Ana içeriğe atla

Feri Cansel Fiyatını Belirledi

FERİ CANSEL, soyunan kadın sıkıntısının iyiden iyiye kendini hissettirdiği günlerde gelmiştir Yeşilçam'a. Striptiz yıldızı olan Feri Cansel'in pervasızca soyunduğunu, en ateşli aşk sahnelerine bile «Hayır» demediğini gören prodüktörler, «Altına hücum» misali onu kapışmışlardır. Ünü kısa zamanda Yeşilçam'ın aranılan kadını olup çıkıverir.
Fakat soyunup dökünmesine, seks filimlerinden oynamasına rağmen, «Masum» bir yüzü vardır Feri'nin «Jön kız» rolleri için de biçilmiş kaftandır. Prodüktor ve rejisörlerden sonra, işletmeciler de, halk da bu gerçeği fark edince ortaya garip, garip olduğu kadar da sürprizli bir durum çıkar: Türk sinemasının gelmiş, geçmiş kadın oyuncuları içinde, soyunma konusunda en pervasızı olan Feri Cansel, Yeşilçam'ın önde gelen «Jön kızlarından» biri olur.
İlk filminde 2 bin liraya kamera karşsında soyunan Feri Cansel, bugün jön kız olarak bir filminden 20 bin lira almakta, büyük firmalar tarafından da tutulmaktadır. Eh bir kadın oyuncu da -Yeşilçam'ın prensipleri gereğince- büyük, daha doğrusu zengin prodüktörler tarafından tutulunca starlık kapısını aralamakta, zirveye doğru emin adımlarla ilerlemeye başlamaktadır.
Şimdi bu durum karşısında ortaya, bizzat Feri Cansel tarafında cevaplandırılması gereken bir soru çıkmaktadır: «Feri Cansel, jön kızlık hakkını elde ettiğine, bu hakkını prodüktör, rejisör ve işlermecileri tescil ettirdiğine göre, bundan sonra soyunmaya devam edecek mi, yoksa birçoklarının yaptığı gibi 'Ben artık eteğimin ucunu bile kaldırmam!' diyerek çıplaklığa paydos mu diyecek?»
Şu anda Yeşilçam'daki durumu bir hayli ilginç olan Kıbrıslı Feri Cansel, yukarıdaki sorumuza bakın nasıl cevap verdi:
- «Ben artistliğe anamın kucağından, babamın evinden gelmedim. İsterlerse elbette soyunurum. Ama soyunduğum zaman 'zamlı tarife' uygularım! Bugün jön kız oynadığım bir filme karşılık 20 bin lira alıyorum. Prodüktörler beni halka çıplak göstermek isterlerse onlara 'Hayır' demeyeceğim. Buna karşılık, 'Fiyatım 40 bin lira' diyeceğim. Yani anlayacağınız isteyen beni filimlerinde kapalı oynatır 20 bini verir: ister soyar, ama o zaman da 40 bini gözden çıkarır!...»

Kıbrıs'tan İstanbul'a gelip, önce striptiz yıldızı olarak şansını deneyen, sonra birden Yeşilçam'ın kalburüstü yıldızları arasına karışan Feri Cansel'in bu kararı sizler kadar bizi de şaşırttı tabii. Nasıl Şaşırtmasın? Türk sinemasında ilk defa bir kadın yıldız kendine iki fiyat biçiyor, Türk sinemasının en pahalı soyunan yıldızı unvanını alıyordu. Bakalım Feri'nin bu fiyat uygulaması Yeşilçam'da nasıl tepki yaratacak? İster misiniz prodüktörlerimiz fiyatı çok bulsunlar da Feri'yi çıplak oynatmasınlar ve Yeşilçam yine «Soyunan kadın» sıkıntısı çeksin?...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...