Ana içeriğe atla

Zerrin Egeliler'e Sahne İçin İzin Çıkmadı


Bazen insanın geçmişte yaptıktan bir gün başına umulmadık işler açabildiği gibi yıllar sonra "tehlikeli" damgasını bile vurdurabiliyor. Tıpkı bir zamanlar üst üste çevirdiği seks filmlerinin daha sonra video şirketleri tarafından "miki filmi" adıyla piyasaya sürülmesi sonucunda başoyuncu olarak geçtiğimiz günlerde İzmir’de önce gözaltına alınan, daha sonra da salıverilen Zerrin Egeliler’e olduğu gibi.
Bu olaydan sonra Ankara’da bir pavyonda çalışan Zerrin Egeliler ardından Taylan Gece Kulübü’nden aldığı teklif üzerine Bursa’ya gitti ve çalışma izni almak için de Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu. Ne var ki, eski seks yıldızının çalışma isteği Emniyet Müdürlüğü tarafından "her an fuhuş yapabilir ve seks filmi çevirebilir" gerekçesiyle geri çevrildi. Bu varsayımlı gerekçe üstüne bu defa valiliğe başvuran Zerrin Egeliler valiliğin özel izniyle ancak bir gece sahneye çıkabildi ama yine de sonunda apar topar Bursa’dan kovuldu.(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...

Hülya Koçyiğit'ten Veda

Hülya Koçyiğit eşi Selim Soydan ’la birlikte, sonbahara kadar dönmemek üzere İstanbul’a veda etti ve uçağa atladığı gibi gitti. Okulu nedeniyle kızları Gülşah’ı İstanbul’da bırakmak zorunda kalan çift, bir anlamda son aylarda ayrılacakları konusunda çıkarılan dedikodulardan da uzaklaşıp gidiyorlardı. Hülya Koçyiğit bu üç aylık yokluğu sırasında hem dinlenecek, hem de çalışacaktı. Yani, hem ziyaret, hem ticaret yapacaktı, önce, her yıl olduğu gibi bu yıl da Kuşadası’na gidecek olan sanatçı, oradaki yazlık evinde 17 hazirana kadar dinlenecek. O tarihte Adana’ya gidecek olan Hülya Koçyiğit, 10 gün süreyle sahneye çıkacak. Adana’daki çalışması sona erdikten sonra tekrar Kuşadası’na dönecek olan sanatçı, temmuz başında gelecek olan kızı Gülşah’la birlikte bir süre daha tatil yapacak. Sonra ver elini Kocaeli Fuarı. Fuar’da sahneye çıkacak olan sanatçı, oradaki çalışması sona erince Samsun Fuarı’na gidecek, Oradaki çalışmasını da bitirdikten sonra sıra gelecek İzmir Fuarı’na. Kısaca...

"Şoray Deterjanı" Mahkemelik

Türk sinemasının taçsız kraliçesi Türkan Şoray’la, yeni yıldızlardan Nazan Şoray’ın «annesi Meliha Sav» ın başı bugünlerde yine dertte, ama, kızlarından değil. İş hayatının çetrefilli, karmakarışık havasından. İş adamı, hele hele bir deterjan fabrikasının patronu olmak kolay değil bu zamanda.. Rakiplerle uğraş, işçilerle uğraş, para bulmak için uğraş, uğraş da uğraş!. Tevekkeli dememişler, «Büyük başın derdi büyük olur diye!» Bütün bunlar bir yana, şu anda Meliha Sav'ı uğraştıran, daha doğrusu düşündüren bir tek konu var: «Şoray» soyadı... Meliha Sav’ın ayrıldığı polis eşi, yani Türkan Şoray ile Nazan Şoray'ın babaları Halit Şoray, Meliha hanıma sıkı bir protesto çekerek, «Şoray soyadını deterjan adı olarak kullanamayacağını, kullanmaya devam ettiği takdirde tazminat isteyeceğini...» bildirmiş. Bu konuda şikayetçi olarak bir başka isim de Türkan Şoray.. Fakat anne Şoray kızının ağzını hemen kapatı vermiş. «Çok laf istemem kızım!» demiş. «Yüzbinler yatırdım, fabrika kur...