Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gökhan Güney aramasıyla eşleşen yayınlar gösteriliyor

Yeni Yıldız Gökhan Güney

Bir süre önce, İstanbul banliyölerine giden minibüslerin teyplerinden yeni bir ses yükseliyordu... En çok dinlenen iki sesin - Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur - arasına bir yenisi eklenmişti... Minibüsçüler bu yeni sesi, kendi aralarında tartışıyorlardı: Kimi, «Allahıma diyorum, bu çocuk kısa zamanda şöhret olur, İyi mi!..» derken, kimi de, «Ferdi'yi (Ferdi Tayfur) bizim semtte meşhur eden, benim minibüstür arkadaş. Biz yalnız direksiyondan değil, müzikten de anlarız. Bu çocuk da yakında meşhur olacaktır vesselam» diyordu. İstanbul banliyölerinde patlayan bu ses, kısa süre içinde her yerde yankılanmaya başladı. Gökhan Güney adı ile birlikte «Garibin Çilesi Ölünce Biter» adlı şarkısı da dillerden düşmüyordu artık. Ardından bu sevilen şarkının adını taşıyan bir de film yapınca, Gökhan Güney adı, Beyoğlu sinemalarının afişlerini süslemeye başladı. Plakçılar da, sinemacılar da aynı sözü söylüyordu: «Bu çocuk yetenekli...» Adana'nın Reyhanlı kazasından İstanbul’a göç...

Banu Alkan, Gökhan Güney'le Birlikte

Şimdi, «Alyanssız ve nikahsız da evlilik mi olurmuş!..» demeyiniz. Gökhan Güney ile Banu Alkan sinema adına evleniverdiler. Hani, bundan önce Ferdi Tayfur ile Necla Nazır, İbrahim Tatlıses ile Perihan Savaş her oynadıkları filmde kamera önüne birlikte geçiyorlardı ya, işte Gökhan Güney ve Banu Alkan da bundan sonra sık sık birlikte film çevireceklerini söylüyorlar. Şimdi, böyle bir beraberliğin neden ve nasıl doğduğuna gelelim... Gökhan Güney geçtiğimiz haftalarda tamamlanan «Günah Defteri» adlı film için teklif aldığı zaman, filmi çekecek olan şirkete sürekli aynı soruyu soruyormuş; «Kiminle oynayacağım?» Senaryo hazırlıkları tamamlanana kadar Gökhan Güney’in bu sorusuna cevap verilememiş... Önce Serpil Çakmaklı düşünülmüş. Ancak, o sıralarda çalışması olduğu için teklifi kabul edememiş. Daha sonra. Oya Aydoğan'a teklif yapılmış. O da, yoğun çalışmalarını ileri sürerek «Hayır» cevabını vermiş. İşte bu sırada Banu Alkan adı akla gelmiş. 1978 yılında Kadir İnanırla «Ta...

Bir Aşk Hikayesi

Gökhan Güney - Filiz Ersürer aşkı kanlı bıçaklı bitmesine bitti ama hesaplaşmaları hâlâ sürüyor... Daha doğrusu Filiz Ersürer, bu kadar zamanını verdiği, bel bağladığı sonunda kavga ederek ayrıldığı Gökhan Güney’e inat onun rakibi olan Ercan Turgut’a yanaştı Marmaris’te... Ve Ercan Turgut’la büyük bir aşk yaşamaya başladı. Hatta bu yeni aşkı için “Aşkların en güzelini buldum” diye sevincini dile getirdi. Eski sevgiliye inat aşkıydı bu... Çünkü Gökhan Güney ile Filiz Ersürer beraberlikleri döneminde birlikte film çevireceklerdi. Aşkları bitince tasarı da rafa kalktı. Marmaris Festivali başladığında Filiz Ersürer’e aynı film teklifi yapıldı ve Ercan Turgut’un oynayacağı bildirildi. Filiz Ersürer, Ercan Turgut adını duyunca seve seve kabul etti. Nedenine gelince, Ercan Turgut piyasada Gökhan Güney’in en büyük rakibi idi. "Yarın başka gündür'' adını taşıyan video filminde Ercan Turgut ve Filiz Ersürer birbirlerini ölesiye seven ve aşkların en güzelini yaşayan ...

Serpil Çakmaklı Hayat Kadını Oldu

Sinemada yeni bir moda başladı... «Hayat kadınlığı» modası.. Önce Müjde Ar , ardından Sevda Karaca, şimdi de Serpil Çakmaklı ve Banu Alkan oynadıkları filmlerde «Hayat kadını» rolü ile kamera karşısına geçtiler. VARAN I Yönetmenliğini Kartal Tibet’in yaptığı ve başrollerini Müslüm Gürses ile Serpil Çakmaklı 'nın paylaştıkları «Sen Mutlu Ol Yeter» adlı filmde Serpil Çakmaklı hayat kadını oldu. Yılmaz Köksal , Kazım Kartal, Suzan Avcı , Neriman Köksal ve Süheyl Eğriboz'un rol aldıkları filmin konusu şöyle: Müslüm, İstanbul’da yaşayan zengin bir ailenin tek oğludur ve evlidir. Karısı doğum sırasında ölür... Bu olaydan sonra Müslüm büyük bir bunalıma düşer ve karısına çok benzeyen Gül (Serpil Çakmaklı) adlı bir kadına aşık olur. Ne var ki, Gül, hayat kadınıdır ve bu gerçeği Müslüm’den gizlemektedir.,. Olaylar ilginç bir şekilde gelişir. Sahneden sinemaya transfer olan sanatçılar kervanına katılan Müslüm Gürses, bu filmle dördüncü kez kamera karşısına geçmiş oluyor......

Gökhan Güney, Oğullarıyla Sporda

Arabesk dünyasının günden güne zirveye doğru tırmanan sanatçılarından Gökhan Güney 'in koyu bir Galatasaray taraftarı olduğunu biliyor muydunuz!.. plak ve film çalışmalarından arta kalan zamanında «İki Cim Bom’um» dediği, 7 yaşındaki Selim ve 2 yaşındaki Serhan adlı oğullarıyla koşuyor, koşuyor, koşuyor... «Nefes açmak için koşmak gerekiyor» diyor ve konuşmasını sürdürüyor: «Herkes spor yapmalı... Zinde kalabilmek ve çalışmalarında daha verimli olmak isteyen herkes koşmalıdır. Küçük yaşlarda en büyük tutkum, futboldu... Memleketim Adana ama, ben Galatasaraylıyım... Selim ve Serhan da 'Cim Bom'u tutuyor. Sık sık hep birlikte maça gideriz. En büyük tutkumuz, futbol...» Söz müzikten açılıyor: «Görüyorsunuz çocuklarımla birlikte nefes açıyorum. 'Ne zaman sahneye çıkacaksınız?' diye soruyorlar. Sanıyorum 82 Fuarı’nda sahnelere ilk adımımı atacağım Şimdilik yeni long-playim ve filmim için hazırlık yapıyorum. Bu arada da görüyorsunuz, koşup nefes açıyorum...»... (diğer ...

1983 Yılı Böyle Geçti

1983 SANAT olayları bir çok yönleriyle hayli ilginç özellikler taşıyor... Kimi ünlü isimler mutluluk dolu bir yıl geçirirken kimi ünlüler de talihsiz bir dönem yaşadılar... «Yorgun Savaşçı» filminin yakılma olayı, videonun zaferi, dünya gençliğini çıldırtan iki ünlü yapıt ve Türkan Şoray ile Cihan Ünal 'ın evliliği bu yıla rastlayan olayların sadece birkaçı... Tabii yurt içinde olan olayların genel bir değerlendirmesini yapacak olursak herhalde Türkân Şoray’ın evliliği ön sıralarda yer alır. Uzun bir süredir Rüçhan Adlı’yla beraber olan Türkân Şoray'ın bu ani evliliği bütün Türkiye’de sürpriz oldu... Ayrıca Türkiye’de ve dışarıda birçok olay daha cereyan etti 1983’ te... Acı ve tatlı yanlarıyla bir yılın sanat olaylarını izlemek istiyorsanız sayfalarımıza bir göz atmanız yeterli... İşte, ölen, evlenen, yıldızı parlayan ve çeşitli sanat gösterilerine imzasını atarak ünlerini pekiştiren birçok ismin öyküsünü buyrun birlikte okuyalım... BİR FLİM YAKILDI ÇEKİMİ 2 yı...

Yaşamak İstiyorum

YAŞAMAK İSTİYORUM Bülent Ersoy (Sembol Plak) Türkiye’ye hasret gidermek üzere geldiği dönem içinde doldurduğu son uzunçalarıyla Bülent Ersoy bir kez daha arabesk aşkına kapıldı. Özellikle Almanya’da çevirdiği video filminin tema şarkısını çok beğendiği için aynı türde eserleri seslendiren Bülent Ersoy’un yapıtlarına kalite kazandıran şüphesiz plağın başarılı prodüktörü Osman Bayşu’nun titiz çalışması. Kullandığı Batı enstrümanlarıyla son derece zengin hazırlanan orkestrasyonlar Bülent Ersoy’un bariz arabesk yorumuna bolca hava kazandırmış ve ağdalı rengine rağmen basitlikten kurtarmış. Çünkü seslendirdiği bazı eserler daha önceden türünün en meşhur şarkıcıları tarafından seslendirilip tanıtılmasına ve de “hit” yapılmasına rağmen sunuş bakımından mükemmele ulaşmamıştı. Oysa Bülent Ersoy ekip çalışmasının başarısından yeterince nasip alıyor. Aynen bundan önceki uzunçalarına göre yorumunda yaptığı incelik kadın cinsiyetine daha çok yakışıyor. Fazla bağırmadan ve meyan bölümlerind...

Sevişen Kazanıyor

Loş bir odada duyulan iniltiler ve çalışan kameranın tekdüze sesi. Kompozisyon, baş kadın oyuncuyla baş erkek oyuncunun sevişmesi. Oldukça ateşli ve gerçeğe en yakın biçimiyle ve nihayet stop... Diğer yanda ıssız bir orman, genç bir kıza saldıran üç gözü dönmüş erkek ve yine kameranın o tekdüze sesi. Kameralar stop deyip, bütün işlemler bittikten sonra koca koca afişler. "Bu filmi çocuklarınızla görünüz", "Yılın ibret verici film olayı..." İşte Yeşilçam’ın en son kozu Ahu Tuğba gibi, Banu Alkan, Müjde Ar gibi sinemanın soyunan kadınlarıyla yapılmış "eğitici" filmler. Evet. 1970'li yılların seks furyasından sonra filmcilerin tek dayanağı yine seks. Arzu Okay , Mine Mutlu , Zerrin Egeliler , Dilber Ay ve bunlar gibi birçoğuyla başlamıştı seks furyasının altın çağı. Sadece ticari amaç güdülerek, hiçbir eğitici, öğretici, verici yanı düşünülmeksizin yapılan filmlerdi, o tarihte yapılan filmler. Sonunda "dur" diyenlerin baskısı altında sükse...

Banu Alkan, Gürbüz'e Teslim Oldu

SİNEMAYA tutkun ve Yeşilçam özlemiyle yanıp tutuşan bir genç kızdır Banu Alkan... Geçen sayımızda da sözünü ettiğimiz gibi bu uğurda öğrenimini dahi yarıda bırakır. Ünlü yıldızların bir bir kapılarını çalıp film çevirme konusunda kendilerinden yardım ister. Ancak her başvurusu olumsuz sonuçlanır. Belki düş kırıklığına uğrar, belki beklentisi doğrultusunda bir ilgi görmez ama yine de tuttuğu işi koparmanın verdiği kararlılık ve ihtirasla hedefinden kesinlikle uzaklaşmaz... Arkadaşları ve ailesi sinema sevdasından vazgeçirmek isterIer. Kimileri sinemayı kötüler, kimileri Yeşilçam'da dönen ayak oyunlarından ve kulislerden söz eder Ama bunların hiçbirinin yararı yoktur. Tüm bu uyarılar vız gelir Banu Alkan'a... «Göreceksniz günün birinde büyük bir yıldız olacağım ve hepinizi mahçup edeceğim» diyerek çevresine kesin tavrını koyar. ... Ve birden aklına Nişantaşı'ndaki LCC Dersanesi gelir... İşe mankenlikle başlayabileceğini düşünür. Gidip LCC Dersanesi'ne kaydını yaptı...