Günümüzden
67 yıl önce yine böyle bir bahar günü, Kadıköy'ün meşhur
Kuşdili Çayırın'da İngiliz ve Rum gençlerinin kendi aralarında
oynadıkları, zamanın en büyük modası olan futbol maçını
gıpta ile seyreden Kadıköy'lü bir avuç meraklı Türk gencinden
Ziya, Ayetullah ve Necip, Moda'daki evlerine doğru giderlerken ne
zamandan beri içlerini kemirmekte olan büyük bir arzuyu kendi
aralarında bir kez daha dile getirmişlerdi:
-
«Neden bizim de bir futbol kulübümüz olmasın?..»
-
«Bu sahalarda Türk çocukları da neden kendi takımlarının
forması altında top oynamasınlar?..»
-
«Biz de futbol kulübü kuralım.»
O
akşam Necip'in Moda'daki evinde toplandıkları zaman içlerinde
yaşça en büyükleri olan Nurizade Ziya:
-
«Kulüp için lüzumlu parayı ben veririm!» dediği zaman
hepsinin içlerini hudutsuz bir sevinç kaplamıştı.
Ve
o anda bu üç Türk genci bir kulüp kurmak konusunda kesin karara
varmışlardı. Önce kulübün adını aralarında düşündüler.
Karşılarında narin bir görüntü olarak uzanan Fenerbahçe
dilinin güzelliği bir anda üçünü birden büyülemişti.
-
«Adı, Fenerbahçe olsun!» dediler.
Sonra
forma rengine sıra gelmişti... Necip ile Ayetullah sarı ile
lacivert üzerinde ısrar ediyorlardı. Fenerbahçe Fenerinin saçtığı
sarı ışık ile o güzel denizin laciverdi onlara bu ilhamı
vermişti besbelli ki. Fakat Ziya o ılık bahar günlerinde
Fenerbahçe dilinin zümrüt çayırını süsleyen papatyaların
rengi olan sarı ve beyazın üzerinde ısrar göstermiş, diğerleri
de gereken malzemeyi onun yaptıracağını düşündüklerinden
arkadaşlarının arzusunu kabullenmek zorunda kalmışlardı.
Böylelikle 1907 yılının o tatlı bahar akşamının ilk
saatlerinde Sarı - Beyaz formalı Fenerbahçe Futbol Kulübü'nün
kurulması kararlaştırılmıştı. Bu yeni kulübün üç kurucusu
hemen oracıkta kendi aralarında bir görev bölümü yapmayı da
ihmal etmemişlerdi. Nurizâde Ziya Reis, Ayetullah Kâtîb-i Umumî
(Genel Sekreter), Necip de veznedar oldular. Ertesi gün üç arkadaş
doğruca Baker mağazasına gidip Sarı - Beyaz renkleri taşıyan
gömlekleri aldılar, sonra bir matbaaya üzerinde ışık saçan bir
fener amblemi bulunan «Fenerbahçe Futbol Kulübü» yazılı
kırtasiye ısmarladılar. Bu yorucu alış - verişten sonra yemek
yemek üzere girdikleri Sirkeci'deki İstasyon Lokantası'nda
İstanbul Futbol Ligi'nin kurucusu Mr. James Lafontaine ile
karşılaştıkları anda bunu kurdukları yeni kulübün büyük
kısmetine bir işaret olarak kabul ettiler. Durumu kendisine
anlattılar. James Lafontaine'de bu habere pek memnun olmuştu.
Önündeki bardağı «Fenerbahçe Kulübü'nün uzun ömürlü
olması» dilediği ile kaldırdı.
Fenerbahçe
Futbol Kulübü ilk toplantısını adını şerefle temsil edecek
olan Fenerbahçe mesire yerinde yapmıştı. Bu yeni kulüp bir anda
bütün Moda ve Kuşdili ile civardaki Türk gençlerini heyecan
içinde kendisine çekmişti. Bu tarihi toplantıda Necip, Hindi
Asaf, Hayrullah, Ayetullah, Hakkı Saffet, Nurizâde Ziya, Hüseyin,
Kulaksızzâde Galip, Nasuhi Esat, Şefkati, Elkâtipzâde Mustafa,
Hamdân, Çerkeş Sabri beyler hazır bulundular.
Aralarında
ilk top oyunu o günkü toplantının sonunda Fenerbahçe çayırında
oynandı. Hele Nurizâde Ziya Bey'le Beyoğlu'ndaki Baker mağazası
vasıtasıyla İngiltere'ye sipariş ettiği an peteği pazenden
mamul Sarı - Beyaz yollu bol forma, sarı röverli beyaz yün
çoraplar ve yine pazenden yapılmış lacivert şortlar geldikten
sonra bu yeni spor kıyafeti genç Fenerbahçe'lilere ayrı bir şevk
ve heyecan vermiş oldu.
Zamanla
aralarında Mühendis Mektebi talebesinden Kemal Aşki (Aşkın) ile
Arif (Şehit Arif) beyler katıldılar. Hele Kemal Aşki Bey'in
Kurbağalıdere yanındaki evlerinin bahçesindeki bahçıvan
kulübesini lokal olarak kulüp emrine tahsis etmesi Fenerbahçe'liler
arasında ayrı bir sevinç vesilesi olmuştu.
Fenerbahçe
Futbol Kulübü ilk yıllarında büyük zorluklar ve şanssızlıklarla
karşı karşıya kalmış; bu arada Sarı - Beyazlı takımın ilk
kez dahil olduğu 1907- 1908 İstanbul Ligi'ne başlarken, Hasan ve
Dalaklı Hüseyin gibi en büyük üç futbolcusunu birden diğer
kulüplere kaptırması bu körpe ocağın üzerine inen ilk büyük
darbe olmuştu. Gücünü yarısından fazla kaybetmiş olan takım
ilk kez katıldığı İstanbul Ligi'nde sonunculuktan kurtulamamış,
bu durum da iki kurucunun üzüntüye kapılıp kulüpten ayrılmaları
ile sonuçlanmıştı.
Osmanlı
Bankası memurlarından olan ve kulüpte kalan tek kurucu Ayetullah
Bey reisliğe getirilmiş; Nasuhi Esat Bey Umumî Kâtip, Galip Bey
Umumî Kaptan, Hakkı Saffet Bey Muhasip, Emin Bey de Veznedar
olmuşlar ve böylelikle Fenerbahçe Kulübü yine bir yönetimin
altına girmişti.
Aralarında
varlıklı bir kimsenin bulunmayışı yüzünden Fenerbahçe Kulübü
maddi bakımdan çok zor durumda kalmış ve kulüp kapanma
tehlikesinin tehdidi altına girmişti. Bu arada Pazaryolu ve Üsküdar
isimleri altında ortaya çıkan kulüpler Fenerbahçe'lilere
birleşme teklifinde bulunmuşlardı. Üsküdar'da yeni kurulan kulüp
maddi bakımdan hayli zengindi ve ortaya koyacağı paraya dayanarak
da kulübün «Üsküdar» adını taşıması isteniyordu. Ancak
Fenerbahçe'liler isimlerini asla feda etmek düşüncesinde
değillerdi.
Mühürdar
Gazinosu'nda yapılan bu tarihi toplantıda Ayetullah Bey'in isim
konusunda gösterdiği büyük hassasiyet, Üsküdarlıları
sinirlendirmiş, bu arada bir Üsküdarlı, Ayetullah Bey'e:
-
«Fenerbahçe adına bu kadar kat'i konuşma salâhiyet ve
cesaretini kendinizde nasıl buluyorsunuz?» deyince, Ayatullah Bey
oturduğu yerden ayağa fırlarken yumruğunu önündeki masanın
üzerine indirmişti:
-
«Fransa Kralı on dördüncü Louis (L'Etat c'est moi - Devlet
benim!) demiş. Ben de Fenerbahçe benim! diyorum...»
Fenerbahçe'liler
reislerinin bu heyecanlı sözünü candan alkışlarla ve
tezahüratla karşılayınca Üsküdarlılar kalkıp gitmişlerdi. Bu
arada ikisi Üsküdar'dan, diğeri Pazaryolu'ndan üç genç
arkadaşlarına katılmayıp toplantıda kalmışlardı.
Fenerbahçe'liler böylelikle Yahya Berki (Karagözoğlu), İzzi ve
Kasım beyleri kazanmış oluyordu...
Büyük
bir imanla çalışmaya koyulan genç Fenerbahçe'liler aralarına
katılan yeni gençlerle güçlenmişler ve yılmadan çalışarak
kulüplerini kurtarmasını başarmışlardı. Bütün bunlar olup
biterken kulübün ismi «Fenerbahçe Spor Kulübü» olarak
değiştirilmiş, rengi de «Sarı - Lacivert»e çevrilmişti.
Böylelikle
Fenerbahçe'nin tarihinde ve talihinde yepyeni bir devre başlamıştı.
Bu devre ise zaferler ve sevgi ile örülmüş yepyeni bir devre
olacaktı...
Yüzbinlerce
göğsü süsleyen Fenerbahçe rozeti, Sarı - Lacivertli kulübün
eski ünlü futbolcularından ve devrinin «penaltı kralı» olarak
tanınan Topuz Hikmet'in eseridir. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 33
numaralı üyesi olan ve 1958 yılında hayata gözlerini yummuş
bulunan Hikmet Topuzer, çizdiği rozetin hikayesini, ölümünden
kısa bir süre önce şöyle anlatmıştı:
«Kulübümüzün
renkleri Sarı - Beyaz'dan, Sarı - Lacivert'e çevrildikten sonra bu
yeni renklerle bezenmiş bir rozet yapılması kararlaştırılmıştı.
Resim çizmeye merakım ve yeteneğim olduğunu bilen arkadaşlarım,
bu rozetin çizilmesi görevini bana verdiler. Günlerce bunun
heyecanı içinde düşündüm. Sonra çalışmaya başladım. İlk
önce bayrağımızın renkleri olan kırmızı ile beyazı bir araya
getirdim. Sonra kırmızının üzerine bir kalp resmi çizerek bunu
Sarı - Laciverte boyadım. Üzerine de kuvvet, sağlamlık ve uzun
ömürün ifadesi olan meşe dalı resmettim. Beyaz kısmın üzerine
kulübümüzün adını ve kuruluş tarihini yazdım. Rozetimizi
çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım: Kalpten gelen bir
bağlılıkla bu kulübe ve Sarı - Lacivert renklere hizmet etmek...
Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından pek beğenildi. O
tarihlerde (1910) İngiltere'nin Manchester kentinde okumakta bulunan
kulüp üyelerinden Tevfik Haccar Taşçı'nın çabalarıyla ilk
rozetlerimizi İngiltere'de yaptırdık. Yeni harflerin kabulünden
sonra rozetin şekli aynen korundu, sadece Fenerbahçe Spor Kulübü
- 1907 yazısı yeni harflere çevrildi. Milyonların sevgilisi
Fenerbahçe'mizin rozetini çizmiş olmak, hayatımın, Fenerbahçe'li
olmaktan sonra en büyük gurur nedenidir.»
Hikmet
Topuzer, 1909 - 1915 yılları arasında Fenerbahçe takımında
sağaçık oynamış; bu sürede 113 maçta Sarı - Lacivertli
formayı giyip çoğu penaltıdan olmak üzere 32 gol atmıştı.
Futbol hayatı boyunca attığı bütün penaltıları gole çevirmesi
ile de ün yapan Hikmet Topuzer, uzun yıllar Denizyollarında
veznedarlık yapmış, 13 mayıs 1958 günü hayata gözlerini
yummuştur.
Fenerbahçe,
şan ve şereflerle dolu tarihinde, Büyük Atatürk'ün yakın ilgi
ve sevgisine çeşitli zamanlarda mazhar olmuş bir spor ocağımızdır.
Bu, Fenerbahçe'liler için kuşkusuz büyük bir şeref ve gurur
nedenidir.
ATATÜRK
FENERBAHÇE KULÜBÜNDE
«Anafartalar
Kahramanı» Mirlivâ Mustafa Kemal, 1918 yılının ılık bir bahar
günü, Fenerbahçe kulübünün Kuşdili çayırındaki kulüp
binasını ziyarete gelmişti. Kulüp üyelerinden Sabri Bey (Eski
Tarım Bakanı Sabri Toprak) ile birlikte bir faytonla beyaz boyalı
ahşap kulüp binasına gelen Mirlivâ Mustafa Kemal'i
Fenerbahçe'liler büyük bir sevgi ve saygıyla karşılamışlar,
kendisini içtenlikle ağırlamışlardı. Kulüpte iki saatten fazla
kalan Mustafa Kemal, Sarı - Lacivertlilerle görüşmüş, gençlerle
birlikte çay ve limonata içmiş, bu arada kulübün zafer
anılarıyla dolu müzesini de gezmişti. Büyük asker bu ziyareti
sırasında Fenerbahçe kulübünün maroken kaplı hatıra defterine
şu satırları yazmıştı:
«Fenerbahçe
Kulübü'nün her tarafta mazharı takdir olmuş bulunan asarı
mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ile erbabı himmeti tebrik
etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifâsı ancak bugün müyesser
olabilmiştir. Takdirat ve tebrikâtımı buraya kayd ile mübahiyim.»
Bu
satırların altına «3.5.334» tarihini yazan Büyük Asker «Ordu
Kumandanı M. Kemal» imzasını atmıştı.
Kulüp
binasının Kurbağelıdere'ye bakan arka cephesinin önündeki
iskeleden Fenerbahçe'nin tek çifte fıtasına binerken kulüp
idarecilerinin ellerini sıkan gök mavisi gözlü ve altın sarısı
saçlı Mirlivâ: «Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler dilerim.
Allahaısmarladık!» demiş ve Kulüp yöneticilerinden Elkâtip
Mustafa Bey'in kürek çektiği fıta ile Moda'ya gitmişti...
Genç
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'ndan
sonra Cumhurbaşkanı olarak İstanbul'a ilk gelişi, İstanbul'u bir
bayram sevincine boğmuştu. Fenerbahçe Kulübü de bu münasebetle
Belvü gazinosunda bir balo düzenlemişti. Balo neşe içinde devam
ederken, Büyük Kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal değerli silah
arkadaşı Şükrü Naili Paşa ile birlikte Belvü gazinosuna
gelerek Fenerbahçe kulübünün balosunu şereflendirmiş!.. Büyük
kurtarıcı ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'i aralarında görmek
Fenerbahçe'lileri haklı olarak çok sevindirmiş, balonun neşesi
bir kat daha artmıştı. Atatürk ve Şükrü Naili Paşa, pistin
kenarında kendileri için hazırlanan masada oturmuşlar ve geç
vakitlere kadar Fenerbahçe'lilerle sohbet etmişler, eğlenmişlerdi.
ATATÜRK'ÜN
FENERBAHÇE'YE YARDIMI
Fenerbahçe
Kulübü 1932 yılı Haziran ayında büyük bir felakete uğramış
ve Kuşdili çayırında bulunan beyaz boyalı ahşap kulüp binası,
içindeki müze ve tüm eşyalarıyla birlikte kül olmuştu. Bu
yangının derin üzüntüsü içinde bulunan Fenerbahçe'liler yeni
bir kulüp binasına sahip olabilmek için bir yardım kampanyasına
girişmişler ve bu kampanyaya ilk yardım Büyük Atatürk'ten
gelmişti. Atatürk, İş Bankası aracılığıyla gönderdiği 500
lira ile bu kampanyaya bizzat katılmış ve yeniden yaptırılan
Fenerbahçe kulüp binasında unutulmaz bir yardımı olmuştu.
Fenerbahçe'liler
yeni kulüp binalarıyla birlikte yeni stadlarını yaptıkları
zaman bu güzel yapıta Atatürk'ün bir büstünün konulması için
Büyük Ata'dan izin istemişlerdi. Atatürk, Fenerbahçe kulübüne
bu izini «memnuniyetle» diyerek vermiş, Atatürk büstü şeref
tribünü önündeki yere törenle konulmuştu. Fenerbahçe stadyumu
yıkılırken bu büst yerinden kaldırılmış olup yeni stadın
inşaası tamamlandıktan sonra tekrar özel yerine konulmak üzere
müzeye nakledilmiştir. Büst hâlen Fenerbahçe müzesinin şeref
köşesinde bulunmaktadır.
Fenerbahçe,
Türk futbolunda «Şampiyonluklar Şampiyonu» ünvanına sahip
bulunmakladır. Resmi şampiyonlukları adeta tekel altına almış
bulunan «Üç Büyükler»den Galatasaray'ın 34, Beşiktaş'ın 29
şampiyonluklarına karşılık Fenerbahçe tam 44 resmi
şampiyonlukla bu büyük yarışta baş sırayı korumaktadır.
Sarı
- Lacivertlilerin 44 resmi şampiyonluklarının 3'ü Pazar Ligi,
2'si Cuma Ligi, 8'i İstanbul Amatör Ligi, 3'ü Türkiye
Şampiyonası, l'i İstanbul Kupası, 4'ü İstanbul Şildi, 6'sı
Milli Küme (Maarif Kupası, Milli Eğitim Mükâfaatı), 3'ü
İstanbul Profesyonel Ligi, l'i Milli Lig, 6'sı Türkiye Ligi, l'i
Türkiye Kupası, 4'ü Başbakanlık Kupası, 2'si Cumhurbaşkanı
Kupası'na ait bulunmaktadır.
«Şampiyonluklar
Şampiyonu»nun şampiyonluklar dizisi, 1911 - 1912 İstanbul Pazar
Ligi Şampiyonluğu ile başlar. Bu ligde yaptığı 8 maçın 5'ini
kazanan, 3'ünde berabere kalan Fenerbahçe takımı attığı 16
gole karşılık 5 gol yemişti. Fenerbahçe'ye tarihinin ilk
şampiyonluğunu armağan eden kadro şu tertipte idi:
Ali
Said - Galip Kulaksızoğlu, Şehit Arif - İzzi Hüseyin, Çerkeş
Sabri, Kemal Aşkın - Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu,
Hasan Kâmil Sporel, Otomobil Nuri, Miço Negroponti (Yedekler:
Nüzhet Baba, Memiş Yazıcıoğlu, Hüseyin Sami Coşar).
Bu
ilk zaferden sonra şampiyonluklar dizisi şöyle devam etti:
Yaptığı
10 maçın 8'ini kazanıp 2'sinde berabere kalan ve attığı 36 gole
karşılık 6 gol yiyerek 18 puanla nâmağlup şampiyon olan
Fenerbahçe şu kadrosu ile bu başarıya ulaşmıştı:
Vahram
Matosyan, Karnik Arslanyan - Galip Kulaksızoğlu, Şehit Arif, Jan
Boris - Kemal Aşkın, Wilhelm, Çerkeş Sabri, Süreyya Mithat,
Konstantin Boris - Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu, Hasan
Kâmil Sporel, Otomobil Nuri, Miço Negroponti, Nüzhet Baba, Tripo,
Sadi.
Bu
lig ilginç bir manzara arzeder. İstanbul kulüpleri ikiye
ayrıldıklarından «İstanbul Pazar Ligi» ve «İstanbul Futbol
İttihadı» isimleri altında iki ayrı lig vücut bulmuş,
bunlardan birinde Fenerbahçe, diğerinde ise Galatasaray şampiyon
olmuştu. Fenerbahçe, yaptığı 8 maçı da kazanıp attığı 32
gole karşılık 5 gol yiyerek bu payeye ulaşmıştı. Ancak
İstanbul'da iki şampiyonun olamayacağı hususunda kulüp
temsilcileri bir fikir birliğine varmışlar, neticede iki lig
birincisinin şampiyonluk maçı oynamalarına karar verilmişti. Bu
maç ancak ertesi sezon içinde oynanabilmiş, 11 Şubat 1916 günü
yapılan maçta Galatasaray’ı 3 - 1 yenen Fenerbahçe, İstanbul
şampiyonluğunu resmen kazanmıştı. Sarı - Lacivertli takım bu
şampiyonluğa şu kadro ile ulaşmıştı:
Karnik
Arslanyan - Fitil Nuri Atasayar, Şehit Arif, Jan Boris - Kemal
Aşkın, Wilhelm, Çerkeş Sabri, Süreyya Mithat, Konstantin Boris -
Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu, Hasan Kâmil Sporel,
Otomobil Nuri, Miço Negroponti, Nüzhet Baba, Tripo, Sadi.
Bu
sezonda ligde oynadıkları 8 maçın 7'sini kazanıp 1'ini kaybeden
Sarı - Lacivertliler, attıkları 27 gole karşılık 8 gol yiyerek
şampiyonluğu kazanmışlardı. Şampiyon takım şu tertipte idi:
Suat
Keskin, Kenan Or, Şekip Kulaksızoğlu - Galip Kulaksızoğlu,
Ranço, Haşan Kâmil Sporel - Cambaz Kâmil Zona, İsmet İlluğ,
Demir Ethem Bellisan, Arif Sporel, Arap Hüsnü Erciyaş, Zeki Rıza
Sporel, Alaeddin Baydar, Sabih Arca, Hikmet Topuzer.
Yalnız
Fenerbahçe'nin tarihinde değil, Türk Futbolunun tarihinde de pek
müstesna yeri bulunan bir şampiyonluk oldu bu. Yaptığı 12 maçın
11'ini kazanıp l'inde golsüz berabere kalan Fenerbahçe takımı
attığı 58 gole karşılık hiç gol yemeden şampiyonluğu
kazanmakla bir dünya rekoru tesis etmişti. Bu emsalsiz rekorun
sahibi «Gol yemeden şampiyon» olan Fenerbahçe takımı şu
elemanlardan ibaretti:
Şekip
Kulaksızoğlu - Cafer Çağatay, Hasan Kâmil Sporel, Galip
Kulaksızoğlu - Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay -
Sabih Arca, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Beleş Ömer Tanyeri,
Bedri Gürsoy, Ragıp Ziya Mağden, Suat Subay.
Bir
sezonun içinde hem İstanbul Ligi, hem de İstanbul Şildi iki büyük
şampiyonluğu birden kazanan Fenerbahçe'nin namağlup şampiyon
takımı şu elemanlardan kurulu bulunuyordu :
Rıza
Nemli, Hüsnü - Füruzan Şansal, Kadri Göktulga - Mehmet Reşat
Nayır, Sadi Çoban, Cevat Seyyit, Ziya Atabek, Şevket Soley,
Balıkesirli Rıza, Şekip Akduman - Niyazi Sel, Alaeddin Baydar,
Zeki Rıza Sporel, Muzaffer Çizer, Fikret Arıcan.
1932
- 1933 İstanbul Ligi'nde yaptığı 12 maçın 10'unu kazanıp
2'sinde berabere kalan ve attığı 32 gole karşılık 8 gol yiyerek
namağlup İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe, gücünü Türkiye
şampiyonasında da göstermiş ve sezonu çifte başarıyla
kapatmıştı. Çifte şampiyonluk getiren kadro şu elemanlardan
kurulu bulunuyordu:
Hüsameddin
Böke, Safa Özyurt Yaşar Alp, Füruzan Şansal, Fazıl Arzık,
Eczacı Hadi - Yorgo Angelidis, Cevat Seyyit, Fikret Arıcan, Esat
Kaner - Niyazi Sel, Mehmet Reşat Nayir, Zeki Rıza Sporel, Muzaffer
Çizer, Şaban Topkanlı, Süleyman Tekil, Lütfü Boyer.
1934
İstanbul Şildi'ni namağlup olarak kazanan Fenerbahçe, 1934 - 1935
İstanbul Ligi'nde yaptığı 14 maçın 10'unu kazanıp 2'sini
kaybetmiş, 2'sinde berabere kalmış ve attığı 48 gole karşılık
15 gol yiyerek şampiyon olmuştu. İstanbul şampiyonu olarak
katıldığı Türkiye Şampiyonasında da şampiyon olan Sarı -
Lacivertli takımda şu elemanlar yer alıyordu:
Hüsameddin
Böke, Bedii Yazıcı - Semih Sözeri, Necdet Dalay, Ekrem, Mehmet
Reşat Nayir, Fikret Arıcan, Cevat Seyyit, Esat Kaner - Şaban
Topkanlı, Muzaffer Çizer, Zeki Rıza Sporel, Şevki Sözlü, Namık
Erbay, Lütfü Boyer, Lebib Elmas, Ali Rıza Tansı, Süleyman Tekil,
Ziya Atabek, Niyazi Sel.
1934
- 1935 İstanbul Ligi'nde yaptığı 22 maçın 21'ini kazanıp
l'inde berabere kalan ve attığı tam 94 gole karşılık 11 gol
yiyen Fenerbahçe 65 puanla şampiyon olmuştu. Şampiyon kadro şu
elemanlardan ibaretti:
Necdet
Erdem, Hüsameddin Böke, Bedii Yazıcı - Yaşar Alp, Fazıl Arzık,
Orhan Menemencioğlu, Lebib Elmas - Cevat Seyyit, Esat Kaner, Mehmet
Reşat Neyir, Necdet Dalay, Yorgo Angelidis - Niyazi Sel, Naci
Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Şaban Topkanlı, Fikret Arıcan, Fikret
Kırcan, Şevki Sözlü, Bülent Büyükyüksel.
1936
- 1937 İSTANBUL 1937 MİLLİ KÜME ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe'nin
güçlü kadrosu ertesi yıl da İstanbul Şampiyoniuğu'nu
korumasını bilmiş, bu arada bir de rekor tesis etmişti. Yaptığı
11 maçı da kazanan Fenerbahçe takımı attığı 47 gole karşılık
sadece 1 gol yemişti. Bu tek gol de Galatasaray'ı 4 - 1 yendikleri
son maçta olmuştu. 1937 Milli Küme Şampiyonluğu'nu da kazanan bu
yaman kadro şu oyunculardan kurulu idi:
Necdet
Erdem, Hüsameddin Böke - Yaşar Alp, Fâzıl Arzık, Lebip Elmas -
Cevat Seyyit, Yorgo Angelidis, Mehmet Reşat Nayir - Niyazi Sel, Naci
Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Esat Kaner, Fikret Arıcan, Şaban
Topkanlı, Bülent Büyükyüksel.
Fenerbahçe,
1938 İstanbul Şildi'ni şu kadrosu ile kazanmıştı:
Hüsameddin
Böke - Fâzıl Arzık, Lebip Elmas - Mehmet Reşat Nayir, Yorgo
Angelidis, Esat Kaner - Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Yaşar
Yalçınkaya, Şaban Topkanlı, Orhan Canpolat.
İstanbul
Şilt Şampiyonluğu'nu 1939 yılında da elinde tutan Fenerbahçe'nin
kadrosu şöyle idi:
Hüsameddin
Böke, Yaşar, Alp, Fazıl Arzık - Mehmet Reşat Nayir, Yorgo
Angelidis, Esat Kaner - Fikret Arıcan, Naci Bastoncu, Ali Rıza
Tansı, Yaşar Yalçınkaya, Şaban Topkanlı, Semih Arıcan, Fikret
Kırcan, Saim Ozaltay.
Klasman
sırasına göre, İstanbul'dan dört, Ankara ve İzmir'den ikişer
takımın iştirakiyle yapılan Milli Küme maçlarının dördüncü
yılı Fenerbahçe'nin ikinci şampiyonluğu ile sonuçlanmıştı.
Milli Küme'de yaptığı 14 maçın 11'ini kazanıp 2'sinde berabere
kalan ve l'ini kaybeden; attığı 49 gole karşılık 17 gol yiyerek
şampiyon olan Fenerbahçe bu maçları şu kadrosu ile oynamıştı:
Cihat
Arman, Nuri Pekesen - Faruk Hızer, Lebip Elmas, Orhan Menemencioğlu,
Muzaffer Ateşçi - Ömer Boncuk, Esat Kaner, Mehmet Reşat Neyir,
Hayati Onay - Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Melih Kotanca, Yaşar
Yalçınkaya, Ali Rıza Tansı, Basri Taşkavak, Fikret Arıcan.
Fenerbahçe,
1943 Millİ Küme maçlarında yaptığı 14 maçın 11'ini kazanıp
2'sinde berabere kalmış ve l'ini kaybetmiş; attığı 30 gole
karşılık 6 gol yiyerek şampiyon olmuştu. Şampiyon kadro
şöyleydi:
Cihat
Arman - Ali Rıza Tansı, Murat Alyüz, Lebib Elmas - Ömer Boncuk,
Esat Kaner, Halil Köksalan, Aydın Bakanoğlu - Fikret Kırcan, Naci
Bastoncu, Melih Kotanca, Rebii Erkal, Müjdat Yetkiner, Halit
Deringör, Recep Nurcan.
Yaptığı
18 maçın 16'sını kazanıp 1'inde berabere kalan, 1'inde yenilen,
attığı 77 gole karşılık sadece 5 gol yiyerek 1943 - 1944
İstanbul Şampiyonu olan Fenerbahçe, 1944 Türkiye şampiyonluğunu
da aynı başarılı kadrosuyla ele geçirmişti:
Cihat
Arman - Murat Alyüz, Şeref Benibol, Şevket Demirtepe - Ömer
Boncuk, Esat Kaner, Lebip Elmas, Aydın Bakanoğlu - Fikret Kırcan,
Naci Bastoncu, Melih Kotanca, İbrahim İskeçe, Halit Deringör,
Müjdat Yetkiner.
1945
yılını üç resmi şampiyonluk ve üç değerli kupa ile kapatan
Fenerbahçe'nin başarılı kadrosu şu tertipte idi:
Cihat
Arman, Sabri Kiraz, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol -
Selahaddin Torkal, Halil Köksalan, Ömer Boncuk, Halil Özyazıcı,
Samim Var, Rıfkı Pekşen, Şevket Demirtepe - Fikret Kırcan, Erol
Keskin, Naci Bostancı, Melih Kotanca, Adnan Tuncay, İbrahim İskeçe,
Müjdat Yetkiner, Halit Deringör.
1946
yılında Milli Küme'de oynadığı 10 maçın 9'unu kazanıp 1'inde
yenilen Sarı - Lacivertliler attıkları 30 gole karşılık 7 gol
yiyerek tarihlerinin beşinci Milli Küme Şampiyonluğu'nu
kazanmışlar ayrıca Başbakanlık Kupası'nı da, Türkiye
Şampiyonu Gençlerbirliği'ni 4 - 0 yenerek kazanmışlardı.
1946'nın çifte şampiyonluk kazanan kadrosu şu elemanlardan kurulu
idi:
Cihat
Arman, Sabri Kiraz, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol, Numan
Uzun, Ömer Boncuk, Salahaddin Torkal, Halil Özyazıcı, Halil
Köksalan, Rıfkı Pekşen, Argün Nemli - Fikret Kırcan, Naci
Bastoncu, Erol Keskin, Melih Kotanca, Müzdat Yetkiner, İbrahim
İskeçe, Samim Var, Halit Deringör, Fikret Arıcan.
1946
- 1947 İstanbul Ligi'nde yaptığı 14 maçın 9'unu kazanıp 3'ünde
berabere kalan ve 2'sini kaybeden Fenerbahçe, attığı 33 gole
karşılık 14 gol yiyerek 35 puanla İstanbul şampiyonu olurken bu
ondört maçını şu elemanlarla oynamıştı:
Cihat
Arman, Hüsnü Terzioğlu, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol -
Salahaddin Torkal, Halil Özyazıcı, Samim Var, Halil Köksalan, Ali
Elgin, Rıfkı Pekşen - Erol Keskin, Naci Bastoncu, Ömer Boncuk,
Suphi Ural, Fikret Kırcan, Melih Kotanca, Fikret Arıcan, İbrahim
İskeçe, Mehmet Ali Has, Memduh Eren, Necip Tekçe, Halit Deringör.
Fenerbahçe
bu başarılı sezonunda yaptığı 14 maçın 13'ünü kazanıp
1'inde berabere kalmış ve attığı 49 gole karşılık 14 gol
yiyerek namağlup şampiyon olmuştu. Sarı - Lacivertliler bu
şampiyonluğa şu tertipleriyle ulaşmışlardı:
Cihat
Arman, Erdal Kocaçimen, Hüsnü Terzioğlu - Murat Alyüz, Ahmet
Erol, Hilmi Ardağ - Salâhaddin Torkal, Donanma Kâmil Ekin, Samim
Var, Halil Özyazıcı, Ali Elgin - Fikret Kırcan, Erol Keskin,
Lefter Küçükandoniadis, Suphi Ural, Müjdat Yetkiner, Melih
Kotanca, Bülent Varol, Halit Deringör.
1950
MİLLİ KÜME ve BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Milli
Küme'de yaptığı 14 maçın 8'ini kazanan, 5'inde berabere kalan
ve 1'ini kaybeden Fenerbahçe attığı 35 gole karşılık 9 gol
yiyerek şampiyonluğu kazandıktan sonra Türkiye Şampiyonu
Göztepe'yi 2 - 1 yenerek Başbakanlık Kupası'nı da almıştı.
Sarı - Laciverlilerin çifte şampiyonluk kazanan kadroları şöyle
idi:
Cihat
Arman, Erdal Kocaçimen - Murat Alyüz, Ahmet Erol, Hilmi Ardağ -
Kâmil Ekin, Müjdat Yetkiner, Samim Var, Nusret Mengü, Salâ-
haddin Torkal, Rafet Atamer, Ali Elgin, Süleyman Köprülü - Fikret
Kırcan, Erol Keskin, Lefter Küçükandoniadis, Mehmet Ali Has,
Halit Deringör, Cemal Uzkes, Cemal Şikak, Günaydın Özyurt, Hakkı
Pavli.
Türk
futbolunda profesyonelliğin kabulünden sonra Fenerbahçe'nin
kazandığı ilk şampiyonluk bu olmuştu. 18 maçın 14'ünü
kazanıp 4'ünde berabere kalan Sarı - Lacivertli takım attığı
44 gole karşılık 9 gol yiyerek namağlup şampiyon olmuştu. İlk
şampiyon profesyonel kadro şu elemanlardan kurulu idi:
Salâhaddin
Ünlü - Müjdat Yetkiner, Nedim Günar, Orhan Çakmak, Fehmi Özişler
- Akgün Kaçmaz, Kâmil Ekin, Melih Ilgaz, Haluk Eralp, Muammer
Tokgöz - Fikret Kırcan, Mehmet Ali Has, Feridun Bugeker, Burhan
Sargın, Abdullah Matay, Fahir Ulgür, Niko Knezeviç, Niyazi
Tamakan.
Lig'teki
18 maçının 14'ünü kazanıp 1'inde berabere kalan ve 3'ünü
kaybeden Fenerbahçe, attığı 51 gole karşılık 14 golle şampiyon
olmuştur. Şampiyon takım şu elemanlardan oluşuyordu:
Şükrü
Ersoy, Salahaddin Ünlü - Nedim Günar, Basri Dirimlili, Orhan
Erkmen - Seraceddin Kırklar, Naci Erdem, Necdet Çoruh, Akgün
Kaçmaz, Avni Kalkavan - Can Bartu, Lefter Küçükandoniadis, Ergun
Oztuna, Şeref Has, Şirzat Dağcı, Niyazi Tamakan, Turhan
Bayraktutan.
Son
İstanbul Profesyonel Ligi'nde yaptığı 18 maçın 14'ünü kazanıp
4'ünde berabere kalan ve attığı 47 gole karşılık 7 gol yiyen
Fenerbahçe namağlup şampiyonluğu kazandıktan sonra ilk kez
yapılan Milli Lig'de de şampiyonluğu korumasını bilmişti. Beyaz
grupta yaptığı 14 maçın 12'sini kazanıp 2'sinde berabere kalan
Sarı - Lacivertliler attıkları 29 gole karşılık 4 gol yiyerek
grup birinciliğini de namağlup olarak almışlardı. Kırmızı
Grup birincisi olan Galatasaray ile yapılan çifte finalin ilkini 1
- 0 kaybeden Sarı - Lacivertli takım ikincisini 4 - 0 alarak Milli
Lig Şampiyonu da olmuştu. Fenerbahçe'nin bu çifte şampiyonluk
kazanan kadrosu şu elemanlardan ibaretti: Şükrü Ersoy, Mehmet
Çeçik - Seraceddin Kırklar, Nedim Günar, Basri Dirimlili - Akgün
Kaçmaz, Osman Göktan, Naci Erdem, Avni Kalkavan - Ergun Öztuna,
Can Bartu, Şeref Has, Lefter Küçükandoniadis, Niyazi Tamakan,
Mikro Mustafa Güven, Yüksel Gündüz.
1960
- 1961 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Milli
Lig'in yerini alan Türkiye Ligi'nin ilk şampiyonluğunu da
Fenerbahçe kazandı. 1960 - 1961 Türkiye Ligi'nde yaptığı 38
maçın 26'sını kazanıp 9'unda berabere kalan, 3'ünü kaybeden ve
attığı 81 gole karşılık 29 gol yiyen Fenerbahçe'nin şampiyon
kadrosu şu elemanlardan kurulu idi:
Şükrü
Ersoy, Ozcan Arkoç - Nedim Günar, İsmail Kurt, Atilâ Altaş,
Özcan Köksoy - Naci Erdem, Avni Kalkavan, Şeref Has, Osman Göktan
- Mikro Mustafa Güven, Lefter Küçükandoniadis, Can Bartu, Yüksel
Gündüz, Şeref Has, Ergun Öztuna.
Türkiye
Ligi'nde yaptığı 34 maçın 21'ini kazanıp 11'inde berabere kalan
2'sini kaybeden ve attığı 55 gole karşılık 14 gol yiyerek 1963
- 1964 Türkiye Lig Şampiyonluğu'nu kazanan Sarı - Lacivertli
kadro şöyle idi:
Hazım
Cantez, Ali Filibeli - Özcan Köksoy, Şükrü Birand, İsmail Kurt,
Atilla Altaş - Şeref Has, Osman Göktan, Özer Kanra, Yıldırım
İper, Ali İhsan Okçuoğlu, Ogün Altıparmak, Şenol Birol, Birol
Pekel, Ziya Şengül, Aydın Yelken, Yüksel Gündüz, Ergun Oztuna,
Selim Soydan, Haldun Yavuzer, Nedim Doğan, Cengiz Arslan.
Yaptığı
30 maçın 18'ini kazanıp 11'inde berabere kalan, 1'ini kaybeden,
attığı 52 gole karşılık 13 gol yiyen Fenerbahçe 1964 - 1965
Türkiye Lig Şampiyonluğu'nu şu kadrosu ile kazanmıştı:
Hazım
Cantez, Ali Filibeli - Atilla Altaş, Özcan Köksoy, Şükrü
Birand, İsmail Kurt, İsmail Alemdar - Osman Göktan, Şeref Has,
Ziya Şengül, Ercan Aktuna, Hüseyin Yazıcı, Ali İhsan Okçuoğlu,
Bülend Buda - Ogün Altıparmak, Yaşar Mumcu, Şenol Birol, Birol
Pekel, Nedim Doğan, Selim Soydan, Aydın Yelken, Haldun Yağızer,
Şerafeddin Turgay, Burhan İpek.
1967
- 1968 TÜRKİYE LİGİ, TÜRKİYE KUPASI, BALKAN VE CUMHURBAŞKANLIĞI
KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Fenerbahçe'nin
zafer yıllarından biridir bu. Türkiye Ligi'nde yaptığı 32 maçın
19'unu kazanıp 11'inde berabere kalan 2'sini kaybeden ve attığı
38 gole mukabil 12 gol yiyerek şampiyon olan Fenerbahçe, Türkiye
Kupası finalinde de Altay'ı eleyerek şampiyon olmuş ve o günün
statüsüne göre; hem Türkiye Ligi, hem de Türkiye Kupası
şampiyonu takım olarak Cumhurbaşkanlığı Kupası'na otomatikman
sahip olmuştu. Bir yıl önce oynanan «Balkan Kupasının finali de
bu sezonda oynanmış ve Yunan Enosis takımını 3 - 1 yenen
Fenerbahçe «Balkan Kupası»nı da kazanmıştı. Bu tarihi kadro
şu elemanlardan kurulu bulunuyordu:
Yavuz
Şimşek, Ali Filibeli - Şükrü Birand, Numan Okumuş, Levent
Engineri - Ziya Şengül, Ercan Aktuna, Yılmaz Şen, Selim Soydan,
Özcan Koksal, Serkan Acar - Ogün Altıparmak, Fuat Şener, Abdullah
Çevrim, Nedim Doğan, Can Bartu, Yaşar Mumcu, Raşit Karasu, Erdinç
Sandalcı, Şeref Has.
1969
- 1970 Türkiye Ligi'nde yaptığı 30 maçın 17'sini kazanıp
10'unda berabere kalan ve 3'ünü kaybedip attığı 31 gole karşılık
sadece 6 gol yiyerek şampiyonluğu kazanan Fenerbahçe'nin kadrosu
şöyle idi:
İlie
Datcu, Yavuz Şimşek - Numan Okumuş, Şükrü Birand, Levend
Engineri - Ziya Şengül, lon Nunweiller, Ercan Aktuna, Yılmaz Şen,
Serkan Acar - Ogün Altıparmak, Selim Soydan, Can Bartu, Nedim
Doğan, Fuat Saner, Abdullah Çevrim, Yaşar Mumcu.
1972
- 1973 BAŞBAKANLIK ve CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Türkiye
Kupası galibi Ankaragücü'nü 5 - 2 yenerek «Başbakanlık
Kupası»nı aldıktan sonra Türkiye Ligi Şampiyonu Galatasaray'ı
da 2 - 1 yenip «Cumhurbaşkanlığı Kupası»nı kazanan
Fenerbahçe'nin çifte kupa alan kadrosu şu elemanlardan ibaretti:
İlie
Datcu - Timuçin Çuğ, Niyazi Güisever, Yılmaz Şen, Serkan Acar,
Ziya Şengül, Fuat Saner, Nedim Doğan, Ersoy Sandalcı, Yaşar
Mumcuoğlu, Cemil Turan, Cevher Örer.
Fenerbahçe,
1922 - 1923 İstanbul Ligi'nde, futbol dünyasında bir eşi daha
bulunmayan, daha önceki sayfalarda da söz konusu ettiğimiz gibi
emsalsiz bir başarı elde etmiş ve hiç gol yemeden şampiyon
olmuştu. Aşağıda bu başarıyı biraz genişleterek veriyoruz:
Yaptığı
12 maçın 11'ini kazanıp 1'inde golsüz berabere kalan Sarı -
Lacivertli takım attığı 58 gole karşılık hiç gol yemeden 23
puanla İstanbul Şampiyonu olurken şu sonuçlan elde etmişti:
Galatasaray'a
3 - 0 ve 1 - 0; Vefa'ya 5 - 0 ve 8 - 0; Anadolu'ya 2 - 0 ve 3 - 0;
Süleymaniye'ye 5 - 0 ve 10 - 0; Hilâl'e 4 - 0 ve 9 - 0;
Darüşşafaka'ya 5 - 0 galibiyet, Altınordu ile 0 - 0 berabere.
Ayrıca
şunu da ekleyelim ki, o zamanki adı Futbol Heyet-i Müttehidesi
olan Futbol Federasyonu, Fenerbahçe'nin şampiyonluğu garantilemesi
üzerine son haftaların maçlarını oynatmadan sonucu ilan etmiş,
bu nedenledir ki, Sarı - Lacivertli takım ikinci yarıda
Darüşşafaka ve Altınordu maçlarını oynamadan lig sona ermişti.
Bazı
maçlarda ünlü gol makinelerinin rakip takım defansına dünyayı
dar ettiği, daha önce sözünü ettiğimiz bu dev kabroda Ragıp
Mağden (merhum), Galip Kulaksızoğlu (merhum), Suat Subay'da yer
almışlardı.
Fenerbahçe'nin
bu emsalsiz başarıyı kazanan kadrosu, Mütareke yıllarında
İstanbul'daki işgal kuvvetleri takımlarına duman attıran ünlü
tertibi idi...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder