Bir aylık Avrupa
seyahatinde Almanya, Hollanda ve İngiltere'ye giden Selda Alkor, bu
seyahatinden hasta olarak döndü. Şimdi Şişli’deki evinde
yorgan döşek ateşler içinde yatıyor. Doktorların biri gidiyor,
biri geliyor. Ve hepsinin de koydukları teşhis şu: Şiddetli soğuk
algınlığı.
O gün evine gittiğimiz
zaman Selda Alkor yatakta yatmaktan sıkıldığı için salondaki
koltuğun üzerine uzanmıştı. Rengi sapsarıydı. Bir hayli
zayıflamıştı. «Kusura bakmayın çocuklar,» dedi. «Ayağa
kalkamıyorum. Şiddetli bir baş dönmesi var. Ateş, nöbet
öldürüyor beni. Londra’da üşüttüm galiba. Havanın
açıklığına, bir görünüp bir kaybolan güneşe kanıp spor
dolaştım. Berlin'e geldiğimde hafif kırıklığım vardı.
Aldırmadım. Böyle olacağını bilseydim hemen doktora koşardım.
Yeşilköy'de uçaktan inerken zangır zangır titriyordum. Bereket
halam geldi karşıladı. Yoksa imkanı yok eve gelemezdim.»
Güçlükle nefes
alıyordu. Halası Fahriye Yen hanımın getirdiği üç tane hapı
ılık su ile içtikten sonra, tekrar konuşmaya başladı.
«Avrupa’da çok eğlendim, bir yıi çalışmanın yorgunluğunu
çıkardım, ama bu hastalık tuz biber etki üzerine. Bütün
neşesimi aldı.»
- «En çok nereyi
beğendiniz?»
- «Hepsinin ayrı ayrı
özelliği var, ama Almanya'yı, bilhassa Berlin’i çok sevdim.
Rahat, geniş şehir, insana ferahlık veriyor. Amsterdam'da,
Londra’da o havayı bulamadım. Sıkıldım.»
- «Peki, şimdi ne
yapacaksınız?»
- «Önce, "Yaşamak
Ne Güzel Şey, adlı filmi tamamlıyacağım. Ondan sonra plak
çalışmalarım var... Peşpeşe 3-4 plak dolduracağım... Plak
doldurmak ne sahneye, ne sinemaya benziyor. İkisinden de daha kolay
daha az yorucu... Yani yeni plak doldururken, bol bol dinlenme
fırsatı bulacağım. Sonra da dinlenmiş ve zinde bir Selda Alkor
olarak sahneyle perdeye döneceğim.»...(diğer haberler için
aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder