gün sete
giden Claudia, hiç beklemediği bir teklifle karşılaştı. Rejisör
onu aynen eski Mısırlıların yaptıkları gibi mumyalatmak
istiyordu. Güzel İtalyan yıldızı stüdyonun atelyesinde hayli
endişeli saatler geçirdi.
Onun
hiçbir şeyden haberi yoktu. Tam kararlaştırılan saatte,
stüdyonun kapısından içeri girdi, film setinin bulunduğu tarafa
doğru yürüdü. Arkasından yetişen rejisör, bozuk italyancası
ile bağırdı:
«Sizi
laboratuarda bekliyorlardı, Sinyora Cardinale. Yanlış geldiniz.
Vakit geçirmeden oraya gitseniz iyi olacak. Biliyorsunuz,
çalışmaları kısa zamanda bitirmek zorundayız.»
Bir
film çevirmek üzere Hollywood'a gitmiş olan italyan yıldızı
Claudia Cardinale, rejisörün bu sözlerini dinlerken kaşları
çatılmıştı. Evet, kaybedecek vaktinin olmadığını, filmi bir
an önce bitirmeleri gerektiğini o da biliyordu ama, bu laboratuara
gitme işine aklı ermemişti. Rejisöre: «Benim laboratuarda filan
işim yok. Siz sakın yanlış anlamayasınız,» diye sordu.
Rejisör,
direndi: «Hayır hayır. Sinyora, laboratuara gitmeniz lazım, hem
de derhal şimdi. Sizi mumyalayacaklar.»
Claudia
Cardinale önce bu mumyalanmak kelimesinden bir şey anlamadı. Tarih
kitaplarında, eski Mısırlıların kıymetli ölülerini garip
usullerle mumyalayıp şeklen canlı görünmelerini sağladıklarını
okumuştu, ama, kendisi henüz ölmediğine göre, bu Hollywood
filmcilerinin akıllarına nereden gelmişti?
Claudia,
mütereddit adımlarla rejisörün peşinden göründü. Laboratuar
denilen yer muazzam bir atelyeydi. Daha kapıdan içeri girer girmez
insanın burnu çeşitli ilaç kokularıyla doluyordu. Beyaz iş
gömlekleri giymiş kadınlı erkekli işçiler, ellerine uzun
eldivenler geçirmişler, çekiçler, taş kalemlerle beyaz alçı
yğınlarını şekillendirmeye uğraşıyorlardı.
Genç
italyan yıldızını görür görmez, hepsi ellerindeki işi bırakıp
onun başına toplandılar. Claudia'nın benzi sararmış, bacakları
titremeye başlamıştı. Tehlikeli bir ameliyat geçirmek üzere
ameliyataneye gelmiş zavallı bir hastadan farksız hissediyordu
kendini...
Artık
kimseye itiraz edecek hali de kalmamıştı. Beyaz gömlekliler ne
derse mekanik hareketlerle onların istediklerini yerine getiriyordu.
Önce, «soyun» dediler. Claudia, paravananın arkasına geçip
soyundu.
«İki
parçalı mayo giy, saçlarını da bir türbanla ört,» dediler,
Claudia onu da yaptı. Genç yıldızı kolundan çekip tahta bir
masanın üzerine yatmasını işaret ettiler. Claudia, masaya uzanıp
gözlerini kapadı ve başına gelecekleri beklemeye koyuldu.
Vücuduna soğuk bir şeyler sürüyorlardı. Her tarafı
ağırlaşmıştı. Yoksa ölmek bu muydu? Genç kadın yerinden
kalkmak istedi. Ne mümkün? Vücudu kırk elli kilo birden
ağırlaşmıştı.
Claudia,
iki saatten fazla vücudunu saran bu alçı kabuğun içinde kaldı.
Eğer ölmüş olsaydı belki de yüzyıllar boyunca bu kabuktan
çıkmayacak, sinemaseverler, Claudia'nın mumyasını görmek için
yüzlerce, binlerce kilometre katederek Hollywood'a koşacaklardı.
Genç
yıldız, gözlerini kapayıp bir an için kendini ölmüş ve
mumyalanmış farzetti. Müthiş bir şeydi bu... İlk defa olarak
içinin ölüm korkusuyla dolduğunu hissetti. Eğer tam o esnada,
«Yavaş yavaş kalkın, Miss Cardinale» demeselerdi, oracıkta
bayılıverecekti.
Filmin
bazı sahnelerinde Claudia'nın heykellerinin bulunması icabedince
stüdyo idarecileri de değişik ve çok daha kolay bir usul ile genç
yıldızın alçıdan heykelini yapmayı kararlaştırmışlardı.
Eski Mısırlıların mumyalama metodundan ilham alınarak bulunan bu
usul, gerçekten pek pratikti. Fakat heykeli yapılan şahsa cehennem
azabı çektiriyordu.
Claudia,
laboratuardan dışarı çıktığı zaman kendini sonradan dirilen
bir mumyadan farksız hissediyordu. Nitekim o gün rejisörden izin
aldı, çalışmayıp akşama kadar otelinde dinlendi. Ancak ertesi
gün sete gelebildi. Mumyalama macerası Claudia'da şok tesiri
yapmıştı...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder