Bir
süre önce, İstanbul banliyölerine giden minibüslerin
teyplerinden yeni bir ses yükseliyordu... En çok dinlenen iki sesin
-Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur- arasına bir yenisi eklenmişti...
Minibüsçüler bu yeni sesi, kendi aralarında tartışıyorlardı:
Kimi,
«Allahıma diyorum, bu çocuk kısa zamanda şöhret olur, İyi
mi!..» derken, kimi de, «Ferdi'yi (Ferdi Tayfur) bizim semtte
meşhur eden, benim minibüstür arkadaş. Biz yalnız direksiyondan
değil, müzikten de anlarız. Bu çocuk da yakında meşhur
olacaktır vesselam» diyordu.
İstanbul
banliyölerinde patlayan bu ses, kısa süre içinde her yerde
yankılanmaya başladı. Gökhan Güney adı ile birlikte «Garibin
Çilesi Ölünce Biter» adlı şarkısı da dillerden düşmüyordu
artık. Ardından bu sevilen şarkının adını taşıyan bir de
film yapınca, Gökhan Güney adı, Beyoğlu sinemalarının
afişlerini süslemeye başladı. Plakçılar da, sinemacılar da
aynı sözü söylüyordu:
«Bu
çocuk yetenekli...»
Adana'nın
Reyhanlı kazasından İstanbul’a göç eden Gökhan Güney, müzik
ve sinema dünyasına işte böyle geçiyordu.
Kısa süren bir
sessizlikten sonra «Sevgi Dünyası» adlı şarkı ile adını
tekrar duyuran Gökhan Güney, şu günlerde Adana'da bulunuyor...
Yönetmenliğini Osman F. Seden'in yaptığı «Zalim Dünya» adlı
film için kamera önüne Serpil Çakmaklı ile birlikte geçen
Güney, daha sonra İstanbul'a dönecek. Dahili sahneleri İstanbul'da
çekildikten sonra, film tamamlanacak.
Bu
filmin hemen ardından, üzerindeki yorgunluğu atmadan stüdyoya
gireceğini ve üçüncü LP’sini yapacağını söyleyen Güney’e,
sahneye ne zaman çıkacağını soruyoruz. Şu cevabı veriyor:
«Bu konuda acele etmek
istemiyorum. Benim sesimi dinleyenler, beni isteyenler için zaten
film çeviriyorum. Sahne için henüz çok erken. Ancak şu anda 1982
yılında, İzmir Fuarı’nda sahneye çıkmayı düşünüyorum.
Bundan erken kesinlikle çıkmam.»
Gökhan
Güney, plak ve film çalışmaları dışında ticaretle de
uğraşıyor. Unkapanı’nda nişan ve düğün giysileri hazırlayan
bir İmalathanenin ortağı olan sanatçı, sinema ve plak
çalışmalarından arta kalan zamanını burada değerlendiriyor.
Genç
sanatçı, bugüne kadar, evli olduğunu ve Serhan ile Serkan
adlarındaki iki oğlu bulunduğunu hep gizlemişti. Ancak bundan
böyle bunu gizleme gereği duymadığını söylüyor ve sözlerine
şunları ekliyor:
«Mutlu bir yuvam, iki
de pırlanta gibi oğlum var. Ben mutluluğu yuvamda buluyorum. Artık
bunu gizlemenin anlamı yok. İlk zamanlar, 'Evli olduğunu gizlesen
iyi olur' diyorlardı. Ben de bu nedenle evliliğimi basından
gizlemiştim... Ancak, daha sonra bunun anlamsız olduğunu anladım.
Bugün arabesk müzikte de, öteki müzik türlerinde de bulunan
sanatçı arkadaşlarımız, bekar oldukları halde, flört ettikleri
kişilerle çekinmeden objektiflere poz veriyorlar. Ben evli olduğumu
neden gizleyeyim ki? Önemli olan bir sanatçının evli ya da bekar
oluşu değil, sanatındaki başarısıdır. Oysa bu, hep
saptırılmıştır bugüne kadar. Pek çok sanatçı, 'Yarın
sahneye çıkarım, evliliğimi gizlersem müşterim çok olur'
ilkesiyle, özel yaşamının kapılarını basına kapatmıştır.
Bence bu çok anlamsız bir davranıştır. Müziksever, dinlediği
sanatçının özel yaşamını da öğrenmek hakkına
sahiptir.»...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)
Yorumlar
Yorum Gönder