Ana içeriğe atla

Fatma Girik'le Samimi Sohbet


O GÜN Fatma Girik'in Topağacı'ndaki dairesinin zilini saat tam 15.00'te çaldığımız zaman kendisini hazır bulunca ne yalan söyleyelim bir hayli şaşırdık. O da bu şaşkınlığımızı farketmiş olacak ki, gülümsiyerek, «Vallahi çocuklar saat tam 14.00'te hazırdım» diyordu. «Pencerenin önüne oturmuş sizi bekliyordum.»
Şimdi diyeceksiniz ki, «Fatma Girik siz gelmeden bir saat önce hazırlanmışsa, bunda şaşacak ne var?»
Var, var, hem de çok şey var. Siz Fatma Girik'le röportaj yapmanın, onu set dışında yakalayıp iki satır laf etmenin, üç poz resim çekmenin zorluklarını bir bilseniz..
BOĞAZ SIRTLARINDA BİR YILDIZ
Hava pırıl pırıl. Yerlerde sarı sarı papatyalar.. Ağaçların yemyeşil yapraklar iyiden iyiye büyümüş. Koyunlar, keçiler telaşlı telaşlı koşuşuyorlar. Ve biz Fatma Girik ile birlikte Topağacı'nın «tıkanıklığından» sıyrılıp Bebek sırtlarının «ferahlığı» içinde Boğaz’ı seyrediyoruz. Nefis bir manzara. Sarayburnu’ndan Beykoz sahillerine kadar bütün Boğaz ayaklarımızın altında sanki. Fatma Girik bir taraftan derin derin nefes alıyor, bir taraftan da bizimle konuşuyor
- «Ne temiz hava, ne güzel manzara Yarabbi. Buralarda bir arsa alıp da şöyle düşündüğüm gibi dört bir tarafı cam bir villa yaptırabilsem. Ama nerede... Boş bir karış toprak bile yokmuş. Geçen yaz üç tane komisyoncu aradılar, taradılar bana bir evlik yer bulamadılar.»
Sonra söz dönüyor, dolaşıyor sinemaya geliyor. Eh Fatma Girik ile beraber olunur da sinemadan konuşulmaz mı hiç? Bu yıl Fatma Girik'in durumu bundan önceki üç, dört yıla nazaran daha parlak. «Boş Beşik», «Büyük Yemin». «Sevenler Ölmez» gibi üç başarılı filimle Fatma Girik. «Durun bakalım, daha ben ölmedim, yarışa hızla devam ediyorum.» dercesine tekrar ortaya çıktı, Yeşilçam’da varlığını bir daha duyurdu Ama, «sinema cephesinde üstüste kazandığı başarılar Fatma Girik'e sahneyi unutturmamış. Fatma, haziran ayında Sadri Alışık ile birlikte Aksaray'daki Luna Park'ta gene sahneye çıkacak. Mukavelesini yapmış, avansını almış. Şimdi harıl harıl çalışıp repertuarını genişletiyor. Sunu hemen belirtelim ki. Fatma Girik bugüne kadar sahneye çıkanların en şanslısı, en başarılısı. Sahneye çıkınca sinema hayatını söndürmedi. Bilakis bu yıl Yeşilçam’da en iyiler arasında. Oysa Selda Alkor'un, Pervin Par'ın, Sevda Ferdağ'ın, Kuzey Vargın'ın sinemaları pek yok artık.
«Neden tekrar sahneye çıkıyorsunuz?» sorumuzu şöyle cevaplandırıyor Fatma Girik:
- «Etiler'de 650 bin liraya bahçeli, iki katlı bir ev alıyorum. Para lazım. Sonra bütün kış filimlerde çalıştım, yoruldum. Haziranda da geceleri yarım saat bir şarkı söyleyip dinleneceğim. Anlayacağınız bundan böyle benim için kışları sinema, yazları sahne. Bu arada iyi teklifler gelirse yazın da filim çevirmeye devam ederim tabii...»
Fatma neşeli mi neşeli bugün. Şakalar yapıyor, çiçek topluyor, poz veriyor ve sonunda ellerini iki yana açıp «Çocuklar karnım acıktı,» diyor. «Temiz hava insanın iştahını açıyor galiba...»
Etrafa bakıyoruz, kimsecikler yok. Ah, şimdi bir tokoreççi, bir köfteci veya bir lâhmacuncu olsa. Fatma Girik soğan, ekmeğe de çoktan razı ama, o da yok..
Yemekten ümidini kesen Fatma Girik bir ara saatine bakıp, «Eyvah!» diye feryadı basıyor. «Bir saat sonra randevum var. Filimciler geleceklerdi. İsterseniz hemen gidelim,» diyor.
Arabaya binip şehre doğru ilerliyoruz. Bebek sırtları, Arnavutköy, Boğaz gerilerde kalıyor. Yanımızda oturan Fatma'ya bakıyoruz. Yıllara rağmen hiç, ama hiç değişmiyor Fatma Girik. Hiçbir şeyi önemsemez bir hali var. her olayı «elle gelen düğün bayram!» diyerek karşılayan bir tevekküle sahip. Her olayın komik yanını bulup çıkarmakta mahir. Bazı insanlar için, «O yaşlanmaz.» derler ya, Fatma da o tiplerden iste. Her yıl yaşı bir artar, ama Fatma Girik aynı kalır, yaşlanmaz!
Evinin önünde ona veda edip ayrılıyoruz. Kapının otomatiğine basıyor ve kapı açılınca bize dönüp el sallıyor.
- «Çocuklar inşallah bir dahaki sefere Etiler'deki yeni evde konuşuruz.» diyor.
İçimizden, «İnşaallah.» diyoruz ama belli olmaz, Fatma bu... «Gelin,» der, gidip bulamayız. Buluruz. «Bugün resim çekmeyelim. Boşverin.» deyiverir. Bütün bunlar aklımıza bir bir geliyor ve sonunda o merdivenlerde kaybolurken can-ı gönülden bir daha, «İnşaallah!» diyoruz..(diğer haberler için aşağıdaki linke tklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...