Ana içeriğe atla

Türkan Şoray'ın El Falı

İnsanların el çizgilerinden karakterlerinin tahlili ve geleceklerinin tayini, dünyanın her yanında rağbet gören bir usul olmuştur. Bizim de bazı şöhretli sinema artistlerinin elleri üzerinde yaptığımız incelemeler hayli ilgi çekici sonuçlar bulunuyor. Türkan Şoray ile Tamer Yiğit'in el çizgilerinin ifade ettiği manaları anlatıyoruz.
İNSANLAR hep karşılarındaki kimselerin yüzlerine ve gözlerine bakarak konuşurlar. Oysa bu alışkanlıktan bir an vazgeçseler de, konuşma sırasında kişiler birbirlerinin ellerini incelemeye kalkışsalar kimbilir ne ilgi çekici sonuçlara varırlar. Ancak ellerin dilinden anlamak zordur ve bu yüzden de birçok sırlar, niyetler gizli kalır. Bu problemi halletmiş kimseler eli, sözlerden ve hareketlerden çok fertlerin iç alemlerini duygu ve düşüncelerini ortaya koyan bir unsur sayarlar.
Eller önce şekil olarak sahiplerinin durumunu, temayüllerini hatta hastalıklarını belli eder. Etli, tombul, güdük bir el ile kuru, kemikli ve ince uzun bir elin, ya da avuç içleri nasırlaşmış bir el ile pembe beyaz, yumuşak bir elin sahipleri, karakter ve yetişme bakımından tamame birbirlerinin zıddıdır. Bu arada, arızaları tırnak, deri ve eklem yerlerinde görülen hastalıklar, titiz bir el incelemesi ile ortaya çıkabilir. «Mona Lisa» tablosundaki gözler kadar eller de uzmanların dikkatini çekmiş ve uzmanlar «Tablodaki kadının elleri şiş, bu resim yapılırken mutlaka model hamileydi» demişlerdir. Bunun dışında zeki ve çalışkan kimseler ellerinden kolayca anlaşılır.
Ayrıca çeşitli ırklara göre elin biçimi de değişmektedir. Zencilerin eleri uzun ve incedir. Beyaz ırkın kuzey yarım kürede oturanları geniş ve büyük ellere sahiptirler. Orta Asyada yaşıyanların elleri küçük, fakat parmakları bu ellere göre nispetsiz denilecek derecede büyüktür. Karışık bir ırktan gelen Amerikalıların ellerinin sırtı şişkin, parmakları sert ve kuru, tırnakları ise büyük ve biçimlidir.
Elin yapısından ve aldığı durumdan doğan mana gibi el çizgilerinin ifade ettiği mananın da ayrı bir önemi vardır. Napolyon'un eline bakan falcılar ona «İki defa her şeyini kaybedip kazanacaksın, en sonunda sürgünde öleceksin» demişlerdi. Marilyn Monroe'da el çizgisi uzmanlarından hayat çizgisinin çok kısa olacağını öğrenmişti.
Bazı kimseler el falına çok inanırlar, bazıları da gerçeklerden korktukları için buna inanmaz görünür ve ellerini, el çizgileri uzmanlarına göstermekten kaçınırlar.
El çizgileri üzerine yazılmış kitapları okuyan, bu konuda incelemelerde bulunan herkes karşısındakilerin ellerini incelerse onlar hakkında ilgi çekici bilgilere sahip olur... Biz, burada, kendi ölçülerimize göre Türk sinema artistlerinden bazılarının ellerini inceledik ve merakla okunacağını ümit ettiğimiz sonuçlara vardık. Bu sonuçlar bir kısım artistlerimiz için acı, bir kısmı için de tatlı olabilir. Fakat bizim incelemelerimiz aslında tahminlere dayanmaktadır. Yazılanları daha çok dikkat edilmesi gereken hususlar olarak okumalı ve ne artistlerimiz, ne de hayranları her hangi bir endişeye kapılmamalıdırlar.
HAYAT ÇİZGİSİ: Türkan Şoray'ın hayat çizgisi yazık ki, pek uzun değil ve kesintili. El çizgileri uzmanlarına göre, hayat çizgisi bilekteki çizgilere kadar inmezse el sahibinin hayatı kısa demektir... Bu yorumla biz Türkan Şoray'ı ve hayranlarını biraz üzmüş oluyoruz. Ancak «Hayat Çizgisi» nin yanı sıra vücut sağlığını gösteren çizgi epeyce uzun olduğuna göre, hayat çizgisinin kısa olması akla, büyük bir kaza tehlikesini getiriyor. Bu bakımdan Türkan Şoray’ın çok dikkatli bir hayat sürmesi gerekiyor. Sol elindeki bu kısa çizgi, sağ elinde de aynı şekilde olduğuna göre, ihtimal halindeki bu özellik, kesinlik kazanıyor. Çok kimsenin sağ ve sol elindeki çizgiler birbirine hemen hiç benzemez. Türkan Şoray’ın hayat çizgisinin iki elinde de kısa olması büyük bir talihsizliktir. Marilyn Monroe’nun hayat çizgisinin de kısa olduğunu hatırlarsak, Türkan Şoray’a hayatını titizlikle korumak zorunda olduğunu hatırlatmayı bir vazife biliriz.
KAFA ÇİZGİSİ: Kendine güveni yok. Hep başkası tarafından idare edilmeye muhtaç, bu şeklin belirtisi. Davranışlarında aklını değil, daima duygularını ön plana almaya alışmış. Kendi aklıyla bir iş yapmadan hep başkalarına danışıyor. Orta derecede bir zeka. Hayat çizgisinin yanı sıra kafa çizgisinin kısalığı da ilgi çekecek derecede.
KALB ÇİZGİSİ: Uzun ve derin bir çizgi. Her şeyden önce duygularına ve kalbine bağlı. Bu bakımdan hayatı, kalbine hükmeden kimselere göre şekil alacak. Sevdiği insan için yapmıyacağı fedakarlık yok. Bütün dünyası aşk ve sevgi üzerine kurulu. Maddi endişe diye kafasında bir şey mevcut değil. Cömert, çabuk dost olan, sevince son derece büyük bir aşkla seven karakter.
KADER ÇİZGİSİ: Kaderi kafa çizgisiyle değil, kalb çizgisiyle kesiştiğine göre hayatının gidişi kalbine bağlı. Bu bakımdan Türkan Şoray’ın ileride ne yapacağı, önceden katiyen kestirilemiyor. Tesadüflere bağlı bir hayat sürecek.
GÜNEŞ ÇİZGİSİ: Bu çizgi şahsiyetin yapısını, sanat ve başarı kabiliyetini, başkalarını cezbetme özelliğini gösterir. Talihli ellerde bu çizgi muhakkak vardır. Türkan Şoray'ın elinde güneş çizgisi dördüncü parmak dibine doğru gayet belirli bir şekilde uzanıyor. Sanatçı ruhu ve maddi yönden zengin talihi böylece ortaya çıkıyor.
HAYATİYET ÇİZGİSİ: İki elinde de bu çizgi mevcut. Çok canlı, neşeli, hayat dolu karakterini gösteriyor. Keder, üzüntü hali uzun sürmiyecek, neşeli bir hayat sürecek.
VENÜS TEPESİ: Orta parmağın dibindeki kabartı hassasiyet belirtisidir. Türkan Şoray’da çok kuvvetli bir çıkıntı halinde. Onun aşk ilahıyla bağı olduğunu gösteriyor.
HAYAT ÇİZGİSİ: Gayet kuvvetli ve uzun olması hayatının uzun olacağını gösteriyor. Dış tesirlere dayanıklı, kolay kolay bozulmıyan bir sıhhate sahip.
KAFA ÇİZGİSİ: Makul davranışlar, anlayış, karar verme kabiliyetinin genişliği, çok sıhhatli ve doğru hareketler. Hedefe varma azmi, kuvvetli. Ancak karar verme bakımından biraz ağır kalıyor.
KALB ÇİZGİSİ: Çabuk inanan, bağlandığı insanı aldatmıyan sadık, sebatkar duygular, saygılı hisler besliyen, temiz bir kalb.
KADER ÇİZGİSİ: Eline geçen fırsatları iyi kullanırsa başarı kazanacak. Hayalında tesadüfler büyük rol oynıyacak. Kalb ve kafa çizgileri arasındaki çarpı işareti şeklindeki çizgi büyük talihini gösteriyor. Dünyanın talihli insanlarından biri. Büyük şansa sahip olmuş ve bu şansı devam edecek.
GÜNEŞ ÇİZGİSİ: Sol elindeki güneş çizgisi kuvvetli ve derin. Bu da talihli bir ele sahip olduğunu gösteren ikinci doğal belge.
CİNSİYET ÇİZGİSİ: Bu çizgi gayet kuvvetli görünüyor.
SAĞLIK ÇİZGİSİ: Tıpkı hayat çizgisi gibi gayet belirli. Bu da sıhhatinin sağlamlığını gösteriyor.
SEVGİ ÇİZGİSİ: Belli belirsiz sezgi yerine mantık ve akıl metodunu kullanıyor demek.
MERKÜR ÇİZGİSİ: Alçak gönüllü, çevresiyle uzlaşma isteği, intibak kabiliyetinin kuvveti görünüyor.
VENÜS TEPESİ: Aşk ilahı Eros’un tesirini gösteren bu çıkıntı Tamer Yigit’te gayet belirli.
MARS TEPESİ: Başladığı işi sonuna kadar götürme kabiliyetiyle birlikte çekingenlik de görünüyor. Atılgan olmaması yüzünden büyük kayıpları olacak. Karışık şeylerden hoşlanmıyor.

SATÜRN TEPESİ: Orta parmak dibindeki bu kabartı ciddiyet, sorumluluk duygusu ve zihnini bir nokta etrafında toplıyabilme özelliğini gösteriyor. Bu bakımdan Tamer Yiğit her zaman güvenilir bir karaktere sahip, ağırbaşlı bir kimse hüviyetinde görünüyor. İleride bu vasıflarından dolayı toplum içinde kendine daha da iyi bir yer yapacak...(diğer haberler için aşağıdaki linke tıklayın)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kartal Tibet'le Bıyık Üzerine

Bıyık deyip geçmeyin hemen... Burnun hemen dibinde başlayıp üst dudağa paralel siyah bir çizgi çizen «bıyık» dediğimiz nesne cins cinstir, çeşit çeşittir. Kaytan bıyık vardır, pala bıyık vardır, badem bıyık vardır, pos bıyık vardır, douglas bıyık vardır, hatta pis bıyık bile vardır. Anlayacağınız hanımların biçim biçim, renk renk, çeşit çeşit saçları ve dahi saç modelleri varsa, biz erkeklerin de «bıyık» avantajı var. Üstelik bizimki öyle berberdi, kuafördü gibi beklemeli, masraflı değil. Bir makas, küçük bir ayna bıyığınıza istediğiniz biçimi vermek için yeter de artar bile! Şimdi, durup dururken bu bıyık meselesinden söz açışımız elbette sebepsiz değil. Biraz ilerimizde filim çevriliyor. O sahnenin çekimi biter bitmez Kartal Tibet yanımıza gelecek ve onunla «bıyıktan» bahsetmeye başlayacağız. Zihni temrin bizimkisi yani... Evet, sahne bitiyor, Kartal Tibet rejisörden izin alıp yanımıza doğru yürümeye başlıyor. Geldi... oturuyor... KARTAL TİBET VE BIYIK Kartal Tibet’te «bıy...

Turgut Özatay Evlendi

1964 yılını 1965'e bağlayan günlerdeyiz... İstanbul rıhtımına güzel bir Italyan gemisi yanaştı: «San Marco»... Gemiden çıkan turistler Istanbul'ın tarihi anıtlarını, tabiat güzellikleri görmek istiyorlar. Geminin merdivenlerinden iki İtalyan kızı iniyor. Tam o sırada Türk sinema dünyasının ünlü karakter oyuncusu Turgut Özatay da orada bir arkadaşını ziyarete gelmiş. Kızlardan İngilizce bileni Turgut'a, «Ayasofya'ya ne taraftan gidebiliriz?» dîye sordu. Turgut da bu iki turist kıza, «İsterseniz otomobilimle sizi oraya götürebilirim,» cevabını verdi. Biraz sonra üç kişi Ayasofya'nın 1500 yıllık kubbesi altında geziyordu. Genç kızlardan Cinzia Morigi adında olanı Fransızca biliyordu ve Urbino üniversitesinde felsefe doktorası yapıyordu. Cinzia, İtalya'ya gittikten sonra, pek beğendiği Turgut Özatay'a bir teşekkür mektubu yazdı. Turgut bu mektubu arkadaşı Vladimir Krasovsky'ye tercüme ettirdi. Mektuplaşma aylarca, hatta yıllarca devam etti. 1965 geçmi...

Fatma Girik'in Çıplaklıktaki Cömertliği

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi sinemaya da muhtelif yollardan gelinir; gelenlerin çoğu şöhret olup bol paraya kavuşma hayalini içlerinde bir virüs olarak taşıyarak silinip kaybolurlar, bir kısmı daha ilk edimini attığında önündeki bütün kapıları ardına kadar açık bulup zahmetsizce merdivenleri tırmanır; kimi dert çeker, çile çeker ama, direnir, şansını bekar. Şans günün birinde ona gülünce her şey birden ışıldar, şan, şöhret, para, hayranlar onun olur... Fatma Girik’i hangi sınıfa sokabilirsiniz. Bize kalırsa bu klasik sınıflamanın dışındadır Yeşilçam’ın mavi gözlü, açık sözlü Fato’su... Dışındadır, çünkü o şöhret olmak için çile çekmemiştir. Evet, sinemaya figüranlıkla başlamış, «Günahkar Baba» da, «Beş Hasta Var» da figüranlık yapmıştır, ama birden başrole fırlamış ve bir daha oradan aşağıya inmemiştir. Ama ne var, biliyor musunuz? Fatma Girik 'in asıl çilesi o zaman başlamıştır. Yeşilçam'da kadın yıldız öpüşmez, soyunmaz, makyajsız kamera karşısına geçmez, İstanb...

Ajda Pekkan Konuşuyor

Kimisine göre Eurovision yenilgisinin getirdiği bunalımdan kimisine göre aşk ilişkilerindeki çıkmazdan büyük bir bunalıma itilmişti. Kimseyle görüşmek istemiyor, giderek kilo veriyor, gülmeyen yüzü, kuşkulu bakışlarıyla çok zaman bilinçsiz ve yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bu sıkıntılı dönemini atiatamayacağım anlayınca her şeyi bırakıp kaçmak istedi. Günün birinde uçağa atladığı gibi Türkiye'den uçup gitti... Bazıları Londra'da olduğunu söylüyordu Ajda'nın... Ama kesin olarak kimsenin bildiği bir şey yoktu. Bir hafta Paris'te görülüyor, sonra Cenevre'de veya Zürih'de olduğundan söz ediliyordu. Beili ki, sıkıntısı, problemleri ülkesini terketmekle geçmemişti. Yerinde duramıyor, bir şeyler arıyor, aradığını bulamıyordu... İşte o günlerde ansızın bir akşam saatinde SES'e telefon etmişti Ajda... «Unutmak ve unutturmak istiyorum. Bıktım, usandım... En az altı ay gelmeyeceğim Türkiye'ye... Müziği seviyorum. 17 yıllık çocuğum benim. Kuşkusuz müzikten...

Orhan Gencebay'ın Spor Tutkusu

Spor adaleyi güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda beynin bütün fonksiyonlarını da güçlendirir, dolayısı ile iradeyi ve mantığı sağlamlaştırır.» Orhan Gencebay birbirinden ağır halterleri kaldırır, bisiklette pedal çevirip ter atarken, bir yandan da bunları söylüyordu. Sanatçının periyodik spor çalışmasını yaptığı aletli jimnastik salonunda bir yandan resim çekiyor, bir yandan da spor üzerine söyleşiyorduk. Orhan Gencebay, pek çok sinema sanatçısında bile olmayan atletik bir yapıya ve fiziğe sahipti ve bunu sürekli spor yapmaya borçlu olduğunu söylüyordu. Sanatçı sporla çocukluk yıllarından bu yana devam edegelen ilişkisini şöyle anlattı: «Samsun'da ortaokul ve lise sıralarında 5-6 yıl aralıksız vücut estetiği ve güreş çalıştım. Kondisyonum çok iyiydi. O yıllarda biraz da Jiu-Jitsu çalıştım ama, o zamanlar Uzakdoğu sporları ülkemizde henüz çok yeni idi. Bu yüzden o yönde pek fazla gelişemedim. Her zaman çok yürür ve çok koşardım. Bu, sadece bana özge bir davranış değildi....