FİKRET
KIZILOK'A arkadaşları «Karabatak» derler... Ona bu lakabı
takmaları boşuna değildir. Karabatak misali bir batar, bir çıkar:
bir görünür, bir kaybolur...
Geçtiğimiz
aylarda da aynen böyle oldu. İstanbul'da, Kadıköy'de,
Kızıltoprak’taki evinden günlerden bir gün sırra kadem
bastı... Günler günleri kovaladı, otuzu, kırkı, altmışı
buldu. Fikret Kızılok'tan, ne ses, ne nefes, ne kart, ne mektup.
Sanki yer yarılmış, Fikret içine girmişti!
Derken
ortalıkta bir yığın söylenti dolaşmaya başladı. Kimine göre
Fikret, Anadolu'da izini kaybettirmek istemiş, kimine göre gizlice
Avrupa’ya kaçmıştı! Nihayet günler sonra Fikret İstanbul'a
bir haber salmayı akıl etti:
- Bodrum’dayım.
Haftaya İstanbul'a geliyorum. Dostlara selam!»
Fikret
Kızılok hayatta olduğunu belirten telgrafının arkasından
İstanbul’a geldi. Bu defa temkinli davrandık, terk-i diyar
etmesine fırsat bırakmadan, İstanbul'a geldiğinin ertesi günü
Kızıltoprak'taki evinde onu yakalamayı başardık. SES okurları
için uzun uzun konuştuk. Sorular sorduk, cevaplar aldık.
İki
saat süren bu konuşmamız sırasında iki önemli haber verdi bize
Fikret Kızılok. Birincisi şuydu: Fikret, sanat hayatında ilk defa
bir orkestra kurmuştu. İkincisi ise ondan daha bomba bir haberdi.
Fikret Kızılok hayranı genç kızlar sıkı dursun. Evli
şarkıcılar kervanına katılmaya karar vermiş ve gizlice
nişanlanmıştı...
Fikret
Kızılok'un bize nişanlandığı müjdesini vermesinden iki, üç
dakika geçmiş, geçmemişti ki, kepi çalındı ve içeriye
müstakbel «Bayan Kızılok» girdi. Fikret, orta boylu, açık
kumral nişanlısını bize «Şeyda» diye takdim etti. «Altı ay
önce tanıştık. Paris’te Rus filolojisinde okuyor. İstanbul'a
geldiğinin gecesi Şeyda ile aile arasında nişanlandık. Nişana
eş, dosttan hiç kimseyi çağırmak kısmet olmadı. İnşallah
düğüne diyeceğim, ama o da ocak ayında, Paris’te olacağına
göre?...»
Fikret
Kızılok’un sözlerini yan odadan çalan telefonun sesi burada
kesti. Fikret telefona cevap vermek için odadan dışarıya çıkınca
Şeyda ile yalnız kalmıştık. Önce, «Nişanı niçin gizli
yaptınız?» diye sorduk.
- «Bilmem ki,» diye
cevap verdi müstakbel Bayan Kızılok. «Fikret öyle istedi.»
Şeyda’nın bu cevabı üzerine aklımıza ister, istemez artistler
arasındaki «gizli nişan» merakı geldi. Bilmem dikkat ettiniz mi,
sinema ve müzik dünyasında nişanlar genellikle gizli yapılır,
nikahlar ise aleni. Acaba bu, nişanlanan sanatçı çiftlerin bu
nişanın evlilikle noktalanacağını kestirememelerinden midir
dersiniz? Neyse konu dışına çıkmayalım ve hikayemize dönelim.
Fikret
Kızılok aradan birkaç dakika geçmeden telefonu kapayıp, yanımıza
geldi. Karşımızdaki koltuğa oturup, bir sigara yaktı ve
konuşmaya başladı:
-
«Esin Afşar'la yaptığımız Anadolu turnesinde bize Ahit Oben
Orkestrası eşlik etmişti. Turnemiz tahminlerin üzerinde başarılı
geçti. Fakat turne dönüşü Ahit orkestrasını dağıttı.
Ahit’ten benim adıma bir orkestra kurmasını rica ettim. Aradan
bir hafta geçmeden orkestra kurulmuştu.»
Fikret
Kızılok’un orkestrasında Ahit Oben (org) den başka, Mehmet
Horoz (bas) ve İzzet Eti (bateri) yer alıyor. Fikret kendi adına
kurduğu bu ilk orkestranın şimdiye kadar çalıştığı
toplulukların hepsinden iyi müzik yaptığını söylüyor. Eğer
fırsatını bulursa hep birlikte kış aylarında Avrupa'ya gitmeyi
bile düşündüğünü söyleyip, sözlerine şöyle devam ediyor:
-
«Orkestramla ilk defa İzmir’de. Türk müzikseverlerinin
karşısına çıkacağım. Fuar sonuna kadar İzmir'de kalacağım,
sonra küçük bir Anadolu turnesine çıkacağım. Ve bu arada,
tabii, eğer seyahat merakım galebe çalmazsa, kasımda İstanbul’a
geleceğim, İstanbul’da ilk defa bir kulüpte çalışacağım.»
«Peki,» diyeceksiniz
siz şimdi, «Fikret Kızılok İstanbul’dan uzak kaldığı
günlerde ne yaptı, nerelere gitti?» Söyleyelim. Önce küçük
bir Anadolu turnesi yapmış Fikret Kızılok, sonra önündeki
yorucu aylar için enerji toplamak üzere şöyle Bodrum'a kadar
uzanmış; kendini güneşin, koyu lacivert suların, tabiatın
koynuna bırakarak, nefis bir tatil geçirmiş...(diğer haberler
için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder