Ana içeriğe atla

Fatma Girik Filmden Filme

Hızı kesilmiş, motoru durdurulmuş Antalya uçağının pervaneleri bir süre daha dönmeye devam etti. Sonra tekerlekli merdiven yavaş yavaş uçağın kapısına yanaştırıldı. Açılan kapıdan yolcular birer birer inmeye başladılar. Nihayet Fatma Girik gözüktü. Arkasından Fatma Girik'in yar-ı vefakarı Memduh Ün, Duygu Sağıroğlu ve kameraman Gani Turanlı da merdivenleri inip pisti adımlamaya başladılar.
Yirmi dakikadan beri havaalanında bekleyen prodüksiyon amiri Cevat Alkan Fatma'ya doğru İlerledi ve: «Hoş geldiniz,» dedi. Sonra Antalya'dan gelen ekip İkiye bölündü. Fatma beraberindekilere «Allahaısmarladık» deyip irfan Ünal'ın yolladığı arabaya binip şehre doğru yol almaya başladı.
Biz de, arabanın içindeydik. Yola çıkar çıkmaz Fatma Girlk'le konuşmaya başladık. «Fato» uzun süreden beri Antalya'da «Büyük Yemin» adlı filmi tamamlamaya çalışıyordu. Havaların kötü gitmesi yüzünden filim bir türlü bitmek bilmemiş, son planları o gün sabahleyin çekilmişti. Fatma Girik:
- «Gelişimiz öyle acele oldu ki sormayın,» diyor ve saçlarını gösteriyordu. «Filimde 3 ayrı şahsiyeti canlandırıyodum. Bazı sahnelerde beyaz saçla oynamam gerekiyordu. Bu yüzden sık sık berbere gidip saç boyattım. Bakın, saçlarımda hala beyazlar var. Siz İstanbul’a nasıl alelacele geldiğimi bundan anlayın. Saçımı yıkatacak vakit bile bulamadım.»
Beyoğlu'nda alemünüt bir yemek yedikten sonra arabamız doğru bir kadın berberine yollandı. Orada Fatma Girik’in saçını yıkadılar, kuruttular, yeniden yaptılar. Tekrar yola çıktık. Bu defa Kuruçeşme'ye filimciler arasında «Sadıkoğlu'nun evi» diye bilinen yalıya gidiyoruz. Fatma orada, «Bismillah,» deyip «Sevenler Ölmez» adlı filme başlayacak. «Sevenler Ölmez» filminin hikayesi, en azından sadanleyin Antalya'da bir filmi bitirip öğleden sonra İstanbul’da bir başka filmi çevirmeye başlayan Fatma Girik'in hikayesi kadar ilginç.. Efendim, bu fiimin adı önceleri «Ve Allah Türkan'ı Yarattı» İdi ve başrolleri Türkan Şoray'la Engin Çağlar oynayacaktı. İlk değişiklik filmin adıyla oldu ve fazla İddialı bulunan «Ve Allah Türkan'ı Yarattı»nın yerini «Sevenler ölmez» aldı. Sonra fiimin erkek oyuncusu değişti. Engin Çağlar gitti, İzzet Günay geldi. Bu arada iki değişiklik daha oldu. Bundan önceki filimlerinl tamamiayamadığı için Türkan Şoray da kadrodan çıkarıldı, rolü Fatma Girik'e verildi ve bilinmeyen bir sebeple İzzet Günay da son anda saf dışı edildi, yerini Kartal Tibet aldı.. Filmin rejisörlüğü de Metin Erksan’a verildi.
Ayağının tozuyla İstanbul'a gelip yeni bir filme başlayan Fatma Girik'le son olarak sahneden konuştuk. Fatma Girik yılbaşında üç gazinodan teklif almış, fakat filimlerinin çokluğu yüzünden şimdilik kabul edememiş.
- «Peki gelecekte?» deyince Fatma Girik gülüyor ve: «Şimdiden yarının ne getireceğini bilemem ki,» diye cevap veriyor.

Yazımızı bir söylentiyle noktalamak İstiyoruz. Yeşilçam çevrelerinde ısrarla söylendiğine göre Fatma Girik’in yakın arkadaşı Mehmuh Ün eşinden ayrılmak için mahkemeye başvuracakmış ve yine söylenenlere göre eğer eşinden ayrılırsa hayatını Fatma Girik'le birleştirecekmiş. Eğer bu söylentiler gerçekleşirse Fatma Girik için sahneye çıkmak herhalde hayal olur. Çünkü Memduh Ün'ün sahneye çıkan sinema yıldızlarının karşısında olduğu bir gerçektir...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...