Ana içeriğe atla

Fenerbahçe'nin Şampiyonluk Tarihi Dosyası


Günümüzden 67 yıl önce yine böyle bir bahar günü, Kadıköy'ün meşhur Kuşdili Çayırın'da İngiliz ve Rum gençlerinin kendi aralarında oynadıkları, zamanın en büyük modası olan futbol maçını gıpta ile seyreden Kadıköy'lü bir avuç meraklı Türk gencinden Ziya, Ayetullah ve Necip, Moda'daki evlerine doğru giderlerken ne zamandan beri içlerini kemirmekte olan büyük bir arzuyu kendi aralarında bir kez daha dile getirmişlerdi:

- «Neden bizim de bir futbol kulübümüz olmasın?..»
- «Bu sahalarda Türk çocukları da neden kendi takımlarının forması altında top oynamasınlar?..»
- «Biz de futbol kulübü kuralım.»
O akşam Necip'in Moda'daki evinde toplandıkları zaman içlerinde yaşça en büyükleri olan Nurizade Ziya:
    - «Kulüp için lüzumlu parayı ben veririm!» dediği zaman hepsinin içlerini hudutsuz bir sevinç kaplamıştı.
Ve o anda bu üç Türk genci bir kulüp kurmak konusunda kesin karara varmışlardı. Önce kulübün adını aralarında düşündüler. Karşılarında narin bir görüntü olarak uzanan Fenerbahçe dilinin güzelliği bir anda üçünü birden büyülemişti.
    - «Adı, Fenerbahçe olsun!» dediler.
Sonra forma rengine sıra gelmişti... Necip ile Ayetullah sarı ile lacivert üzerinde ısrar ediyorlardı. Fenerbahçe Fenerinin saçtığı sarı ışık ile o güzel denizin laciverdi onlara bu ilhamı vermişti besbelli ki. Fakat Ziya o ılık bahar günlerinde Fenerbahçe dilinin zümrüt çayırını süsleyen papatyaların rengi olan sarı ve beyazın üzerinde ısrar göstermiş, diğerleri de gereken malzemeyi onun yaptıracağını düşündüklerinden arkadaşlarının arzusunu kabullenmek zorunda kalmışlardı. Böylelikle 1907 yılının o tatlı bahar akşamının ilk saatlerinde Sarı - Beyaz formalı Fenerbahçe Futbol Kulübü'nün kurulması kararlaştırılmıştı. Bu yeni kulübün üç kurucusu hemen oracıkta kendi aralarında bir görev bölümü yapmayı da ihmal etmemişlerdi. Nurizâde Ziya Reis, Ayetullah Kâtîb-i Umumî (Genel Sekreter), Necip de veznedar oldular. Ertesi gün üç arkadaş doğruca Baker mağazasına gidip Sarı - Beyaz renkleri taşıyan gömlekleri aldılar, sonra bir matbaaya üzerinde ışık saçan bir fener amblemi bulunan «Fenerbahçe Futbol Kulübü» yazılı kırtasiye ısmarladılar. Bu yorucu alış - verişten sonra yemek yemek üzere girdikleri Sirkeci'deki İstasyon Lokantası'nda İstanbul Futbol Ligi'nin kurucusu Mr. James Lafontaine ile karşılaştıkları anda bunu kurdukları yeni kulübün büyük kısmetine bir işaret olarak kabul ettiler. Durumu kendisine anlattılar. James Lafontaine'de bu habere pek memnun olmuştu. Önündeki bardağı «Fenerbahçe Kulübü'nün uzun ömürlü olması» dilediği ile kaldırdı.
Fenerbahçe Futbol Kulübü ilk toplantısını adını şerefle temsil edecek olan Fenerbahçe mesire yerinde yapmıştı. Bu yeni kulüp bir anda bütün Moda ve Kuşdili ile civardaki Türk gençlerini heyecan içinde kendisine çekmişti. Bu tarihi toplantıda Necip, Hindi Asaf, Hayrullah, Ayetullah, Hakkı Saffet, Nurizâde Ziya, Hüseyin, Kulaksızzâde Galip, Nasuhi Esat, Şefkati, Elkâtipzâde Mustafa, Hamdân, Çerkeş Sabri beyler hazır bulundular.
Aralarında ilk top oyunu o günkü toplantının sonunda Fenerbahçe çayırında oynandı. Hele Nurizâde Ziya Bey'le Beyoğlu'ndaki Baker mağazası vasıtasıyla İngiltere'ye sipariş ettiği an peteği pazenden mamul Sarı - Beyaz yollu bol forma, sarı röverli beyaz yün çoraplar ve yine pazenden yapılmış lacivert şortlar geldikten sonra bu yeni spor kıyafeti genç Fenerbahçe'lilere ayrı bir şevk ve heyecan vermiş oldu.
Zamanla aralarında Mühendis Mektebi talebesinden Kemal Aşki (Aşkın) ile Arif (Şehit Arif) beyler katıldılar. Hele Kemal Aşki Bey'in Kurbağalıdere yanındaki evlerinin bahçesindeki bahçıvan kulübesini lokal olarak kulüp emrine tahsis etmesi Fenerbahçe'liler arasında ayrı bir sevinç vesilesi olmuştu.
Fenerbahçe Futbol Kulübü ilk yıllarında büyük zorluklar ve şanssızlıklarla karşı karşıya kalmış; bu arada Sarı - Beyazlı takımın ilk kez dahil olduğu 1907- 1908 İstanbul Ligi'ne başlarken, Hasan ve Dalaklı Hüseyin gibi en büyük üç futbolcusunu birden diğer kulüplere kaptırması bu körpe ocağın üzerine inen ilk büyük darbe olmuştu. Gücünü yarısından fazla kaybetmiş olan takım ilk kez katıldığı İstanbul Ligi'nde sonunculuktan kurtulamamış, bu durum da iki kurucunun üzüntüye kapılıp kulüpten ayrılmaları ile sonuçlanmıştı.
Osmanlı Bankası memurlarından olan ve kulüpte kalan tek kurucu Ayetullah Bey reisliğe getirilmiş; Nasuhi Esat Bey Umumî Kâtip, Galip Bey Umumî Kaptan, Hakkı Saffet Bey Muhasip, Emin Bey de Veznedar olmuşlar ve böylelikle Fenerbahçe Kulübü yine bir yönetimin altına girmişti.
Aralarında varlıklı bir kimsenin bulunmayışı yüzünden Fenerbahçe Kulübü maddi bakımdan çok zor durumda kalmış ve kulüp kapanma tehlikesinin tehdidi altına girmişti. Bu arada Pazaryolu ve Üsküdar isimleri altında ortaya çıkan kulüpler Fenerbahçe'lilere birleşme teklifinde bulunmuşlardı. Üsküdar'da yeni kurulan kulüp maddi bakımdan hayli zengindi ve ortaya koyacağı paraya dayanarak da kulübün «Üsküdar» adını taşıması isteniyordu. Ancak Fenerbahçe'liler isimlerini asla feda etmek düşüncesinde değillerdi.
Mühürdar Gazinosu'nda yapılan bu tarihi toplantıda Ayetullah Bey'in isim konusunda gösterdiği büyük hassasiyet, Üsküdarlıları sinirlendirmiş, bu arada bir Üsküdarlı, Ayetullah Bey'e:
    - «Fenerbahçe adına bu kadar kat'i konuşma salâhiyet ve cesaretini kendinizde nasıl buluyorsunuz?» deyince, Ayatullah Bey oturduğu yerden ayağa fırlarken yumruğunu önündeki masanın üzerine indirmişti:
    - «Fransa Kralı on dördüncü Louis (L'Etat c'est moi - Devlet benim!) demiş. Ben de Fenerbahçe benim! diyorum...»
Fenerbahçe'liler reislerinin bu heyecanlı sözünü candan alkışlarla ve tezahüratla karşılayınca Üsküdarlılar kalkıp gitmişlerdi. Bu arada ikisi Üsküdar'dan, diğeri Pazaryolu'ndan üç genç arkadaşlarına katılmayıp toplantıda kalmışlardı. Fenerbahçe'liler böylelikle Yahya Berki (Karagözoğlu), İzzi ve Kasım beyleri kazanmış oluyordu...
Büyük bir imanla çalışmaya koyulan genç Fenerbahçe'liler aralarına katılan yeni gençlerle güçlenmişler ve yılmadan çalışarak kulüplerini kurtarmasını başarmışlardı. Bütün bunlar olup biterken kulübün ismi «Fenerbahçe Spor Kulübü» olarak değiştirilmiş, rengi de «Sarı - Lacivert»e çevrilmişti.
Böylelikle Fenerbahçe'nin tarihinde ve talihinde yepyeni bir devre başlamıştı. Bu devre ise zaferler ve sevgi ile örülmüş yepyeni bir devre olacaktı...
FENERBAHÇE ROZETİNİN HİKAYESİ
Yüzbinlerce göğsü süsleyen Fenerbahçe rozeti, Sarı - Lacivertli kulübün eski ünlü futbolcularından ve devrinin «penaltı kralı» olarak tanınan Topuz Hikmet'in eseridir. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 33 numaralı üyesi olan ve 1958 yılında hayata gözlerini yummuş bulunan Hikmet Topuzer, çizdiği rozetin hikayesini, ölümünden kısa bir süre önce şöyle anlatmıştı:
«Kulübümüzün renkleri Sarı - Beyaz'dan, Sarı - Lacivert'e çevrildikten sonra bu yeni renklerle bezenmiş bir rozet yapılması kararlaştırılmıştı. Resim çizmeye merakım ve yeteneğim olduğunu bilen arkadaşlarım, bu rozetin çizilmesi görevini bana verdiler. Günlerce bunun heyecanı içinde düşündüm. Sonra çalışmaya başladım. İlk önce bayrağımızın renkleri olan kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızının üzerine bir kalp resmi çizerek bunu Sarı - Laciverte boyadım. Üzerine de kuvvet, sağlamlık ve uzun ömürün ifadesi olan meşe dalı resmettim. Beyaz kısmın üzerine kulübümüzün adını ve kuruluş tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım: Kalpten gelen bir bağlılıkla bu kulübe ve Sarı - Lacivert renklere hizmet etmek... Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından pek beğenildi. O tarihlerde (1910) İngiltere'nin Manchester kentinde okumakta bulunan kulüp üyelerinden Tevfik Haccar Taşçı'nın çabalarıyla ilk rozetlerimizi İngiltere'de yaptırdık. Yeni harflerin kabulünden sonra rozetin şekli aynen korundu, sadece Fenerbahçe Spor Kulübü - 1907 yazısı yeni harflere çevrildi. Milyonların sevgilisi Fenerbahçe'mizin rozetini çizmiş olmak, hayatımın, Fenerbahçe'li olmaktan sonra en büyük gurur nedenidir.»
Hikmet Topuzer, 1909 - 1915 yılları arasında Fenerbahçe takımında sağaçık oynamış; bu sürede 113 maçta Sarı - Lacivertli formayı giyip çoğu penaltıdan olmak üzere 32 gol atmıştı. Futbol hayatı boyunca attığı bütün penaltıları gole çevirmesi ile de ün yapan Hikmet Topuzer, uzun yıllar Denizyollarında veznedarlık yapmış, 13 mayıs 1958 günü hayata gözlerini yummuştur.
ATATÜRK VE FENERBAHÇE...
Fenerbahçe, şan ve şereflerle dolu tarihinde, Büyük Atatürk'ün yakın ilgi ve sevgisine çeşitli zamanlarda mazhar olmuş bir spor ocağımızdır. Bu, Fenerbahçe'liler için kuşkusuz büyük bir şeref ve gurur nedenidir.
ATATÜRK FENERBAHÇE KULÜBÜNDE
«Anafartalar Kahramanı» Mirlivâ Mustafa Kemal, 1918 yılının ılık bir bahar günü, Fenerbahçe kulübünün Kuşdili çayırındaki kulüp binasını ziyarete gelmişti. Kulüp üyelerinden Sabri Bey (Eski Tarım Bakanı Sabri Toprak) ile birlikte bir faytonla beyaz boyalı ahşap kulüp binasına gelen Mirlivâ Mustafa Kemal'i Fenerbahçe'liler büyük bir sevgi ve saygıyla karşılamışlar, kendisini içtenlikle ağırlamışlardı. Kulüpte iki saatten fazla kalan Mustafa Kemal, Sarı - Lacivertlilerle görüşmüş, gençlerle birlikte çay ve limonata içmiş, bu arada kulübün zafer anılarıyla dolu müzesini de gezmişti. Büyük asker bu ziyareti sırasında Fenerbahçe kulübünün maroken kaplı hatıra defterine şu satırları yazmıştı:
«Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafta mazharı takdir olmuş bulunan asarı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ile erbabı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifâsı ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikâtımı buraya kayd ile mübahiyim.»
Bu satırların altına «3.5.334» tarihini yazan Büyük Asker «Ordu Kumandanı M. Kemal» imzasını atmıştı.
Kulüp binasının Kurbağelıdere'ye bakan arka cephesinin önündeki iskeleden Fenerbahçe'nin tek çifte fıtasına binerken kulüp idarecilerinin ellerini sıkan gök mavisi gözlü ve altın sarısı saçlı Mirlivâ: «Fenerbahçe'ye ebedi muvaffakiyetler dilerim. Allahaısmarladık!» demiş ve Kulüp yöneticilerinden Elkâtip Mustafa Bey'in kürek çektiği fıta ile Moda'ya gitmişti...
ATATÜRK, FENERBAHÇE BALOSU'NDA
Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Cumhurbaşkanı olarak İstanbul'a ilk gelişi, İstanbul'u bir bayram sevincine boğmuştu. Fenerbahçe Kulübü de bu münasebetle Belvü gazinosunda bir balo düzenlemişti. Balo neşe içinde devam ederken, Büyük Kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal değerli silah arkadaşı Şükrü Naili Paşa ile birlikte Belvü gazinosuna gelerek Fenerbahçe kulübünün balosunu şereflendirmiş!.. Büyük kurtarıcı ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'i aralarında görmek Fenerbahçe'lileri haklı olarak çok sevindirmiş, balonun neşesi bir kat daha artmıştı. Atatürk ve Şükrü Naili Paşa, pistin kenarında kendileri için hazırlanan masada oturmuşlar ve geç vakitlere kadar Fenerbahçe'lilerle sohbet etmişler, eğlenmişlerdi.
ATATÜRK'ÜN FENERBAHÇE'YE YARDIMI
Fenerbahçe Kulübü 1932 yılı Haziran ayında büyük bir felakete uğramış ve Kuşdili çayırında bulunan beyaz boyalı ahşap kulüp binası, içindeki müze ve tüm eşyalarıyla birlikte kül olmuştu. Bu yangının derin üzüntüsü içinde bulunan Fenerbahçe'liler yeni bir kulüp binasına sahip olabilmek için bir yardım kampanyasına girişmişler ve bu kampanyaya ilk yardım Büyük Atatürk'ten gelmişti. Atatürk, İş Bankası aracılığıyla gönderdiği 500 lira ile bu kampanyaya bizzat katılmış ve yeniden yaptırılan Fenerbahçe kulüp binasında unutulmaz bir yardımı olmuştu.
ATATÜRK BÜSTÜ
Fenerbahçe'liler yeni kulüp binalarıyla birlikte yeni stadlarını yaptıkları zaman bu güzel yapıta Atatürk'ün bir büstünün konulması için Büyük Ata'dan izin istemişlerdi. Atatürk, Fenerbahçe kulübüne bu izini «memnuniyetle» diyerek vermiş, Atatürk büstü şeref tribünü önündeki yere törenle konulmuştu. Fenerbahçe stadyumu yıkılırken bu büst yerinden kaldırılmış olup yeni stadın inşaası tamamlandıktan sonra tekrar özel yerine konulmak üzere müzeye nakledilmiştir. Büst hâlen Fenerbahçe müzesinin şeref köşesinde bulunmaktadır.
Fenerbahçe, Türk futbolunda «Şampiyonluklar Şampiyonu» ünvanına sahip bulunmakladır. Resmi şampiyonlukları adeta tekel altına almış bulunan «Üç Büyükler»den Galatasaray'ın 34, Beşiktaş'ın 29 şampiyonluklarına karşılık Fenerbahçe tam 44 resmi şampiyonlukla bu büyük yarışta baş sırayı korumaktadır.
Sarı - Lacivertlilerin 44 resmi şampiyonluklarının 3'ü Pazar Ligi, 2'si Cuma Ligi, 8'i İstanbul Amatör Ligi, 3'ü Türkiye Şampiyonası, l'i İstanbul Kupası, 4'ü İstanbul Şildi, 6'sı Milli Küme (Maarif Kupası, Milli Eğitim Mükâfaatı), 3'ü İstanbul Profesyonel Ligi, l'i Milli Lig, 6'sı Türkiye Ligi, l'i Türkiye Kupası, 4'ü Başbakanlık Kupası, 2'si Cumhurbaşkanı Kupası'na ait bulunmaktadır.
«Şampiyonluklar Şampiyonu»nun şampiyonluklar dizisi, 1911 - 1912 İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu ile başlar. Bu ligde yaptığı 8 maçın 5'ini kazanan, 3'ünde berabere kalan Fenerbahçe takımı attığı 16 gole karşılık 5 gol yemişti. Fenerbahçe'ye tarihinin ilk şampiyonluğunu armağan eden kadro şu tertipte idi:
Ali Said - Galip Kulaksızoğlu, Şehit Arif - İzzi Hüseyin, Çerkeş Sabri, Kemal Aşkın - Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu, Hasan Kâmil Sporel, Otomobil Nuri, Miço Negroponti (Yedekler: Nüzhet Baba, Memiş Yazıcıoğlu, Hüseyin Sami Coşar).
Bu ilk zaferden sonra şampiyonluklar dizisi şöyle devam etti:
1913 - 1914 İSTANBUL PAZAR LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Yaptığı 10 maçın 8'ini kazanıp 2'sinde berabere kalan ve attığı 36 gole karşılık 6 gol yiyerek 18 puanla nâmağlup şampiyon olan Fenerbahçe şu kadrosu ile bu başarıya ulaşmıştı:
Vahram Matosyan, Karnik Arslanyan - Galip Kulaksızoğlu, Şehit Arif, Jan Boris - Kemal Aşkın, Wilhelm, Çerkeş Sabri, Süreyya Mithat, Konstantin Boris - Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu, Hasan Kâmil Sporel, Otomobil Nuri, Miço Negroponti, Nüzhet Baba, Tripo, Sadi.
1914 - 1915 İSTANBUL LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Bu lig ilginç bir manzara arzeder. İstanbul kulüpleri ikiye ayrıldıklarından «İstanbul Pazar Ligi» ve «İstanbul Futbol İttihadı» isimleri altında iki ayrı lig vücut bulmuş, bunlardan birinde Fenerbahçe, diğerinde ise Galatasaray şampiyon olmuştu. Fenerbahçe, yaptığı 8 maçı da kazanıp attığı 32 gole karşılık 5 gol yiyerek bu payeye ulaşmıştı. Ancak İstanbul'da iki şampiyonun olamayacağı hususunda kulüp temsilcileri bir fikir birliğine varmışlar, neticede iki lig birincisinin şampiyonluk maçı oynamalarına karar verilmişti. Bu maç ancak ertesi sezon içinde oynanabilmiş, 11 Şubat 1916 günü yapılan maçta Galatasaray’ı 3 - 1 yenen Fenerbahçe, İstanbul şampiyonluğunu resmen kazanmıştı. Sarı - Lacivertli takım bu şampiyonluğa şu kadro ile ulaşmıştı:
Karnik Arslanyan - Fitil Nuri Atasayar, Şehit Arif, Jan Boris - Kemal Aşkın, Wilhelm, Çerkeş Sabri, Süreyya Mithat, Konstantin Boris - Hikmet Topuzer, Said Salâhaddin Cihanoğlu, Hasan Kâmil Sporel, Otomobil Nuri, Miço Negroponti, Nüzhet Baba, Tripo, Sadi.
1920 - 1921 CUMA LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Bu sezonda ligde oynadıkları 8 maçın 7'sini kazanıp 1'ini kaybeden Sarı - Lacivertliler, attıkları 27 gole karşılık 8 gol yiyerek şampiyonluğu kazanmışlardı. Şampiyon takım şu tertipte idi:
Suat Keskin, Kenan Or, Şekip Kulaksızoğlu - Galip Kulaksızoğlu, Ranço, Haşan Kâmil Sporel - Cambaz Kâmil Zona, İsmet İlluğ, Demir Ethem Bellisan, Arif Sporel, Arap Hüsnü Erciyaş, Zeki Rıza Sporel, Alaeddin Baydar, Sabih Arca, Hikmet Topuzer.
1922 - 1923 CUMA LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Yalnız Fenerbahçe'nin tarihinde değil, Türk Futbolunun tarihinde de pek müstesna yeri bulunan bir şampiyonluk oldu bu. Yaptığı 12 maçın 11'ini kazanıp l'inde golsüz berabere kalan Fenerbahçe takımı attığı 58 gole karşılık hiç gol yemeden şampiyonluğu kazanmakla bir dünya rekoru tesis etmişti. Bu emsalsiz rekorun sahibi «Gol yemeden şampiyon» olan Fenerbahçe takımı şu elemanlardan ibaretti:
Şekip Kulaksızoğlu - Cafer Çağatay, Hasan Kâmil Sporel, Galip Kulaksızoğlu - Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay - Sabih Arca, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Beleş Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy, Ragıp Ziya Mağden, Suat Subay.
1929 - 1930 İSTANBUL LİGİ VE 1930 İSTANBUL ŞİLDİ ŞAMPİYONLUĞU
Bir sezonun içinde hem İstanbul Ligi, hem de İstanbul Şildi iki büyük şampiyonluğu birden kazanan Fenerbahçe'nin namağlup şampiyon takımı şu elemanlardan kurulu bulunuyordu :
Rıza Nemli, Hüsnü - Füruzan Şansal, Kadri Göktulga - Mehmet Reşat Nayır, Sadi Çoban, Cevat Seyyit, Ziya Atabek, Şevket Soley, Balıkesirli Rıza, Şekip Akduman - Niyazi Sel, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Muzaffer Çizer, Fikret Arıcan.
1932 - 1933 İSTANBUL VE 1933 TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1932 - 1933 İstanbul Ligi'nde yaptığı 12 maçın 10'unu kazanıp 2'sinde berabere kalan ve attığı 32 gole karşılık 8 gol yiyerek namağlup İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe, gücünü Türkiye şampiyonasında da göstermiş ve sezonu çifte başarıyla kapatmıştı. Çifte şampiyonluk getiren kadro şu elemanlardan kurulu bulunuyordu:
Hüsameddin Böke, Safa Özyurt Yaşar Alp, Füruzan Şansal, Fazıl Arzık, Eczacı Hadi - Yorgo Angelidis, Cevat Seyyit, Fikret Arıcan, Esat Kaner - Niyazi Sel, Mehmet Reşat Nayir, Zeki Rıza Sporel, Muzaffer Çizer, Şaban Topkanlı, Süleyman Tekil, Lütfü Boyer.
1934 ŞİLT, 1934 - 1935 İSTANBUL VE 1935 TÜRKİYE ŞAMPİYONLUKLARI
1934 İstanbul Şildi'ni namağlup olarak kazanan Fenerbahçe, 1934 - 1935 İstanbul Ligi'nde yaptığı 14 maçın 10'unu kazanıp 2'sini kaybetmiş, 2'sinde berabere kalmış ve attığı 48 gole karşılık 15 gol yiyerek şampiyon olmuştu. İstanbul şampiyonu olarak katıldığı Türkiye Şampiyonasında da şampiyon olan Sarı - Lacivertli takımda şu elemanlar yer alıyordu:
Hüsameddin Böke, Bedii Yazıcı - Semih Sözeri, Necdet Dalay, Ekrem, Mehmet Reşat Nayir, Fikret Arıcan, Cevat Seyyit, Esat Kaner - Şaban Topkanlı, Muzaffer Çizer, Zeki Rıza Sporel, Şevki Sözlü, Namık Erbay, Lütfü Boyer, Lebib Elmas, Ali Rıza Tansı, Süleyman Tekil, Ziya Atabek, Niyazi Sel.
1935 - 1935 İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞU
1934 - 1935 İstanbul Ligi'nde yaptığı 22 maçın 21'ini kazanıp l'inde berabere kalan ve attığı tam 94 gole karşılık 11 gol yiyen Fenerbahçe 65 puanla şampiyon olmuştu. Şampiyon kadro şu elemanlardan ibaretti:
Necdet Erdem, Hüsameddin Böke, Bedii Yazıcı - Yaşar Alp, Fazıl Arzık, Orhan Menemencioğlu, Lebib Elmas - Cevat Seyyit, Esat Kaner, Mehmet Reşat Neyir, Necdet Dalay, Yorgo Angelidis - Niyazi Sel, Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Şaban Topkanlı, Fikret Arıcan, Fikret Kırcan, Şevki Sözlü, Bülent Büyükyüksel.
1936 - 1937 İSTANBUL 1937 MİLLİ KÜME ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe'nin güçlü kadrosu ertesi yıl da İstanbul Şampiyoniuğu'nu korumasını bilmiş, bu arada bir de rekor tesis etmişti. Yaptığı 11 maçı da kazanan Fenerbahçe takımı attığı 47 gole karşılık sadece 1 gol yemişti. Bu tek gol de Galatasaray'ı 4 - 1 yendikleri son maçta olmuştu. 1937 Milli Küme Şampiyonluğu'nu da kazanan bu yaman kadro şu oyunculardan kurulu idi:
Necdet Erdem, Hüsameddin Böke - Yaşar Alp, Fâzıl Arzık, Lebip Elmas - Cevat Seyyit, Yorgo Angelidis, Mehmet Reşat Nayir - Niyazi Sel, Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Esat Kaner, Fikret Arıcan, Şaban Topkanlı, Bülent Büyükyüksel.
    1938 İSTANBUL ŞİLT ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe, 1938 İstanbul Şildi'ni şu kadrosu ile kazanmıştı:
Hüsameddin Böke - Fâzıl Arzık, Lebip Elmas - Mehmet Reşat Nayir, Yorgo Angelidis, Esat Kaner - Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Yaşar Yalçınkaya, Şaban Topkanlı, Orhan Canpolat.
    1939 İSTANBUL ŞİLT ŞAMPİYONLUĞU
İstanbul Şilt Şampiyonluğu'nu 1939 yılında da elinde tutan Fenerbahçe'nin kadrosu şöyle idi:
Hüsameddin Böke, Yaşar, Alp, Fazıl Arzık - Mehmet Reşat Nayir, Yorgo Angelidis, Esat Kaner - Fikret Arıcan, Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Yaşar Yalçınkaya, Şaban Topkanlı, Semih Arıcan, Fikret Kırcan, Saim Ozaltay.
    1940 MİLLİ KÜME ŞAMPİYONLUĞU
Klasman sırasına göre, İstanbul'dan dört, Ankara ve İzmir'den ikişer takımın iştirakiyle yapılan Milli Küme maçlarının dördüncü yılı Fenerbahçe'nin ikinci şampiyonluğu ile sonuçlanmıştı. Milli Küme'de yaptığı 14 maçın 11'ini kazanıp 2'sinde berabere kalan ve l'ini kaybeden; attığı 49 gole karşılık 17 gol yiyerek şampiyon olan Fenerbahçe bu maçları şu kadrosu ile oynamıştı:
Cihat Arman, Nuri Pekesen - Faruk Hızer, Lebip Elmas, Orhan Menemencioğlu, Muzaffer Ateşçi - Ömer Boncuk, Esat Kaner, Mehmet Reşat Neyir, Hayati Onay - Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Melih Kotanca, Yaşar Yalçınkaya, Ali Rıza Tansı, Basri Taşkavak, Fikret Arıcan.
1943 MİLLİ KÜME ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe, 1943 Millİ Küme maçlarında yaptığı 14 maçın 11'ini kazanıp 2'sinde berabere kalmış ve l'ini kaybetmiş; attığı 30 gole karşılık 6 gol yiyerek şampiyon olmuştu. Şampiyon kadro şöyleydi:
Cihat Arman - Ali Rıza Tansı, Murat Alyüz, Lebib Elmas - Ömer Boncuk, Esat Kaner, Halil Köksalan, Aydın Bakanoğlu - Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Melih Kotanca, Rebii Erkal, Müjdat Yetkiner, Halit Deringör, Recep Nurcan.
1943 - 1944 İSTANBUL VE 1944 TÜRKİYE ŞAMPİYONLUKLARI
Yaptığı 18 maçın 16'sını kazanıp 1'inde berabere kalan, 1'inde yenilen, attığı 77 gole karşılık sadece 5 gol yiyerek 1943 - 1944 İstanbul Şampiyonu olan Fenerbahçe, 1944 Türkiye şampiyonluğunu da aynı başarılı kadrosuyla ele geçirmişti:
Cihat Arman - Murat Alyüz, Şeref Benibol, Şevket Demirtepe - Ömer Boncuk, Esat Kaner, Lebip Elmas, Aydın Bakanoğlu - Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Melih Kotanca, İbrahim İskeçe, Halit Deringör, Müjdat Yetkiner.
1945 İSTANBUL KUPASI, MİLLİ KÜME ve BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
    1945 yılını üç resmi şampiyonluk ve üç değerli kupa ile kapatan Fenerbahçe'nin başarılı kadrosu şu tertipte idi:
Cihat Arman, Sabri Kiraz, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol - Selahaddin Torkal, Halil Köksalan, Ömer Boncuk, Halil Özyazıcı, Samim Var, Rıfkı Pekşen, Şevket Demirtepe - Fikret Kırcan, Erol Keskin, Naci Bostancı, Melih Kotanca, Adnan Tuncay, İbrahim İskeçe, Müjdat Yetkiner, Halit Deringör.
    1946 MİLLİ KÜME ve BAŞBAKANLIK KUPASI
1946 yılında Milli Küme'de oynadığı 10 maçın 9'unu kazanıp 1'inde yenilen Sarı - Lacivertliler attıkları 30 gole karşılık 7 gol yiyerek tarihlerinin beşinci Milli Küme Şampiyonluğu'nu kazanmışlar ayrıca Başbakanlık Kupası'nı da, Türkiye Şampiyonu Gençlerbirliği'ni 4 - 0 yenerek kazanmışlardı. 1946'nın çifte şampiyonluk kazanan kadrosu şu elemanlardan kurulu idi:
Cihat Arman, Sabri Kiraz, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol, Numan Uzun, Ömer Boncuk, Salahaddin Torkal, Halil Özyazıcı, Halil Köksalan, Rıfkı Pekşen, Argün Nemli - Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Erol Keskin, Melih Kotanca, Müzdat Yetkiner, İbrahim İskeçe, Samim Var, Halit Deringör, Fikret Arıcan.
1946 - 1947 İSTANBUL LİG ŞAMPİYONLUĞU :
1946 - 1947 İstanbul Ligi'nde yaptığı 14 maçın 9'unu kazanıp 3'ünde berabere kalan ve 2'sini kaybeden Fenerbahçe, attığı 33 gole karşılık 14 gol yiyerek 35 puanla İstanbul şampiyonu olurken bu ondört maçını şu elemanlarla oynamıştı:
Cihat Arman, Hüsnü Terzioğlu, Nuri Pekesen - Murat Alyüz, Ahmet Erol - Salahaddin Torkal, Halil Özyazıcı, Samim Var, Halil Köksalan, Ali Elgin, Rıfkı Pekşen - Erol Keskin, Naci Bastoncu, Ömer Boncuk, Suphi Ural, Fikret Kırcan, Melih Kotanca, Fikret Arıcan, İbrahim İskeçe, Mehmet Ali Has, Memduh Eren, Necip Tekçe, Halit Deringör.
1947 - 1948 İSTANBUL LİG ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe bu başarılı sezonunda yaptığı 14 maçın 13'ünü kazanıp 1'inde berabere kalmış ve attığı 49 gole karşılık 14 gol yiyerek namağlup şampiyon olmuştu. Sarı - Lacivertliler bu şampiyonluğa şu tertipleriyle ulaşmışlardı:
Cihat Arman, Erdal Kocaçimen, Hüsnü Terzioğlu - Murat Alyüz, Ahmet Erol, Hilmi Ardağ - Salâhaddin Torkal, Donanma Kâmil Ekin, Samim Var, Halil Özyazıcı, Ali Elgin - Fikret Kırcan, Erol Keskin, Lefter Küçükandoniadis, Suphi Ural, Müjdat Yetkiner, Melih Kotanca, Bülent Varol, Halit Deringör.
1950 MİLLİ KÜME ve BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Milli Küme'de yaptığı 14 maçın 8'ini kazanan, 5'inde berabere kalan ve 1'ini kaybeden Fenerbahçe attığı 35 gole karşılık 9 gol yiyerek şampiyonluğu kazandıktan sonra Türkiye Şampiyonu Göztepe'yi 2 - 1 yenerek Başbakanlık Kupası'nı da almıştı. Sarı - Laciverlilerin çifte şampiyonluk kazanan kadroları şöyle idi:
Cihat Arman, Erdal Kocaçimen - Murat Alyüz, Ahmet Erol, Hilmi Ardağ - Kâmil Ekin, Müjdat Yetkiner, Samim Var, Nusret Mengü, Salâ- haddin Torkal, Rafet Atamer, Ali Elgin, Süleyman Köprülü - Fikret Kırcan, Erol Keskin, Lefter Küçükandoniadis, Mehmet Ali Has, Halit Deringör, Cemal Uzkes, Cemal Şikak, Günaydın Özyurt, Hakkı Pavli.
1952 - 1953 İSTANBUL PROFESYONEL LİG ŞAMPİYONLUĞU
Türk futbolunda profesyonelliğin kabulünden sonra Fenerbahçe'nin kazandığı ilk şampiyonluk bu olmuştu. 18 maçın 14'ünü kazanıp 4'ünde berabere kalan Sarı - Lacivertli takım attığı 44 gole karşılık 9 gol yiyerek namağlup şampiyon olmuştu. İlk şampiyon profesyonel kadro şu elemanlardan kurulu idi:
Salâhaddin Ünlü - Müjdat Yetkiner, Nedim Günar, Orhan Çakmak, Fehmi Özişler - Akgün Kaçmaz, Kâmil Ekin, Melih Ilgaz, Haluk Eralp, Muammer Tokgöz - Fikret Kırcan, Mehmet Ali Has, Feridun Bugeker, Burhan Sargın, Abdullah Matay, Fahir Ulgür, Niko Knezeviç, Niyazi Tamakan.
1956 - 1957 İSTANBUL PROFESYONEL LİG ŞAMPİYONLUĞU :
Lig'teki 18 maçının 14'ünü kazanıp 1'inde berabere kalan ve 3'ünü kaybeden Fenerbahçe, attığı 51 gole karşılık 14 golle şampiyon olmuştur. Şampiyon takım şu elemanlardan oluşuyordu:
Şükrü Ersoy, Salahaddin Ünlü - Nedim Günar, Basri Dirimlili, Orhan Erkmen - Seraceddin Kırklar, Naci Erdem, Necdet Çoruh, Akgün Kaçmaz, Avni Kalkavan - Can Bartu, Lefter Küçükandoniadis, Ergun Oztuna, Şeref Has, Şirzat Dağcı, Niyazi Tamakan, Turhan Bayraktutan.
1958 - 1959 İSTANBUL PROFESYONEL LİGİ ve 1959 MİLLİ LİG ŞAMPİYONLUKLARI
Son İstanbul Profesyonel Ligi'nde yaptığı 18 maçın 14'ünü kazanıp 4'ünde berabere kalan ve attığı 47 gole karşılık 7 gol yiyen Fenerbahçe namağlup şampiyonluğu kazandıktan sonra ilk kez yapılan Milli Lig'de de şampiyonluğu korumasını bilmişti. Beyaz grupta yaptığı 14 maçın 12'sini kazanıp 2'sinde berabere kalan Sarı - Lacivertliler attıkları 29 gole karşılık 4 gol yiyerek grup birinciliğini de namağlup olarak almışlardı. Kırmızı Grup birincisi olan Galatasaray ile yapılan çifte finalin ilkini 1 - 0 kaybeden Sarı - Lacivertli takım ikincisini 4 - 0 alarak Milli Lig Şampiyonu da olmuştu. Fenerbahçe'nin bu çifte şampiyonluk kazanan kadrosu şu elemanlardan ibaretti: Şükrü Ersoy, Mehmet Çeçik - Seraceddin Kırklar, Nedim Günar, Basri Dirimlili - Akgün Kaçmaz, Osman Göktan, Naci Erdem, Avni Kalkavan - Ergun Öztuna, Can Bartu, Şeref Has, Lefter Küçükandoniadis, Niyazi Tamakan, Mikro Mustafa Güven, Yüksel Gündüz.
1960 - 1961 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Milli Lig'in yerini alan Türkiye Ligi'nin ilk şampiyonluğunu da Fenerbahçe kazandı. 1960 - 1961 Türkiye Ligi'nde yaptığı 38 maçın 26'sını kazanıp 9'unda berabere kalan, 3'ünü kaybeden ve attığı 81 gole karşılık 29 gol yiyen Fenerbahçe'nin şampiyon kadrosu şu elemanlardan kurulu idi:
Şükrü Ersoy, Ozcan Arkoç - Nedim Günar, İsmail Kurt, Atilâ Altaş, Özcan Köksoy - Naci Erdem, Avni Kalkavan, Şeref Has, Osman Göktan - Mikro Mustafa Güven, Lefter Küçükandoniadis, Can Bartu, Yüksel Gündüz, Şeref Has, Ergun Öztuna.
1964 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Türkiye Ligi'nde yaptığı 34 maçın 21'ini kazanıp 11'inde berabere kalan 2'sini kaybeden ve attığı 55 gole karşılık 14 gol yiyerek 1963 - 1964 Türkiye Lig Şampiyonluğu'nu kazanan Sarı - Lacivertli kadro şöyle idi:
Hazım Cantez, Ali Filibeli - Özcan Köksoy, Şükrü Birand, İsmail Kurt, Atilla Altaş - Şeref Has, Osman Göktan, Özer Kanra, Yıldırım İper, Ali İhsan Okçuoğlu, Ogün Altıparmak, Şenol Birol, Birol Pekel, Ziya Şengül, Aydın Yelken, Yüksel Gündüz, Ergun Oztuna, Selim Soydan, Haldun Yavuzer, Nedim Doğan, Cengiz Arslan.
    1964 - 1965 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
Yaptığı 30 maçın 18'ini kazanıp 11'inde berabere kalan, 1'ini kaybeden, attığı 52 gole karşılık 13 gol yiyen Fenerbahçe 1964 - 1965 Türkiye Lig Şampiyonluğu'nu şu kadrosu ile kazanmıştı:
Hazım Cantez, Ali Filibeli - Atilla Altaş, Özcan Köksoy, Şükrü Birand, İsmail Kurt, İsmail Alemdar - Osman Göktan, Şeref Has, Ziya Şengül, Ercan Aktuna, Hüseyin Yazıcı, Ali İhsan Okçuoğlu, Bülend Buda - Ogün Altıparmak, Yaşar Mumcu, Şenol Birol, Birol Pekel, Nedim Doğan, Selim Soydan, Aydın Yelken, Haldun Yağızer, Şerafeddin Turgay, Burhan İpek.
1967 - 1968 TÜRKİYE LİGİ, TÜRKİYE KUPASI, BALKAN VE CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Fenerbahçe'nin zafer yıllarından biridir bu. Türkiye Ligi'nde yaptığı 32 maçın 19'unu kazanıp 11'inde berabere kalan 2'sini kaybeden ve attığı 38 gole mukabil 12 gol yiyerek şampiyon olan Fenerbahçe, Türkiye Kupası finalinde de Altay'ı eleyerek şampiyon olmuş ve o günün statüsüne göre; hem Türkiye Ligi, hem de Türkiye Kupası şampiyonu takım olarak Cumhurbaşkanlığı Kupası'na otomatikman sahip olmuştu. Bir yıl önce oynanan «Balkan Kupasının finali de bu sezonda oynanmış ve Yunan Enosis takımını 3 - 1 yenen Fenerbahçe «Balkan Kupası»nı da kazanmıştı. Bu tarihi kadro şu elemanlardan kurulu bulunuyordu:
Yavuz Şimşek, Ali Filibeli - Şükrü Birand, Numan Okumuş, Levent Engineri - Ziya Şengül, Ercan Aktuna, Yılmaz Şen, Selim Soydan, Özcan Koksal, Serkan Acar - Ogün Altıparmak, Fuat Şener, Abdullah Çevrim, Nedim Doğan, Can Bartu, Yaşar Mumcu, Raşit Karasu, Erdinç Sandalcı, Şeref Has.
1969 - 1970 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU
1969 - 1970 Türkiye Ligi'nde yaptığı 30 maçın 17'sini kazanıp 10'unda berabere kalan ve 3'ünü kaybedip attığı 31 gole karşılık sadece 6 gol yiyerek şampiyonluğu kazanan Fenerbahçe'nin kadrosu şöyle idi:
İlie Datcu, Yavuz Şimşek - Numan Okumuş, Şükrü Birand, Levend Engineri - Ziya Şengül, lon Nunweiller, Ercan Aktuna, Yılmaz Şen, Serkan Acar - Ogün Altıparmak, Selim Soydan, Can Bartu, Nedim Doğan, Fuat Saner, Abdullah Çevrim, Yaşar Mumcu.
1972 - 1973 BAŞBAKANLIK ve CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONLUKLARI
Türkiye Kupası galibi Ankaragücü'nü 5 - 2 yenerek «Başbakanlık Kupası»nı aldıktan sonra Türkiye Ligi Şampiyonu Galatasaray'ı da 2 - 1 yenip «Cumhurbaşkanlığı Kupası»nı kazanan Fenerbahçe'nin çifte kupa alan kadrosu şu elemanlardan ibaretti:
İlie Datcu - Timuçin Çuğ, Niyazi Güisever, Yılmaz Şen, Serkan Acar, Ziya Şengül, Fuat Saner, Nedim Doğan, Ersoy Sandalcı, Yaşar Mumcuoğlu, Cemil Turan, Cevher Örer.
FENERBAHÇE'NİN REKORU
Fenerbahçe, 1922 - 1923 İstanbul Ligi'nde, futbol dünyasında bir eşi daha bulunmayan, daha önceki sayfalarda da söz konusu ettiğimiz gibi emsalsiz bir başarı elde etmiş ve hiç gol yemeden şampiyon olmuştu. Aşağıda bu başarıyı biraz genişleterek veriyoruz:
Yaptığı 12 maçın 11'ini kazanıp 1'inde golsüz berabere kalan Sarı - Lacivertli takım attığı 58 gole karşılık hiç gol yemeden 23 puanla İstanbul Şampiyonu olurken şu sonuçlan elde etmişti:
Galatasaray'a 3 - 0 ve 1 - 0; Vefa'ya 5 - 0 ve 8 - 0; Anadolu'ya 2 - 0 ve 3 - 0; Süleymaniye'ye 5 - 0 ve 10 - 0; Hilâl'e 4 - 0 ve 9 - 0; Darüşşafaka'ya 5 - 0 galibiyet, Altınordu ile 0 - 0 berabere.
FEDERASYON'UN ERKEN KARARI
Ayrıca şunu da ekleyelim ki, o zamanki adı Futbol Heyet-i Müttehidesi olan Futbol Federasyonu, Fenerbahçe'nin şampiyonluğu garantilemesi üzerine son haftaların maçlarını oynatmadan sonucu ilan etmiş, bu nedenledir ki, Sarı - Lacivertli takım ikinci yarıda Darüşşafaka ve Altınordu maçlarını oynamadan lig sona ermişti.
Bazı maçlarda ünlü gol makinelerinin rakip takım defansına dünyayı dar ettiği, daha önce sözünü ettiğimiz bu dev kabroda Ragıp Mağden (merhum), Galip Kulaksızoğlu (merhum), Suat Subay'da yer almışlardı.
Fenerbahçe'nin bu emsalsiz başarıyı kazanan kadrosu, Mütareke yıllarında İstanbul'daki işgal kuvvetleri takımlarına duman attıran ünlü tertibi idi...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Şey Dergisi’nin 1984 Tarihli 29. Sayısı

https://www.tozlumagazin.net

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku

Kocası Kovuldu Seçil Heper Keyiflendi

Tam bir yıldır İstanbul ile Cannes arası mekik dokuyan Seçil Heper nihayet Büyükada’daki evine kavuştu. Kocası Melih Caculi hala kumar paralarını tahsil edememenin üzüntüsünü yaşarken, Cannes’ten şikayetçi olan Seçil Heper ise çok mutlu ve çocuklar gibi sevinçli... Seçil Heper ile kocası Melih Caculi’nin geçen yıl başlattıkları Cannes seferlerini artık sağır sultan bile duydu. Ne var ki başlangıçta çok iyi görünen bu yurt dışı gezilerini çok seven Seçil Heper, daha işin yarısında sıkılmış, hatta Cannes’te olduğu sıralarda bile yakın dostlarıyla yaptığı uzun telefon konuşmalarında İstanbul’un havasını suyunu çok özlediğinden dem vurmuştu sık sık... Cannes’daki büyük ve lüks otelin kumarhane sorumluluğunu alan Melih Caculi’nin bu işi tam bir yıl devam etti... Sonunda olanlar oldu. Türk işadamlarının Cannes’teki otelde oynadıkları yüksek kumardan dolayı meydana gelen borçlarına Melih Maculi kefil olunca ve bu borçlar da ödenmeyince otel ilgilileri Melin Caculi’nin işine son verdi

Murat Soydan Çabuk Unuttu

Murat Soydan ile Ankaralı flörtü Tanju Moltay arasındaki gizli arkadaşlığı bugüne kadar hiçbir gazete ve mecmuada yayınlanmamış fotoğrafları ile mecmuamızın 48'inci sayısında yayınladığımız zaman şöyle bir başlık koymuştuk: «Düğüm haziranda çözülecek.» Oysa düğüm 48 sayılı mecmuamız Murat Soydan'ın eline geçtiği cuma sabahı çözüldü ve Soydan hiç görmediğimiz ve tahmin edemeyeceğimiz bir sinirlilik içinde bize aynen şunları söyledi: - «Tanju Moltay hanım ile aramdaki her şey bitmiştir. Kendisine imzaladığım fotoğrafımı mahremiyetimizi çiğneyerek mecmuanıza vermesini affedemiyorum. Bunu yapmamalıydı.» Murat Soydan'ın bu şekildeki konuşmasına pek hayret etmiştik. Acaba aylardan beri konuştuğu, mektuplar yazdığı, zaman zaman da İstanbul’da veya Ankara'da buluştuğu Tanju Moltay ile sırf o imzalı fotoğrafı mecmuamıza verdiği için mi kopmuştu? Ve böyle kırıcı konuşmuş tu, yoksa, işin içinde daha başka şeyler de var mıydı? GÜLER SAMURAY ADI ORTAYA ÇIKINCA... Ge

Ceyhan Cem'den Büyük İddia

Selçuk Ural'la beraberliğimiz 1966 Aralık ayında başladı. Daha önce de arkadaştık ama, sadece gezip tozuyorduk. Ne o bana, ne ben ona karışırdık. Bir gün bana Bütün erkek arkadaşlarla ilgini keseceksin. Filmleri bırakacaksın... Gazetecilere, artistlere selam vermiyeceksin dedi. Beni apayrı bir insan yapmak istiyordu. "Bunu zaman gösterir" diye teklifini kabul ettim. Bir arkadaşın evinde kalıyorduk. O Batı Kulüp'te çalışıyordu. Maddi vaziyetimiz iyi değildi. Arabasını satması o sıraya rastlar. Sonradan benim yüzümden sattığını söylemiştir ki, bu doğru değildir. Borcunu ödiyemediği ve şıklığa fazla düşkün olduğu için satmıştır. Bir süre sonra çalışmağa Ankara'ya gitti. Para yollıyacağını söylediği halde sözünü tutmadı... Kavgalarımız bir türlü bitmedi. Günün birinde bana evlenme teklif etti. "Birbirimizi tanımıyoruz... Daha ileride" dedim. Kurtuluş’ta bir ev tuttuk.Bütün istediklerimi almağa başladı. Israrla benden çocuk istiyordu."Gözü, duda