Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkan Şoray aramasıyla eşleşen yayınlar gösteriliyor

Türkan Şoray ve Yılmaz Güney Sonunda Tanıştılar

Konu aklıma ilk geldiğinde kendi kendime güldüm, başımı sallayıp, «Haydi canım sen del...» dedim. «Olur mu hiç? Yılmaz Güney’le Türkan Şoray'ı bir araya getirmek zorun zoru... işin mi yok senin...» Böyle deyip işi geçiştiririm sandım! Ama konu aklımı parsellemişti bir defa... Dövsen gitmez, sövsen gitmez, kovsan gitmez!... Gönlüm bu işi gerçekleştirmeyi, Kral’la Kraliçe'yi bir araya getirmeyi istiyordu, ama beynim ona karşı çıkıyor: - «A fakir!» diyordu. «Bunu 3 yıl önce Muzaffer Aslan denedi... İkisiyle tek tek konuşup, 'Sizi bir filimde oynatayım,' dedi, ortaya isim meselesi çıktı, olmadı. Sonra aynı şeyi İrfan Ünal denedi, başaramadı. Peşinden Nami Dilbaz ikisine de filim teklif etti, yine olmadı...» Gönlümse hiç oralı değildi. «Onlar filim,» diyordu beynime. «Filim dedin mi duracaksın. Bin türlü hesap vardır filim işinde. Sen bir röportaj yapacaksın. Bugüne kadar bir araya gelmeyen, birlikte kemara ve fotoğraf objektifi karşısına çıkmayan, hatta birbirlerin...

Türkan Şoray İlk Kez Yalnız

T ürkan Şoray Türk sinemasının taçsız kraliçesidir. Türkan Şoray bir filminden 75 bin lira alır, milyonerdir. Türkan Şoray'a plağa iki şarkı söylemesi için 250 bin lira verirler. Gazinocular cüzdanlarında binlikler, her gün Türkan Şoray'ın kapısını aşındırırlar. Türkan Şoray'ın milyonlarca hayranı vardır, her gün yüzlerce mektup alır, bir giydiğini bir daha giymez. Arabası vardır, katları vardır, hizmetçileri vardır, dilediği her şeye anında sahip olabilecek kadar da parası vardır, ama bütün bunlara rağmen mutlu mudur dersiniz Türkan Şoray?.. Ne gezer.. Mesela, şöyle dört başı mamur bir gezinti yapıp Adalara, Modalara gidemez... Caddelerde, sokaklarda elini kolunu sallayarak salma salına dolaşamaz. Kırlarda çiçek toplayamaz, bir çay bahçesinde hayale dalamaz, bir bankta oturup Boğaz’ı seyredemez. Yolda, açlığını bastırmak için bir simit alamaz, dilediği yerde dilediği yemeği yiyemez. Bütün bunlar yasaktır Türkan Şoray’a. Kim yasaklamıştır: Şöhret!.. Türkan Şoray belk...

Ünlüler Eskiciliğe Başladı

Teşbihte hata olmaz derler ya olmazsa Bülent Ersoy ve Türkan Şoray ’ın eskiciliğinde de hata yok... Eskicilik de nerden çıktı diyorsunuz herhalde... Haklısınız... Ama Nazan Şoray ’ın daha önce bilmem kaç kez sahnede giydiği tuvaletleri alıp filmlerinde giyerlerse onlara eskici demek doğru sanırız... İşte Türkan Şoray’ın “Seni Seviyorum” adlı filminde giydiği simli tuvalet ve Bülent Ersoy ’un Almanya’da çevirdiği “Acı Ekmek”de giydiği leylak rengi tuvalet. Her ikisi de Nazan Şoray’ın daha önce sahnede giydiği eski tuvaletleri... Günümüzün hayat şartları malum. Yalnızca bir tek ekmeğin 50 lira olduğu, her türlü yiyecek ve giyecek maddesine zam üstüne zam geldiği şu sıralarda, asgari ücretle çalışan ve kendinden başka 5 - 6 boğaza daha bakmak zorunda olanları bir düşünün... İnsan nasıl yaşar, asıl geçinir ve hayattan nasıl zevk alır, yaşamın tadını nasıl çıkarır? Bu biraz zor, hatta epeyce zor. Böyle bir ortamda insanın dişinden tırnağından artırarak özel zevklerini tatmin etmesi ...

Anneler Gününün En Güzel Haberi

Hamile Demiştik Yalanlamışlardı... Ama... İşte, ŞEY Gazetesi’nin aylar önce yazdığı Türkan Şoray ’ın hamile olduğu haberlerinin kupürü... Yıldırım nikâh sonrasındaki bu haberimiz Şoray’ın yakınlarından kaynaklandığı için sadece söylentiye sebeplendirmiştik. Ve Türkan Şoray ile Cihan Ünal yakınlarından çıkan bu haberleri başka yayın organlarında yalanlayarak henüz bir bebek olmadığını söylemişler ve bu söylentiler yüzünden de uzun bir süre eve kapanmışlardı... Taa ki çevirdikleri “Seni Seviyorum” filminin galasına kadar. Bugün ise dört aylık hamile olduğunu saklamayan Türkan Şoray artan kilolarını nasıl kamufle edebileceğini düşünüyor sadece. Çünkü önünde üç bölge işletmecisinin birleşerek hazırladığı film projesi var ve bu filmde hamile bir kadını falan canlandırmıyor. Ege ve Akdeniz sahillerinde çekilecek olan bu filmden önce de Türkan Şoray ile Cihan Ünal çiftinin yine günlük gazetelerden birinde bebek beklediklerini açıklayacakları iddia ediliyor... Çünkü geçtiğimiz günlerde ...

Bu Filme Dikkat

Evet, Yeşilçam günah çıkartıyor. Yeşilçam 20 yıl öncesine kadar baştacı ettiği bir devrin starına vefa borcu ödüyor. Bir başka deyişle önce baştacı ettiği sonra da içinden kopartıp üvey evlat muamelesi göstererek alkolik olarak sefalete sürüklediği Cahide Sonku’yu Türk sinema tarihinde bir “Altın Klasik” olarak yaşatmaya hazırlanıyor. Ünlü sanatçıyı canlandıracak kadın ise bu günün taçsız kraliçesi Türkan Şoray . Uzun uzun düşündükten ve birkaç kez yazılan biyografik senaryoyu değiştirdikten sonra oynamayı kabul eden Türkan Şoray böylece Yeşilçam'ın Cahide Sonku ’ya olan vefa borcunu ödemeye vesile olacak. Fevzi Tuna ve Onat Kutlar tarafından hazırlanan senaryoyu inceleyen Türkan Şoray’ın bu filmle olaylar yaratacağı da şimdiden konuşuluyor... Efsane Kadın'ın acı sonu Şoray'ı korkutuyor... 1950'1i yıllarda gittiği gazinolarda dış kapıdan itibaren kırmızı halılar serilerek karşılanan, garsonların patlattığı şampanyaları daha kapıdan itibaren yudumlamaya başlayan ...

Türkan'ın Oyununa Geldim

TÜRKAN'IN OYUNUNA GELDİM Bir yanardağ...Aylardan beri için için kaynayan...Patlamaya pek niyeti olmadığı halde, koşullar sonucu büyük bir gürültüyle patlayan bir yanardağ... Ve şimdi ateş saçan bu yanardağ Cihan Ünal'dan başkası değil...Türkan Şoray'olan aşkı neredeyse şarkılara türkülere konu olacak duruma geldiği halde işin başından beri ortaya Şoray'la birlikte kesin çizgiler koymayan ve “bile bile lades”li sözler olan “belki”leri,”olabili”leri çok güzel bir şekilde vurgulayan Cihan Ünal,içnde yaşadığı koşulların birdenbire yön değiştirmesiyle artık dayanamadı ve patladı.Ve kanımızca tüm kamuoyunu ilgilendiren, kendisinin Türkan Şoray'la olan aşkının getirdiği,zihinlere çöreklenen bir çok soruya ışık tutan şaşırtıcı itiraflarda bulundu...Cihan Ünal'ı aylar sonra itiraflara zorlayan neden kuşkusuz herkesin evlnecekler gözü ile baktığı bir sırada Türkan Şoray, yeni bir oyunuyla Ruçhan Adlı gibi aşk yaşadığı Cihan Ünal'ı terkedilmiş pozisyonuna soku...

Türkan Şoray, Yılanı Öldürseler İle Perdede

«Kamera hazır...» «Akü nasıl kontrol ettiniz mi?.. Şaryoyu şuraya yerleştirin... Çocuklar reflektörleri hazırlayın... Şöyle, şöyle şu taraftan. Güzel... Erol Bey şurada durur musunuz?... Türkan Hanım bu kadraj nasıl?...» «Güzel... Bir prova yapalım... Evet, Erol Bey alt sokaktan koşarak gelip, bu taşın yanında duracaksınız... Evet... Oldu...» «Kaset bir, sahne üç, plan dört, çekim bir...» «Alanı boşaltın lütfen...» «Klaket... Evet hazır...» «Motor...» Evet, kimimize belki yabancı gelecek olan bu konuşmalar bir Yeşilçam filminin çekim öncesi çalışmalarını anlatıyor. Yalnız bu bildiğiniz Yeşilçam filmlerinden değil... Ne oğlan kör oluyor, ne de kız şarkıcı. Hatta, fabrikatörün kızı tamirci oğlana, zengin oğlan başı eşarplı, takma kirpikli fakir işçi kıza aşık falan olmuyor. Peki ne oluyor? Türkan Şoray 1,5 yıl aradan sonra kameranın hem önüne, hem de arkasına geçerek bir Çukurova destanını filme çekiyor... Hem yönetmenlik, hem de başrol oyunculuğu yapan Türkan Şo...

Anne Bizi Bırakma!

Anıları en iyi yaşatan fotoğraflardır... Solsa da sararsa da insanın yaşamında daima renk olur, zaman zaman insanı çok eskilere götürüverir... Bütün kamuoyunun yakından tanıdığı anne Meliha Şoray ve kızları Türkan Şoray ile Nazan Şoray yaşamları ayrı olduğu halde birbirlerinden hiç ayrılmazlar, biraraya geldiklerinde de sevgi, saygı, şefkat sergilerlerdi... Kızlarının ortasına oturup onlara sarılmak Meliha Şoray için mutlulukların en güzeliydi... Gerek Türkan, gerekse Nazan başları sıkıştığı anda hemen annelerine koşar onun kanatları altına sığınırdı. Hangi yaşta olursa olsunlar Meliha Şoray onları daima küçük bir çocuk gibi görürdü... Ama artık bu tablo mazide kaldı... Başları sıkıştığı zaman annelerine koşamayacaklar. Meliha Şoray onlara kucak açamayacak... Yalnızca bu tabloya bakıp avunacak iki kardeş. Bir sevgidir ölçülmez... Altın gibi bir yürektir ki tartılmaz ve arkasından ölümle gelen bir keder ki dayanılmaz... Bir acıdır ki katlanılmaz... Bıçak yarasından, hançer ...

Türkan Şoray'ın Babası Kızgın

Hatılmayacağınız gibi evvelki hafta çıkan mecmuamızda Türkan Şoray 'ın «Allah annemi ıslah etsin» başlıklı bir röportajını yayınlamıştık. Türk sinemasının bir numaralı kadını o röportajında annesinden acı bir dille şikayet ediyor, babası için ise 'asil adam' tabirini kullanıyordu. Eğer şöyle bir düşünülecek olursa, aşağı yukarı tam sekiz yıldan beri Meliha Şoray 'ın Türkan Şoray ile karşılıklı olarak sahnede olduğu, fakat baba Şoray'ın hiç sesinin çıkmadığı görülür. Acaba baba Şoray neden böylesine kalın bir perde arkasında, derin bir sessizlik içindedir? Bu soru bizim aklımıza haftalardır takılıp kalmıştı. Baba Şoray'ı konuşturmak istiyorduk. Önce çalıştığı yer ile oturduğu evi tesbit ettik. Ancak geçen hafta içinde bir gün baba Şoray kendi ayağı ile SES'in idarehanesine gelmesin mi? Gökte aradığımızı yerde bulmuştuk... Halit Şoray, tıpkı Türkan Şoray, tıpkı Nazan Şoray. İki kız kardeşin ikisi de «hık» demişler, babalarının burnundan düşmüşler sa...

Türkan ve Nazan Şoray Kardeşler Babalarını Unuttular

Anaları Meliha Şoray’ın birinci ölüm yıldönümü nedeniyle 26 Ocak’ta Şişli Camii’nde ruhuna mevlüt okutan Türkan ve Nazan Şoray kardeşler o gün analarını anarken belki de istemeden babalarını unutmuşlardı. Başı öne eğik, yalnız baba Halit Şoray’ın hüzünlü olduğu ise gözlerden kaçmadı... Türkan ve Nazan Şoray kardeşlerin yaşadığı sürece en az kendileri kadar adından söz ettiren anneleri Meliha Şoray’ın ölümünün üzerinden tam bir yıl geçti. Yani 25 Ocak 1984 te hayata gözlerini yuman Meliha Şoray’ın geçtiğimiz hafta ölümünün birinci yıldönümü idi. Bu yıldönüm nedeniyle kızları Türkan ve Nazan Şoray Şişli Camii’nde annelerinin ruhu için mevlüt okuttular. O gün Türkan Şoray, Cihan Ünal, Nazan Şoray ve Meliha Şoray’ın yakınlarının yanısıra Şişli Camii’nin avlusunu sanatçıların hayranları da doldurmuştu. Ancak tüm bu kalabalığın içinde Türkan Şoray, Nazan Şoray ve yakınlarının birbirleriyle sarmaş dolaş olup hasret gidermelerine karşın bir köşede, başı öne eğik, suskun, kır saçlı ve çö...

Köylü Güzeli Türkan Şoray

Göz alabildiğine uzanan dümdüz tarlalar.. Susuzluktan yer yer çatlamış toprak... Güneş, tarlada çalışan insanların ve susuz toprağın üzerine ışınlarını dik olarak göndermekte... Değdiği yeri adeta kavurmakta... Dar yolun kenarındaki deve dikenleri bile sararmış, otlar, boğucu sıcağın etkisiyle her an tutuşacakmış gibi ezilip bükülmüş. Yol, sağ taraftaki düzlükte, beyaz badanalı evleri görünen köyde bitiyor. Burası, İstanbul'dan 80 kilometre uzakta, Çatalca kazasına bağlı İzzettin Köyü'dür. İzzettin Köyü'nü kaza ve şehre bağlayan ikinci bir asfalt yol vardır. Bu yol köyün içinden geçer ve nihayetinde bir mezarlığı boylar. İşte tam mezarlığın önünde bir kalabalıktır birikmiş. Karşıdan otomobille gelirken, uzaktan kamerayı görmesek, bir trafik kazasına veya bir cenazeye hükmedeceğiz. Aradığımız filimciler burada çalışıyor. Rejisör Lutfi Akad, baş rollerini Türkan Şoray ve Yılmaz Duru'nun oynadığı 'Ana' isimli filmi burada çekiyor. Otomobilden indiğim...

Türkan Şoray'ı Boykot Ettiler

«İstanbul Sokaklarında» adlı Türk- Yunan - Mısır ortak yapımı olan filim sesli çekilmişti. Bu filmin çekim yılı olan 1943'e kadar Türkiye’de filimler sesli çekildi. Faruk Kenç 1943 yılında çevirdiği «Derli Pınar» da saati geriye işletti ve filmi sessiz çekip sonradan stüdyoda seslendirdi. «Sesli çekim» masraflı oluyordu, buna mukabil filmi sessiz çevirip sonradan seslendirme pratikte birçok kolaylık sağladığı için bu sistem yerli sinemada hemen benimsendi. Daha sonraki yıllarda Yeşilçam’da rastlanan gelişmeler filimlerin sessiz çevrilip sonradan seslendirilmesi şeklinde formüle edilebilecek olan «dublaj sistemi» nin sinemamızda iyice yerleşmesine yol açtı. Dublaj bir sistem olarak yerleşince birçok değişikliklere uğradı. Mesela ilk zamanlarda filimler senaryodaki sıraya göre seslendiriliyordu. Sonradan filim çekiminde olduğu gibi filimler de parçalara ayrıldı. Böylece dublajda da karışık parçalar seslendirilip, sonra bunlar montaj masasında filimdeki sıralarına kondular. Yine ...